1.12.2007

ALTI

(kaldığımız yerden devam ediyoruz...Sayfayı ilk kez açanlar için not,bu yazıyı anlayabilmek için önce sayfanın daha altlarında yer alan Bir-İki-Üç-Dört-Beş başlıklı yazıları sırasıyla okuyunuz.Bu bir yazı dizisidir!)

PART VI

Filmlerde olur ya hani,ensesine vurulan kişi gözlerini döndüre döndüre “ananskiym” diyerek zımp şeklinde bayılır kalır.Bu bayılmanın nedenini tartışmıştık vakti zamanında.Tartışma sonun da kadınlardaki G noktasına benzer bir şekilde,ensemizde de bir B noktası,yani bayıltma noktası bulunduğunda hemfikir olmuştuk.B noktasını bulma maksatlı birbirimizin ensesini vura vura domates kıvamına getirmişliğimiz vardı, ama o lanet noktayı bulmuşluğumuz yoktu.Bu bulunması zor noktayı enseme sille aşk eden kişi de bulamamıştı.İyi ki de bulamamıştı.Zira bulması durumunda az önce toksin boşalttığım pisuvarla öpüşecektim,yetmezmiş gibi bin bir zahmetle,özene bezene yapmış olduğum ‘F’harfim de bozulacaktı.

‘Uyyy!’ diye döndüm arkama.Oldukça kıyak bir poz halinde arz-ı endam eyleyen Mehmet ve tanımadığım iki arkadaşını gördüm.Mehmet üçlünün ortasında durduğuna göre beni en çok dövmek isteyen Mehmet olmalı diye düşündüm.Uzun bir süre susuştuk,bu susuşmamızı bakışmakla pekiştirdik.İşteş fiil manyağı bünyeler olduk çıktık adeta.Nihayet sessizliği Mehmet bozdu:

-Sen kimsin de bana laf sokuyorsun lan ibne?

-Hafız alınmaca gücenmece yok.Oyuna hiç girmeseydin o zaman başından.

-Cevap vermesene lan!

-Yalnız sen soru zamiri kullanınca insan kendini cevap vermek zorunda hissediyor.

…diye lafımı bitirmemle beraber ‘Ehehhe,oğlum bu dünyanın en gereksiz buluşu ısısısısı.’şeklindeki tepkimi engelleyemedim.Bu tepkim Mehmet’in eldivenlerineydi.Parmakları kesik yün eldiven oldum olası güldürmüştür beni.Motorcu asiliğiyle ana kucağına duyulan özlem arasında sıkışıp kalmış olan ruhların vazgeçilmez aksesuarı parmağı kesik yün eldiveni Mehmet,seri yumruk darbeleri sırasında ellerinin üzerinin çizilmemesi için takmaktaydı.Ellerine bu denli dikkat eden Mehmet’in Nütricina el kremlerini tercih eden Norveç’li bir balıkçı olması kuvvetle muhtemeldi.

Dünkü müdür yardımcısı dayağının ardından bugün de bir dayak yemem durumunda,bileklerimi kesmek suretiyle intihara kalkışabilecek bir ruh haline sahip olabilirdim.O yüzden fiske dahi yemeden karşımdaki sınıf arkadaşım ve onun yandaşlarını atlatmam lazımdı.Nedim belki söylediklerimi kale almamış,dövmüştü beni ama Mehmet’in Nedim kadar büyük tokatlama arzusu taşımadığından emindim.Tek yapmam gereken dikkatini dağıtmaktı ve bunu Norveçli balıkçılar üzerinden yapmaya karar verdim.

Eldivenlerine güldüğüm andan itibaren Mehmet’in gözleri,acılı çiğ köfte yemeyi bilmeyen ama ısrarla yiyebildiğini söyleyen kimselerin ilk lokmayı ağızlarına attıktan sonraki şekline büründü.O bürünüş az sonra dayak olarak vücudumda yankılanabilirdi.Hemen başladım kumpasıma:

-Dünyadaki her 1000 kişiden biri Norveç’te balıkçı,düşünebiliyor musun?

diye sordum.Bu soru doğru yolda olduğumu gösterdi.Mehmet afallamış,iki yanında duran elemanlardan biri ise ‘Omega 3’ diyerek şaşkınlığını ifade etmişti.Hız kesmeden devam ettim.

-Bir düşünsenize dostlarım.Adam Norveçli.Bu da yetmezmiş gibi bir de balıkçı.Akıl alacak gibi değil.Okulu varmış bunun bir de.Nütricina Üniversitesi’nde Norveçli balıkçılık bölümü mevcutmuş.Çok da puan istiyor.Benim Norveçli bir arkadaşım puanı tıpa yeterken Norveçli balıkçılık bölümüne giremediği için tercih yapmadı.Bir sene daha hazırlandı.

Bu okulun eğitimi sekiz sene sürüyormuş,bu sekiz senenin de biri hazırlık.Ama hazırlık sınıfını ilk senesinde geçebilen neredeyse yok denecek kadar azmış.Ha siz diyeceksiniz ki : sen kalk onca puan yapİngizlizce’yi bir türlü öğreneme.

İşin aslı öyle değil işte!Hazırlık sınıfı yabancı dil üzerine değil.Tamamen el kremleri ve bunun tene tatbiki üzerine eğitim alıyorlar bu hazırlık yılı boyunca.Sene sonunda,finalde de tek soru soruluyor: ‘Risk nedir?’ diye.Bu salakların alayı malum rivayetten etkilenerek boş kağıdın orta yerine ‘Risk budur!’ yazarak sınavı henüz birinci dakikası dolmadan terk ediyorlarmış.Hoooop al sana bir sene ekstra eğitim.Sekiz senedir ‘Risk budur!’ yazıp veren arkadaşım da var benim ama neyse,konuyu saptırmayalım.Asıl meselemiz Norveçli balıkçı olabilmek…

Diye uzayıp giden bir sıkış konuşması yaptım.Dün müdür yardımcımız karşısında tek cümlede tıkanan beynimin Norveçli balıkçılar hakkında saatlerce dil dökebilmesi ise tek kelimeyle gariplik.

Yaklaşık bir-bir buçuk saat sonunda ‘Hadi Norveçli balıkçı bulup onlarla muhabbetimizi sürdürelim’ önerisinde bulundum ve bir Norveçli balıkçı bulabilmemiz için dağılmamız gerektiğini söyledim..Karşımda aval aval bakan üçlüyü kuzey,güney ve batıya dağıttım.Ben de doğuya gitme kisvesi altında başarıyla kaçımımı gerçekleştirdim.