18.05.2013

Episode VII - Part II : Early Remembrances

Terliklerle birinci kattan aşağı atlamamızın akabinde normal olarak hepimiz bir ayak pişmesi yaşadık. Bu nedenle işaret ettiğim yönde, ayak yanmamız geçene dek badik badik var gücümüzle koştuk. Erdem, Survivor'daki kaslılar gibi sportif bir bünyeye sahip olduğundan grubun en önünde seyrediyor, bense hem Erdem'i takip etmeye, hem de arkada kalan Gizem'i kontrol edip onun da bizimle olup olmadığından emin olmaya çalışıyordum. Çok geçmeden Gizem'in narin kız ayacıkları yere atılan çere çöpe, asfaltın keskinliğine dayanamamış olacak ki yere adeta bir Mahsun Kırmızıgül oturuşu yaptı ve 'Ama ayağııımmmm..' diye hüngürdemeler de katarak ağlamaya başladı. Erdem'e 'Uzuun!' nidasıyla seslenip durmasını sağladıktan sonra hızla geri, Gizem'in yanına koştum. Onun türkücü oturuşuna inat maç öncesi takım fotoğrafı çektiren Beşiktaş'ımda kısa boyundan mütevellit aşağıdakiler arasında yeri sabit olan Recep Çetin misali tek dizimi yere koyarak şık bir şekilde yanına eğildim. Gizem mental olarak pes etmişti. Ayağının yara olmamasını vücudunda bir lightsaber deliği açılmasına yeğliyordu. Gözümü koşarak geçtiğimiz yöne doğru döndürende kırmızı lightsaber'ı ve olanca haşmeyiyle Darth Vader'ın seri adımlarla bize doğru yaklaşmakta olduğunu gördüm. Bizi Force menziline aldığı anda ağzımıza sıçabilirdi. Fakat ben, Gizem'i kalkıp kaçmaya devam etmeye ikna edemiyordum. Erdem yanımıza vardığında ikna görüşmelerim tıkanma noktasında idi.

---

Erdem'e 'Alsana kızı sırtına' diye hızımıza hız, gücümüze güç katacak bir öneri sundum. Erdem ise kah sırtımızda taşınarak, kah grubun en arka safında koşarak Gizem'in her halükarda grubu yavaşlatacağını, bu nedenle üzülerek de olsa Gizem'i bırakıp yola devam etmemiz gerektiğini, bunun biyoloji kitaplarında Doğal Seleksiyon olarak lanse edildiğini ve sadece güçlülerin yaşamayı hakettiğini söyledi. Erdem bilime dayanan bir yol çizdiği ve ben de en nihayetinde bir mühendis olduğum için bilimsel önerisine kayıtsız kalamayıp 'Haklısın!' dedim ve Gizem'e elimi uzattım. Helallik istedim. Küfretti. Yakışmıyor ama dedim. Bir daha küfretti. 'Sözünü geri al lan! Sözüm geri de, sözüm geri de lan' bağırışlarım ile taviz vermez yapıda bir sinirlenici olduğumu Gizem'e kanıtladım. Yine de sözünü geri almadı. Erdem de tartışmayı yarıda keserek beni kolumdan tutup kaldırdı ve yeniden koşmaya başladık. Diz çöküp dinlenmek iyi gelmişti, biraz soluklanmama yardımcı olmuştu. Var gücümüzle koşarak Darth Vader'dan, dolayısıyla da Force'un menzilinden uzaklaşmaya başladık.

