20.01.2009

...Dön de Götünü Ört!!!


             

  Elini tabanca şekline getirip üzerimize doğru sallaya sallaya "Bugün bu eve kız girecek oğlum,başka yolu yok ulan!" diye bağırdı.Başka yolu olmadığını öğrenince kız varsa bize de vardır düşüncesiyle bizler de sevindik.Bizler dediğim ben ve Sercan'dan başkası değildi.Üzerimize kendi abazanlığından döküp bizi de ayartan ise Çağdaş adlı erkek orospusu biriydi.Hazırlanmak amaçlı Sercanla odalarımıza dağıldık,beş dakika geçti geçmedi Sercan kapımı çaldı ve güzel donum olup olmadığını sordu.'Valla ben de şimdi çirkin donu çıkarıp güzel donu ayağa geçirdim kusura bakma hafız' dedim.Üzüldü ve bir porno star edasıyla geceye donsuz devam edeceğini söyledi,onun da seveni vardır canıııım diyerek verdim gazı,düşünmeksizin odasına,ebrimiş donunu çıkarıp teninin üzerine kot pantolonunu giymeye gitti.

              Kendimize kafadar demeye dilim varmıyor ama hikayenin Avrupai durması açısından demek zorundayım.Efenim 3 kafadar-ki hepsinin kafasına ayrı ayrı sıçayım- hazırlandık,insana bir alışveriş merkezinin kozmetik bölümünde geziyormuş hissi veren ağır parfüm kokularımızla arkamızda formula 1 den de aşina olduğumuz terim olan hava boşluğunu yarata yarata şehrin barlarını arşınlamaya başladık.Lakin nüfusunu tam olarak bilmediğim ama 5 milyondan fazla olduğunu tahmin ettiğim şehrin bırakın barlarını,sokakları dahi bomboştu.En son bir bar bulduk lakin orada da gözümüze Smells like teen spirit eşliğinde halay çeken türbanlı kızlar takıldı,Sercanla ben anlamayız bilmeyiz.O yüzden Çağdaş'a döndük ve "abi bugün eve girecek diye buyurduğun kız kriterlerine uyuyor mu şu halay çeken dişiler?" diye sorumsalca sorduk.Çağdaş belamıza küfretti.

             Artık umudu kesmiş SSK İşhanı tarzı yerlere düşmek üzereyken bir yerlerden bir gürültülü müzik sesi geldi.Ses çok yakındaydı.Sercan'ın kulağı iyidir,flütle 'yılan hikayesi'ni çalardı vakti zamanında,hatta notaları olmadan gülpembeyi bile çalmışlığı vardır,mp3 player da bass seslerine olan ilgisinden bahsetmiyorum bile...Herneyse,sesi işaret ettim,takip etmesini rica ettim.Kırmadı takip etti ve sonunda kaynağına getirdi bizi.Adı tırışka bir yer de olsa rock bardı en nihayetinde ve içerde bolca insan kafası görüyordum,ama kah karanlıktan kah buğu yapmış camdan kafaların güzelliklerini seçemiyordum."Girelim! " dedik herşeye rağmen,girdik.O dışarıdan göremediğim kafaların hepsi güzelmiş.Bıyıklı,takım elbiseli,boğazlı kazaklı,façalı bildiğimiz Kurtlar Vadisi seti komple içerde ama kafa güzelliği konusunda söylediklerimin arkasındayım.

            Koca barda iki tane kız bir tane de konsomatris vardı,konsomatrisi boşverip kızlara odaklandım ama rağbet görmedim(sanırım gece dışarı çıkmadan önce Stephon Marbury tarzı verdiğim ve çok şahane bulduğum bıyıklarım o kadar da şahane olmamışlar).Bu sırada Çağdaş sinirden gülüyor,Sercan ise 'Rock müzik değil lan bu grubun yaptığı olsa olsa Ruck müzik tısısı tısıtttı ' şeklinde hem gülüp hem konuşarak gözümün önünde aklını yitiriyordu.Bense kızların sahibi mahibi vardır "Niye hep bu kızlara bakıyorsun?" diyip gelir beni döver diye biraz da yan masamdaki abilere bakmaya karar verdim.İkisinin de önünde bira bardakları vardı ve yanında güveç içinde yoğurt kaşıklıyorlardı,demek bira zehirliydi.Zehrini alsın diye de abiler yoğurt yiyorlardı.Ben hemen bizimkileri örgütledim,henüz birkaç yudum almış olduğumuz biraları dökmek için onları ikna ettim,ama Sercan 'Para verdim yok yerimden,sikerim içicem ben ' diye mali bir konuşmayla az önce etmiş olduğum iknadan caydı ve para mefhumunu aklımıza soktuğu için bizi de caydırmış oldu.(NOT:Biralar zehirli değilmiş birşey olmadı bize henüz)

