31.01.2013

Raskolnikov

Alarma ihtiyaç duymadan alışık olduğu gibi, geç olmadan uyandı. Yatağın diğer tarafına yuvarlanıp yataktan kalkmak için sağına döndüğünde hala uyumakta olan kadını gördü. Kendinden tiksinerek tekrar başladığı tarafa döndü. Ses çıkarmamaya özen göstererek yataktan çıktı. Kadının yatakta kaplamış olduğu yere bakıp başkasının evinde nasıl bu kadar rahat ve bencil olabilir düşüncesiyle sinirlendi. Başucuna gidip dikildi. Çocukluğunda adeti olan uyuma numarasının sadece kendine has bir şey olmadığına inandığı için kadını dikkatli gözlerle süzerek uyuma numarası yapıyor olmasını diledi. Öyle olsaydı bağırış çağırış içinde kapı dışarı etmeye kararlıydı. İtalyan Aygırı Rocky Balboa'nın sırf antrenman olsun diye yumruk içinde bıraktığı dana karkaslarından farksızdı gözünde. Salt et parçası. Koca, ölü, içinde kemik yerine rigor mortisten ötürü kasılmış kaslarla dikliğini sağlayan salt et parçası.. Dana karkasının tek renkli süsü üretici damgası iken bu gözlerinin üzerini, dudaklarını ve bilhassa yanaklarını boya içinde bırakmayı seviyordu. Karkastan daha mide bulandırıcı. Rocky'nin karkaslarla sevişmesi düşüncesi dahi midesini bulandırmazken kendisinin dün gece bu kadınla beraber olduğunu anımsaması midesini bulandırdı.

Midede kelebekler uçuşuyor, fakat bu  kelebekler aynı zamanda arı gibi sokuyordu.

Kaçak ete kaçak ete VurhavuR!
Balkona çıktı. Defalarca 'Kahvaltı etmeden içmeyeceğim' diye kendini şartladığı sigarayı yaktı sinirden. Salonda pineklerken kafasını koyduğu yastığın, üzerine örttüğü pikenin burnuna sigara kokusu getirmesinden hoşlanmıyordu.

Hala aklı Rocky Balboa'daydı. Rocky'nin dövdüğü karkasın kendini dövdürürken check-in'ler yaptığını, makyajlı bir halde dövülmeyi beklerken iPhone'uyla kendini açılı ve efektli bir şekilde fotoğraflayıp paylaştığını, sürekli küskü altında gezinmesine karşın fırsatını bulduğunda aşk meşk diye zik zik zok zok paylaşımlar yaptığını hayal etti. Bu karkasın da tıpkı yatağındaki karkas gibi aşkı Ceyhun Yılmaz'la aynı kafada yaşadığını..
Aşka Ceyhun Yılmaz'ın kız kaldırmaya çalışan ergen kafasıyla aynı pencereden bakan bir insanla nasıl olup da uzun saatler geçirdiğini, daha doğrusu uzun saatlerini harcadığını sorguladı.

Aç karna içmeye başladığı sigaranın son nefesinde midesi bulandı. Kafasını balkondan aşağı sarkıttı ve olası bir kusma sonucunda balkonun temiz kalmasını sağladı. Kusmamıştı. Birkaç saniye öğürdükten sonra midesi sakinleşti. Başı aşağıya sarkık bir şekilde dururken yoldan geçen şişman bir kadın gördü. İlaç tedavisi sonucu bu hale gelenleri tenzih ederek kapitalizmi simgelediğine inandığı şişmanlarla ilgili düşüncelerini üşenmeden bir de aşağıdan geçen şişman kadın için sıraladı. O kadar işsiz güçsüzdü ki, sokaktan geçenin şişmanlığı ona dert olmuştu. Aslında biraz da eski bir tanıdığını hatırlatmıştı bu şişman kadın ona. Önündeki şişkinlik göbeği mi yoksa sarkan gıdısı mı çözmesi imkansız, emek sömürücü bir şişman kadını hatırlamıştı. Bu hatıra kafasını bir beş on saniye kurcaladıktan sonra, ömründen hatrı sayılır bir zamanı çalan bu kadını yeteri kadar yad ettiğini, fazlasını hak etmediğini düşünerek kafasını uzatmış olduğu balkondan geri çekti.

İçeride yatan kadını bir zamanlar ne kadar sevdiğini, yıllardır ona ulaşabilmek için sarf ettiği tüm çabaları tümüyle unutarak 'Kalk.' diye bağırdı salondan yatak odasına doğru. Fakat yatak odasından olumlu yahut olumsuz her hangi bir hayat belirtisi gelmedi. Kafasını koridorun sonundaki yatak odasını görebileceği şekilde uzattı. Yataktan aşağı düşmüş olan elini gördü. Tepkisizliğine sinirlenip tekrar 'Kalk.' diye sertçe bağırdı. Ve tekrar...

Ve tekrar..

Ve tekrar..

En sonunda kalktı. Kendi gürültüsüne kendi uyanmıştı. Yataktan çıkıp banyoda şekilsiz yüzünü yıkadı. Koltuk altını ve omuzlarını kokladı. Karkas kokusu üzerine sinmemişti.

Üzerini hızlıca giyinip evden çıktı. Aklından geçen düşüncelerin fonunda Eye of The Tiger çaladursun o, yerde duran hayali tavukları yakalamaya çalışıyormuşçasına antrenman yaparak işine doğru yola koyuldu. Karkas dövmek yoktu. Karkasla samimi olmaya gerek yoktu.


