23.11.2007

BEŞ

PART V :


(Lütfen bu yazıdan birşey anlamak için önce sayfanın aşağı kısmında bulabileceğiniz "Bir","İki","Üç","Dört" başlıklı yazıları sırasıyla okuyunuz.sayfayı aşağıya çekmeniz için mouse unuzun ortasındaki dönen tekerleğe "klikata" demeniz kafidir.Teşekkürler...)


Eğer dımdızlak kalmışsanız koca şehirde;üşüdüğünüzde elinizden tutacak,gecenin sessizliğinde arayarak sesiyle sizi neşelendirecek,anne öpüşünden tiksindiğiniz anlarda güzel dudaklarıyla yardımınıza koşacak bir sevgiliniz yoksa ve hemen yeni bir ilişkiye başlama durumunuz da bulunmuyorsa reçete bellidir:

Erkek cemiyetinin içine girip laf sokmaca oynamak.

Hep geç kaldığım ilk derse bu sefer daha kimsecikler teşrif etmeden gelmiştim.Sağlık karnem elimde doktorumu,daha doğrusu doktorlarımı bekliyordum.İlk olarak Mürsel girdi sınıftan içeri.Bir yandan yanıma,arka sıralara doğru yürürken bir yandan da eldivenlerini çıkarmadan önce son kez burun temizliğini yaptı.Malum Ankara soğuğu insanın burnunu hayrata çevirir.Sıra arkadaşım olduğundan yanıma oturdu,eldivenlerini çıkardı ve sıranın altına koydu.Gözlerim eldivenin işaret ve baş parmak kısımlarında boy gösteren parlaklıklarda kalmıştı.Lakin gün aklı lüzumsuz detaylara takma günü değildi.Konuşmamız lazım dedim.Onaylarcasına gözlerini kırptı ve burnundaki son sümük akıntısını kıhırk sesiyle boğazına aldı,yuttu.Ayrıntılara takılmamaya kararlıydım ve devam ettim.Bizim takımın tamamı geldiği an laf sokma yarışı yapalım dedim.Gözleri parlamıştı.Hemen aceleyle çantasını karıştırmaya başladı,bir defter çıkardı ve ortasından bir yaprak kopardı. “Hadi takım yapak!” dedi.Takımı gönlünce kurmasını,zira bugünkü laf sokma yarışında yenilmenin de yenmenin de hiçbir şekilde sikimde olmadığını dile getirdim.Felsefe dersi sınavında bile bu denli düşünmeyen Mürselim hesap kitap içinde kaybolup gitti.

Üçüncü dersin ortasına geldiğimizde takım sonunda toplandı.Cemil okula 2 kilometre uzaklıktaki evinden zamanında gelmeyi becerememişti yine.Otobüs motobüs bir şeyler zırvaladı hocaya,hoca dinlemedi.Cemil bu tavra alındı ve “Baklavasıyla değil mi lan?Yok yaz yok,her sene sıfır devamsızlıkla bitiriyorum ben bu okulu he heeeey!”diye çemkirdi hocaya.Gözbirliği etmişçesine ‘Ulan ne adamsın Cemil!’ der gibi baktık.

Kadro tamamlandığından mütevellit Mürsel heyecanla yarışmanın anonsunu yaptı.Hoca kara tahta önünde kendi çapında sinüs kosinüs yaza dursun bizler takımlarımıza göre ayrıldık.Herkes kendi takımının elemanlarıyla,94 Dünya Kupası’nda Brezilya Milli Takımı’nın İtalya karşısında penaltılara kalan maçta penaltı atışları sırasındaki duruşları gibi omuz omuza kenetlendi.Mürsel’in beni oldukça kötü bir takıma verdiğini fark ettim karşımda duranlara bakınca.Nereden bilebilirdim Mürsel’in vur deyince öldüreceğini?

İlk vuruşu onlar yaptılar ve üç kişilik takımımızın sağ başında duran arkadaşımızın Atakule’nin üzerine oturduğunu ve bu güzel yapıyı yok ettiğini belirttiler.Üzerine oynanan takım arkadaşım ise ikiz kulelerin aslında uçak faciasıyla yerle bir olmadığını,bunun tamamen bir palavra olduğunu belirtti.İşin aslınınsa karşımızdaki üçlünün sol başında duran Mehmet’in kulelerin üzerine oturup onları yok ettiği olduğunu açıkladı.Ve sıra Mehmet’te idi.Mehmet benim peri bacalarına oturmamı emretti,beni ancak onların keseceğini de ekledi.İnce bir sssh alaysamasından sonra Mehmet’ e cevabımı ilettim.İstanbul Boğazı’na bırakın 3. köprüyü aslında 26. köprünün bile dikildiğini ama Mehmet’in hepsini içine alarak yok ettiğini,sadece iki tanesini göstermelik olarak bıraktığını söyledim.Mehmet biraz atar yapmaya meraklı,arkasını sağlam sanan bir arkadaşımız olduğundan bana kafasını salladı,akabinde ise kimse görmediği bir anda elinin işaret parmağıyla kendi boğazını kesme hareketi yapıp bitiminde işaret parmağını tehditkarca salladı.

Bu şekilde birileri oralara oturdu,birileri Dikembe Mutombo’yla aynı yatağa girdi,biri birkaç gezegeni yok etti,vs…Ruhum hafifledikçe hafifledi ama ters giden bir şeyler vardı.İçimdeki kız arkadaş özlemini atamıyordum.Onlar birbirlerine bir şeyler soka dursun ben reçetemdeki eksik ilacı aramaya koyuldum.Tam biri bana dünyadaki tüm internet kablolarının girdiğini söylediği sırada eksiğimi buldum.Eksiğimi giderme maksatlı ortamı terk etmeliydim lakin laf sırası bana gelmiş olduğundan olası bir kaçışım bir daha laf sokma yarışından ömür boyu menime sebep olacaktı.Bana laf savuran arkadaşa Niagara şelalesini soktuğumu söyledim.Sesimi değiştirerek “Aha dışarda kavga varmış lan ben gidiyorum izlemeye” dedim.Küfür ederken gözlerini kıstıklarından lafı ortaya atanı,yani beni göremediler.Tırıs tırıs kaçtım sınıftan.Hedefim amcamın muhasebe bürosunda çalışan Ayten isimli şahısla makara yapmaktı.Öncelikli hedefim ise çişimi yapmaktı,zira kendisi fena sıkıştırmaya başlamıştı.Paytak adımlarla tuvalete girdim,pisuvara yöneldim.Çiş yapımım sırasında pisuvar içindeki naftalin toplarıyla adımı yazmaya çalıştım.Beceriksizliğim sebebiyle ‘E’ bile yapamadan kuru bir ‘F’ harfi yapabildim sadece ve tanker boşaldı.Fermuarımı çekmiş ve arkamı dönmeye başlamıştım ki ensemde acı bir tokat ve o tokat sistemine bağlı bir şloksle sesiyle irkildim…

Devam edecek...