              Gecenin ilerleyen vakitlerinde Çağdaş'ın telefonu çaldı,arayan Serhat'tı.Çağdaş,sinirleri bozuk olduğu için telefonu bana verdi ve git konuş ben çıkamıycam şimdi dışarı dedi.Rahat iletişim kurmama müsaade edecek ses düzeyindeki dışarıya çıktım.Serhat karı kız meselemizin ne olduğunu soruyor ve ekliyordu "Bi ekmek çıkacak gibiyse 15 dakikaya oradayım".'Çıkmaz gibi ama umut işte...' dedikçe 'Çıkar' anladı 'Yok' dedikçe 'Var' anladı ve 'Kaynanam seviyormuş,adres söyle geliyorum vakit kaybetmeyeyim.' dedi,adresi söyledim,geldi,rezilliğe dahil oldu.

            Grup 'Gel gör beni aşk neyledi?' adlı soru cümlesi gibi şarkıyı çalıyordu ve yanımızdaki abiler hiç de yabancı olmadığım tabanca hareketini yapıp kah kendi kafalarına kah soliste sıkıyorlardı işaret parmaklarından çıkan kurşunları.Aklını yitirmekte olan Sercan'a yan masanın silah işaretlerini gösterdim ve Sercan kafasına restart atılmış gibi "Bugün eve kız girdirdik mi lan?" dedi.'Şşşt!Bunları düşünme!' dedim,Spotless Mind'ında Eternal Sunshine yaratmak için ağzına abilerden de izin alarak bir parmak yoğurt çaldım.Sercan düzelme belirtileri göstermeye başladığı için onu hemen evine götürmemiz lazımdı,kızları mızları boşverip apart topar çıktık bardan.İnan bana okuyucu eğer Sercan'ın sağlık mevzusu olmasa maksimum 10 dakikam kalmıştı kızları eve atma işleminde olumlu işlere imza atmam için.Ama arkadaş kolay bulunmuyor,kız nasılsa yine bulunur.

            Gece oldu.Kız veya kızsal bir nesne o gece evimize girmedi.

            Dört ayrı genç dört ayrı odaya dağıldılar.Bu dört ayrı genç bet gecenin etkilerini dimağlarından silmek için dört ayrı elle dört ayrı-ama özünde aynı-organlarına asıldılar,sonra da o soğuk kış gecesinde sıcacık organlarına sarılıp mışıl mışıl uyudular.

            

5.01.2009

Gregor Samsa...