---

Daha ikinci koşuya başlayışımızın başıydı ki gaipten bir ses duydum:
"Dön ve kızı al!"
Sesin vücudumdaki laktik asit birikiminden kaynaklı olduğunu düşünerek kulağıma çalınanı duymazdan geldim. Fakat hemen birkaç saniye sonrasında bir kez daha aynı ses, aynı cümleyi çınlattı örsümde üzengimde çekicimde:
"Dön ve kızı al!"
Sesle münakaşaya girdim. 'Ya iyi hoş da bırakıp giden O'ydu. Ben dönemem ki, zira ben bi yere gitmedim. Giden O'ydu. Hem hadi diyelim dilin sürçtü, ben gittim aldım kızı. Annem babamı geç arkadaşlarım tefe koyar beni. O iş olmaz..'
"Gizem size lazım. Erdem'le dönün ve kızı alın"
Ses ex yarimi değil, Gizem'i kastediyormuş meğer. Sese Erdem'in bu kararı çok mantıksal bir çerçeve içinde aldığını, ayrıca Erdem'e olası bir itirazım dahilinde zaten adrenalin dolmuş, 196 santime varan uzunlukta kas kütlesi fazlaca olan bünyesiyle beni sakat bırakana dek dövebileceğini anlattım ve bunu yapamayacağımızı söyledim.
"Hani sen bir Sadri Alışık, bir Münir Özkul olmaya çalışıyordun. Münir Özkul gibi açta açıkta bile olsa 'Hanım! Bir tabak daha koy masaya, misafirimiz var.' diyebilen yüce gönüllü bir insanın, Sadri Alışık gibi başkası üzülmesin diye gözyaşında boğulan bir adamın bu durumda ne yapacağını sanıyorsun? El uzatıp helallik derdine mi düşerlerdi sence? Dön ve Sadri Alışık'lığa, Münir Özkul'luğa yakışanı yap."
Ses haklıydı. Hani İsmail Abi'lik, hani Sadri'lik, hani Münir'lik? 'Ama sen kimsin yahu? Neredesin, nasıl duyabiliyorum ben seni? Hem ne istiyor Darth Vader bizden?'
"Ben Obi Wan Kenobi. Beni görememene rağmen nasıl beni duyabildiğini Episode III-Revenge of the Sith'te açıklamıştık. Hatırla! Darth Vader ve beraberindeki Sith'ler bilimum galaksilerdeki tüm Jedi'ları ve Padawan'ları hunharca öldürdüler. Gezegeninizde Jedi bayrağını taşıyabilecek sen, Erdem, Gizem ve ilerde tanışacağınız birkaç kişi kaldı sadece. İşte bu yüzden de Darth Vader bizzat kendisi bu görevi isteyerek peşinize düştü. Ben, Yoda ve Qui Gon size rehberlik edeceğiz. Sayımız çok az ama galaksi huzuru artık sizin elinizde."
'Tamam ama Erdem'le de konuşun bi siz. Önce sizden duysun. Az önce de belirttiğim gibi Erdem'in gazabı beni bitkisel hayata sürükleyebilir.'
"Erdem'le de seninle aynı anda konuştum. Şimdi arkasını dönecek..."
Obi Wan bunu söyler söylemez Erdem arkasını döndü ve birbirimize hiçbir şey demeden, gözlerimizle anlaşarak Gizem'e doğru önceki koşumuzdan çok çok daha hızlı koşmaya başladık. İkimizin de kulağında aynı anda aynı ses yankılandı:
"MAY THE FORCE BE WITH YOU"







Edit: Bu bölümün soundtrack'i Life Size Ghost oldu..


17.05.2013

Sıra

Birinin göğüs kafesinin inip kalkışını izlemek çok acı.

Hala inip kalkıyor oluşu ise bu izleyişi katlanılabilir kılıyor.

1.05.2013

Episode VII - A Narrow Escape

               Olurdu olmazdı derken saatleri devirmiştik. Erdem ısrarla harika bir film olacağını söylüyor ve umutsuzluğa kapılmamamız için Tron filmini örnek gösteriyordu. Gizem ise Tron filminin yalnızca uzun bir Daft Punk klibi olduğunu söylüyor ve J.J. Abrams'ın Star Trek deneyimine rağmen gelecek serinin tırt olacağı hususunda ısrar ediyordu. Bense devirdiğimiz saatler içinde anca Star Wars'un gerçek değil de film olduğuna inanabilmiştim sadece ve şimdi gelecek film  hakkında fikir yaratmaya çalışıyordum. Walt Disney'in son zamanlarda  önümüze koyduğu hiç güzel bir film olmaması fikrimi gelecek serinin tırt olacağı yönüne saptırıyordu. Hannah Montana'nın sırtına binmiş giden bir yapım şirketinin Star Wars'u eskisinden de üst bir seviyeye çıkarmasını düşünemiyordum.

