15.08.2009

Eee?




Ağzının içini kaplayan epiitel dokunun yanağının iç tarafındaki kısmını dişleriyle koparıyordu.Aklına o çok sevdiği lise yılları geldi.Epitel doku örneğini mikroskopta inceleyişi...Güzel günlerdi.Şimdi ise çalışmakta olduğu çikolata fabrikasının aylık olağan ürün geliştirme toplantısındaydı ve canı fazlasıyla sıkılıyordu.Tek eğlencesi ağzının içini parçalayışı ve bu parçalayışla ortaya çıkan tuzlu tattı.Bir buçuk saat süren toplantı boyunca toplantıya katıldığı yegane zamanlar oylama sırasındaki el kaldırma ve akabinde indirme aktiviteleriydi.Toplantı bittikten sonra ise yavaş,geri geri giden adımlarla gönülsüz bir şekilde odasına doğru seyirtti.

Odasına girip masasına oturdu.Karısının henüz doğum yapmadan önceki haline ait fotoğrafa baktı.Bıyıklı dudakları arasından zar zor duyulan bir 'Piii' çekti.Mesafeleri kısaltan ultra megasonik alet olan otomatı kullanarak bir türk kahvesi istedi.Önceleri annesinin adeti olan 'her sabah mutlaka bir türk kahvesi içme' durumunu artık kendisi de yapıyordu.Kahvesi geldikten sonra bir yandan kahvesini içerken bir yandan da aynı gençliğinde çok sıkıldığı zamanlar yaptığı gibi elini izledi.

İş çıkışında eşini aradı ve ek mesaiye kaldrığını,gece gelemeyeceğini söyledi.Hemen başının yanında 3G reklamını taşıyan billboard'a bakarak 'Sikerleeeer' dedi.Bu telefon görüşmesi biter bitmez Tuğçe'yi aradı.Tuğçe'den gelen olumlu cevap üzerine içinde huzur bulduğu nadir yerlerden biri olan arabasına binip Tuğçe'nin evine doğru yola çıktı.

'Böyle bir hayatı düşünmemiştim' diyemezdi.Düşünmüştü.Yirmili yaşlarında sık sık gelecekte hayatının nasıl olacağını düşünür,varsayımlar üzerine onlarca farklı hayatı düşlerdi.Ve aslında şu anda yaşamakta olduğu hayat da o vakti zamanında düşlediği hayatlardan bir tanesiydi.

Severek,isteyerek evlendiği eşi evlilik sonrası gün geçtikçe semirmeye başlamıştı.Doğum sonrasında ise tam anlamıyla bir dobi haline gelip evrimini tamamlamıştı.Her gün 'Ebru Şallı'yle Ebruli' programı izleyip aerobik yapan,Tuğba Özay'ın pilates vcd'lerini,Tanyeli'nin oryantal vcd lerini eve depolayan eşi bir türlü aldığı kiloları veremiyordu.Bu fazla kilolar özellikle yaz aylarında çekilmez oluyor,yattığı yatağın şarküteri reyonu gibi kokmasına sebep oluyordu.

Özene bezene yaratılmış,karşı konulması neredeyse imkansız bir obje olan kadın vücudu bu haldeyken ;belediye otobüsünde tekin olmayan adamın yanındaki,herkesin birbirine ikram ettiği boş koltuktan farksızdı.İnsanlar rahat yerine ayakta gidip yorulmayı tercih ediyorlardı.Boş koltuk hiç bu kadar üzülmemişti.

Belki annesinin ölümü olmamış olsa hiçbir şey böyle olmazdı.Hayatında alabileceği en büyük iki darbeden biriydi bu.Diğeri de beşiktaş'ın kapatılması olurdu.Şükürler olsun ki Beşiktaş şanına yakışır halde dimdik ayaktaydı ama annesi ..

Annesi ölmüştü.Erol Büyükburç hala yaşıyordu ama Michael Jackson ölmüştü,annesi ölmüştü.Bu durum lüks içinde sürdürdüğü yaşantısından keyif almasını engelliyordu.Tuğçe'den bile keyif alıyor denemezdi.Tamam,güzel sevişme seansları mevcut ama yeterince güzel olmuyor hiçbirşey.

Bu yasak ilişkisinin bir gün yakalanacağını ve büyük ihtimalle terk edileceğini biliyordu.Yazın hangi tarihte tatile gideceğini,aldığı televizyonun borcunun ne zaman biteceğini,kestiği tırnağın ne zaman uzamış olacağını,her öğünde kaçta yemek yiyeceğini,haftasonu ne yapacağını biliyordu.Herşey planlı programlı.

Ağzı yarın akşama doğru aft denen yaralarls dolacak ve bu yüzden birkaç gün yemek yerken büyük sıkıntı çekecekti.Bunu da biliyordu ve buna rağmen hala bilerek aynı yeri bir yandan ısırıyor bir yandan da tuzunu emiyordu.

Herşey ama herşey planlı ve programlıydı.Herşeyin sonu belliydi.

Sürprize ise hiç yer yoktu.

Yirmisine dönüp içinde güzel bir evlilik yaşayan bir anne,büyük Beşiktaş ve bol sürprizin barındığı yeni bir hikayeye başlamak istiyordu.

Eğer elinde olsaydı..