Her insanın ünlü gördüğünde düştüğü duruma düşemedim, yanımda kimse yoktu o an. Ve ben yanımdaki insana dürte dürte, sanki çaktırmıyormuşumcasına o ünlüyü gösteremedim. Yapabileceğim ikinci şeyi yaptım: Tanımazdan geldim ünlüyü. Havama hava katılır sandım. Ama onunla ilgili kafamda önemli birkaç soru vardı. Sonunda dayanamayıp yanına gittim.
"Merhabalar efem! Siz bay Gregor'sunuz değil mi?" diye sordum.
Gülümsedi. "Beni bu ülkede sadece entel kesim tanır sanıyordum, evet ben Gregor." dedi.
Üste başa göre yargılamıştı beni. Arkadaş evinde kalmaya gittiğimi, bu üzerimdeki alt aşortman ve alttan bağımsız üst aşortmanın da yatma kostümüm olduğunu dile getirdim. Koskoca kahraman olmasına rağmen hala insanların dış görünüşlerine göre onları sınıflandırmasını da esef yerine FF'le kınayıp kendisini insanlık dersinden sınıfta bıraktığımı belirttim.
"İmza mı istiyorsun?" diye sordu. Maddeci ve hava atmacı bir yapım olmadığını dile getirip aklıma takılan bir soru yüzünden yanına geldiğimi belirttim. "Memnuniyetle.." dedi nazikçe.
"Abi..." dedim "...Leman Sam senin karın mı yoksa kardeşin, akraban, kuzenin vs mi?"
Leman Sam'ı tanımadığını söyledi ve şok oldum. Dünya üzerinde Sinan Şamil, Leman, kızı Şevval ve Gregor'dan başka Sam soyadlı kimsenin olmasına ihtimal veremediğimi açıkladım.
"Benim soyadım Samsa." dedi.
"Tamam işte senin soyadın Sam'sa bunlarla akraba olman lazım, zira Sam nadir bulunan bir soyadı. Bak benim soyadım Güçdemir ve bu da nadir bulunan bir soyadı. O yüzden rahatça söyleyebilirim ki ne kadar Güçdemir varsa Facebookta benim akrabamdır, ama yakın ama uzak."dedim. "Facebook dedim diye sakın ortam piji olduğumu düşünme, blogumun tanıtımını yapma maksatlı açtım mereti bir ay kadar önce" diye de ekledim.
"Benim Facebook yok, kız beğenirsem arkadaşın hesabından girip fotosuna ve relation durumuna bakıyorum, hesap açmama gerek kalmıyor, hem böylesi daha gizemli daha cool duruyor. Ama adıma gruplar açmış hayranlarım, gurur duydum."dedi.
Konunun sapmaya başladığını farkedip kitabında neden isminin sonunun sürekli açık bırakıldığını sordum. Anlamadı. Yazarın 'Gregor Samsa...' yazıp gerisini okuyucuya bıraktığını söyledim. "Gregor Sam'sa Demir Güçdemir'dir." gibi bir devam beklentisinde mi olduklarını sordum. Adım Gregor Samsa benim, soyadım Sam değil Samsa dedi. Yazarın Sabancıyla bir sponsorluk yapıp alttan alta okuyucunun beynine SamSA şeklinde reklam mı işlediğini merak ettim ve sordum bu sefer."Allahından bulursun inşallah" diyip kaçtı.
Arkasından sadece "Bela okumasana lan şerefsiz!" diyebildim, duydu mu bilmem.
-----------------------------------------------------------------------------
Samsa bu yabancının öküzlüğünü çekememiş, sinirlenip kaçmıştı. Her bohem insan gibi Cihangir'de oturan Gregor, gence izini kaybettirip bu evine sığındı. Victoria's Secret Yılbaşı Özel'in tekrarını izleyip "Bunlar insansa ben neyim, ben insansam bunlar ne?" diye sığca düşüncelere daldı. Yetmedi bir de "Bunları kim sikiyor acaba lan?" düşüncesiyle aldı eline malayı, bir önceki bok düşüncesini sıvadı. Arkadaşı Orhan Pamuk'la girdiği 'Kim daha uzun süre 31 çekmeden duracak?' iddiası yüzünden kızlara bakarak en ufak bir eylemde bulunamadı. İyi ki de bulamadı, zira bu düşüncelerinin 2-3 dakika akabinde kapı çaldı. Gelen Leman Sam'dı. Kendi çapında bohem sayılabilecek olan Leman kapı açılır açılmaz "Merhaba" dedi ve bir şarkının minik bir kısmıyla devam etti:
"Senin olmaya geldim"
Gregor'un ağzından osuruk kıvamında bir 'Selami Şahin' lafı döküldü ve şok halinde Leman'ı içeri davet etti.
Leman, Gregor'un 'Lütfen çıkarmadan buyrun' demesine aldırış etmeden iki büklüm olup ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Gregor ise sabah karşılaştığı gencin bahsettiği kadını süzmekle meşguldü. İki büklüm nefes nefese 'Ben Leman Sam' demesi yerine içeri ayakkabılarıyla girmesini ve yüzyüze bir halde kendini tanıtmasını yeğlerdi Gregor ama olmadı. Leman ayakkabılarını çıkardı ve gözü Gregor'un garipseyen bakışlarına takıldı. "Valla Devir AKP devri, onlardan gibi gözükmek lazım piyasada tutunmak için bebişim. Sana da alayım bu meshlerden istersen Eminönünde satıyorlar." diye durumu açıkladı Leman ve "Ayakları da üşütmüyor hem." diye de ekledi. Gregor'un 'Terlik?' sorusunu ise 'Yok bebişim mesh var.' diye reddetti.
İlerleyen saatlerde Leman'la Gregor birbirlerini yakından tanıma fırsatı buldular, birbirlerini sevdiler. Leman, Gregor'un dizine yattı. Gregor, günlerdir yaşayamadığı patlamanın yanetkisi sebebiyle kucağında yatan Leman'ın kafasını -kriko misali- 10-15 santimetre kadar yukarı kaldırdı. Leman "Yastık mı koydun başımın altına?" dedi. Gregor ise "O da olur." dedi. Aslında yastıktan ziyade koymayı düşündüğü şeyleri vardı Gregor'un. Önce birer kadeh kırmızı şarap koyacaktı, sonra teybe Selami Şahin koyacak Leman'ı aşka davet edecekti, sonrası da malum...
Ama gelin görün ki Leman kısa sürede krikonun kaynağını farketti.
"Ben senin dizine yattım; sen bana bir masal, en olmadı Dönüşüm'ün sürecini anlatacağın yerde; erekte olup başımı göğe kaldırdın. Ne pis bir insan evladıymışsın sen! Karlara yatmış teletubby gibi tepiniyorsun, ayakların üşüyor. Mesh giysen üşümezdi. Uyku tatlı geliyor ama erekte olmuşsun o soğukta nasıl becerdiysen haberin yok. Yazık kere yazık!" dedi Leman ve olası bir soyadı buluşmasını başlarken bitirdi.