               Bundan da kötü olamaz herhalde diyebilmek için serinin ilk, sıralamanın dördüncü filmi A Phantom Menace'ı izleyip morallenmeye karar verdik. Film bittiğinde tadı damağımızda kalan, gözümüze gözüküp on dakika içinde ortadan ikiye ayrılan Darth Maul dışında tutunabileceğimiz herhangi birşey yoktu. Bundan fena olamaz diye düşünürken keyfimiz yerine geldi. Gizem'le Erdem kalkmak için izin istediler. Saatimi kontrol edip hayatta olmaz dedim. Vakit çok geç olmuştu ve sokaklar tekin değildi. Bende kalmaları konusunda ısrarkeş hareketler ve söylemler içine girip kendilerini ikna ettim. Erdem'le Gizem'e alt eşofmanlar dağıtıp temiz nevresim ve yastık kılıflarıyla donatılmış yataklarının bulunduğu odalara dağıttım.

                Gece içeriden gelen tıkırtılar nedeniyle uyandım. Arada bir de kırmızı bir ışık huzmesi seçilir gibi olup kayboluyordu. Hırsız fobimden ötürü yatağa kitlenip kaldım. Cep telefonumla cüzdanımı yastığımın altına alıp tümüyle hareketsiz bir şekilde, hatta nefes alışverişimi bile sessizleştirmeye çalışarak yatakta öylece mıhlanıp kaldım. Uyanmamın üzerinden birkaç dakika geçmişti ki Gizem yanıma geldi. O da ışık ve sese uyanmış, nedense iki metrelik devyarasa Erdem yerine benim yanıma koşmuştu. Gizem'in gelişi fobimin şokunu üzerimden atmama yardımcı oldu. Ama benim kendisini koruma konusunda yardımcı olamayacağımı, Erdem'le güçlerimizi birleştirmemiz gerektiğini söyledim. Beni sürükleye sürükleye yataktan çıkardı. Olabileceğimiz kadar sessiz olarak Erdem'in yanına doğru gitmek için odamın kapısını açtım. Kapıyı açtığımızda karşımızda upuzun bir adamı dikilirken bulduk. Tamamen reflekssel olarak 'Senin anneni sikerim lan!' diyerek uzun adamın burnuna yumruğumu ekledim. Adam burnunu tutarak odaya girdi, bizi de odaya doğru çekiştirdi ve kapıyı kapadı. Gizem telefonun ışığını adamın suratına tuttuğunda gördüğümüz surat Erdem'in suratıydı. Önce annesine küfür ettiğim için sonrasında da burnuna vurduğum için özür diledim. Sağ olsun kırmadı, kabul etti özürümü. Ama çıkardığımız ses, içerde çıkmakta olan sesin kaynağının yönünü benim odama doğru değiştirmesine neden olmuştu. Ses hızla yaklaşırken Erdem içerde Darth Vader'ın olduğunu kütüphanedeki kitapları yere indirmekle meşgul olduğunu, acilen kaçmamız gerektiğini anlattı. Kafasını uzatıp ışığın ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalışacak göte sahip olduğu için Erdem'i takdir ettik ve zaten girişin bir üst katı olan evimin penceresinden önce Erdem, sonra Gizem ve en arkada ben olmak üzere aşağı atladık. Başlarımızı yukarı kaldırdığımızda ışığın artık odamın içinde olduğunu gördük ve benim 'Bu taraftan' diye işaret ettiğim yöne doğru var gücümüzle depar atmaya başladık.


.. Birkaç gün içinde Episode II ..

Don't make me destroy you my lady!


Edit: Kaç zaman oldu yazmayalı, hepsi kitap yüzünden. Ve yakamdan düşmeyen seyahatler.. Bu güzel şarkı affettirir belki. Başladığım ve hızlı hızlı yazacağım bu seri de yardımcı olur affa..

It feels like I only go backwards