Soundtrack'imiz :


19.01.2013

Paraya Sıkıştığınızda Dava Edebilirsiniz

Burası hatırı sayılır derecede ziyaret alan, gerek arkadaş çevrem-gerek hiç tanımadığım insanlarca okunan ve benim de bu konuda okuyan herkese müteşekkir olduğum bir platform. Burada anlatılanlardan hangisinin gerçek, hangisinin zahiri olduğunu yakın arkadaş çevrem, hatta ailem bile kestiremezler. Ama zamanında ki bu zaman mayıs 2010'a tekamül eder, bir yazı yazmıştım ve yazılanlar gerçekti. İki kişinin benim arkamdan çevirdikleri ali cengiz oyunlarına olan sinirimden ötürü üzerine basa basa bu yazının gerçek olduğunu tekrarlamış, yazı içerisinde de iki kişinin ismini açık seçik geçirmiştim. O iki kişiden kız olanının adı sık rastlanan bir isim olduğundan google'la başı belaya girmemiş, kendisinden daha başarılı, daha popüler isimler üst sıraları elde etmiş ama erkek olanın adını yazıp soyadına geçtikten sonra iki üç harfi yazmadan google benim sitemi arayan kişiye önerir, ilk sırada sunar olmuştu. Bu sıralar o benden yaşça hayli büyük arkadaş benim hakkımda suç duyurusunda bulunmuş durumda (Evet bir buçuk yıl sonra). İftirada bulunduğum için adaletin kararlaştıracağı cezamı çekmemi istiyormuş. Arkadaş ortamında zor durumlara düştüğü için yazının kaldırılmasını istiyormuş. Yazıda kendisiyle ilgili en ufak iftirada bulunmadığımı, yazdıklarımın hepsinin halen sürmekte olan bir şeyi açıkladığını bilen bilir. Zaten belirli bir tahsili olmamasına rağmen doktorların yazılarına özenerek kaleme aldığı şikayet dilekçesinde de benim geçmişteki o yazıda kullandığım her ifadeyi kendi ağzından kendisi için kullandığını gördüm ve başkası adına utanmayı yaşadım. 

Onca işin arasında gittim ifademi verdim. İfademi yazarken olayı duyan, dinleyenlerin bile gülüp 'Abi nesi iftira o zaman' diye desteklediği bir durum için bu site şimdilik öyle gözetim altında gibi birşey..


Haftaya görüşürüz.
Yeni yazıyla..

2.01.2013

Sen Gül Diye Yaptım

Yeni yıl yazısı için klavyeye oturma niyetim vardı. Olmadı..

Çokça hüzünlü, az komikli yazı yazmaya niyetim vardı. Olmadı..

Twitter hesabımdan sık sık dile getirdim. Ama yüz yüze gelip konuştuğum arkadaşlardan bir çoğu dile getirdiğim hususu bir espri olarak algılamışlar.

Bu yazıyı yazma amacım, yıllardır hayalini kurduğum şeyin gerçekleşmesi için yıllardır yürüttüğüm çalışmaların sonuna geldiğimi belirtmek. Yazmaya başladığım ilk günden bu yana hep bir kitap sahibi olmanın, bir kitap yazabilmenin hayalini kurup durdum. Uğraştım, didindim. Bu yaz sonunda kitabın büyük bölümünü bitirdim. Fakat eve giren hırsızın bilgisayarımı çalması işlerimi erteledi. Hayır, kitap yazıları word dosyası halinde bilgisayar içinde değillerdi. Ama sayfa sayfa, emek emek bilgisayar çantasının içindeydiler. Ve hemen hemen bitmiş koca bir kitap da PS3, laptop, onlarca tişört, harici bellek ve sweat shirt'ümle beraber uçtu gitti.

Pes etmemeyi bana İstanbul öğretti. Pes etmeyip en başından başladım her şeye. Her hikayem, en güvenli dahili belleğim, beynimin içindeydi ne de olsa. En başından başladım her şeye ve 4 ay sonunda ilk kitap projemi sonlandırdım.

Kitabın adı kesinleşti: SEN GÜL DİYE YAPTIM

Varsayalım bu..
 Adıyla müsemma, yıllar yılı gönlüme bulaşan başka başka hanımefendilerin gül cemalleri bir gram fazla gülsün diye yazdığım irili ufaklı hikayelerin toplandığı kitabım önümüzdeki hafta yayınevlerindeki ilgili kişilere teslim ediliyor olacak. Karşılıklı yahut karşılık bulamamış aşkların ölümsüzleşmesi için illaki sonunun mutlu sona çıkması, uğrunda efsanevi işlerin yapılması gerekmiyor. Bir an veya bir yıl farketmeksizin ne oldu ne bittiyse ölümsüzleşecek önümüzdeki yaz aylarında. Umuyorum ki bolca okunur, bolca gülünür.

Hedefimde bir yayınevi var. Oradan kabul gördüğüm takdirde aynı çatı altında toplanacağım, yayınevinin diğer yazarları okumayı, okutmayı sevdiğim kimseler. Umuyorum ki hedefim şaşmaz. Ama artık bunca yılın emeği iyi kötü bir şekilde somuta dönüşsün istiyorum.

Önümüzdeki iki haftalık sürenin sonunda ben burada yazmaya yine devam edeceğim. Kitap ile ilgili fikriniz, öneriniz, kitabın ismi ile ilgili görüşleriniz olur ise ister buraya yorum olarak, ister mail olarak, ister de arayıp söyleyerek bana ulaşmanızı çok ister, buna çok sevinirim.

Hepinize çokzel bir yıl dilerim.

Emre Demir GÜÇDEMİR


Edit: Soundtrack --->