4.01.2009

Grangulez

henüz yeni tanışmış olmakla birlikte sohbetinden orgazmik zevk aldığım arkadaşımın grubu.şu anda dağınık haldeler ama toparlanıp yeniden icraate dönecekler umarım.onların bir videosu var aşağıdaki linkte.yaptıkları iş gerçekten harika,özellikle aşağıdaki şarkıda harikuladeden öte..seratonin salgılatan cinsten,blog umu okuyun okutun,grangulez i dinleyin dinletin.


http://www.youtube.com/watch?v=siMt7ZLWnJs

2.01.2009

Issız Adam Sandler Olmak ya da Olmamak

scrubs severim ,zach braff ın çocuklukla yetişkinlik arası kalmışlığından ötürü.zach braff ın filmi last kiss i severim hemen hemen aynı sebeplerden dolayı.ben de arada kalmış geçiş formu olmaktan kurtulamadığım için seviyorum bunları belki de.

yeni yıl pek kötü başladı bu sene de,geçen sena kadar kötü olmasa da kötü başladı işte.bu sabah en yakın arkadaşım tarafından çeyrek adam bile olamamakla suçlandım.ağlayacak kadar kötü oldum,bilirsiniz ağlamanın eşiğine kadar gelmeyi,işte o eşikteydim ben de.çeyrek adamlık sayesinde olsa gerek ağlamadım,tam adam olsam gülerdim geçerdim belki de.tam adam olsam böyle birşey söylemezdi o arkadaşım da hem.

aynada suratıma bakıyorum baya bir adam olmuşum aslında gözlerimin etrafı çizikli,sakalımda tek tük beyazlıklar mevcut,gözlerimin altı mor ve ötesi.ama adamlık ilk sevişmenle başlamıyor;sakalının bıyığının çıkmasıyla,sesinin kalınlaşmasıyla,sivilce döneminin son bulmasıyla veya yaşının 30 olmasıyla başlamıyor.

çok suçlu çok mutsuzum,adam olduğumu ne zaman anlarım bilmiyorum ama anlayana dek pek ağzımı açmasam iyi olacak.

sessizlik mi adam yapar peki insanı,adam olmak nedir ki?sokayım!!

ya okuyucu ben çok mutsuzum.