Şimdi ben buradan sakın yanlış anlaşılmasın hanımellalara yürümek için yazmıyorum ama kedileri ve kuşları da düşündüğümü itiraf edeyim. Dün evimin kapısının önündeki çöpü fiti fiti yırtmaya çalışan kedi içimi cız ettirince evdeki Veli'nin yemini ve arada kedilere veririm diyerek aldığım kiloluk mamayı aldım indim sokağa. Ver ettim sevabı. Ver ettim sevabı.
Sonra sevap işleyip cennette dönüm dönüm araziye konmak için böyle naif ve aslında yapılması gereken bir işi yapmayayım; tertemiz, insani duygularla, vicdanımla bu işi yapayım istedim. Beceremedim. Yine aklıma kazanmakta olduğum sevaplar geliyordu. Hatta bir ara yemeklere uzak duran bir kediyi tutup ağzına zorla mamaları sokarken 'Cehenneme mi gideyim istiyorsun lan orospu çocuğu? Ne yaparsan yap gideceğim oğlum cennete! Elden ayaktan kesilmeye yakın bir de Hac patlatırım hopppaaaa. Ama şimdi sen bu mamayı yi-ye-cek-siiiiin! Yeeeeeee!' diyordum. İşte tam da o anda kedi "Neden her şeyi planlı yaşamak zorundasın? Neden bundan 30 yıl sonrasının planını bile kafanda tutarak yaşıyorsun?" dedi. Kedi dile geldi diye korkumdan kediyi fırlatıp ayağa kalktım. Arkamı dönüp eve koşacakken benden daha kısa bir insana çarptım. Neyse ki yere düşmemişti. Kolundan tutup şöyle bir baştan aşağı süzdüm çarptığım canlıyı. Ev sahibimin kızından başkası değildi bu. Nur'du bu. Önce selam verdim, sonra özür diledim. Muhabbet açılsın diye de kedinin az önceki dile gelişini duyup duymadığını sordum. "Allah Allah ne dedi ki sana?" dedi. 'Şey...' diyebildim sadece. Zira unutmuştum. Bu aralar sık oluyordu bu. Arabayı kitlemeyi unutuyordum, suyu açık unutuyordum, unutmayayım diye aldığım notu hangi not defterine yazdığımı unutuyordum. Mütemadiyen unutuyordum anlayacağınız. Plan lafı geldi aklıma. 'Planlı yaşıyorsun çok, kendine gel diyor kedi yahu. Pilan yapmayın pilan tutmaz Karadeniz'de ehhehe.' diye güldüm. Hem de bu güzeller güzelinin İsmail Türüt'ün bu eserini bilip bilmediğini kontrol etmek istedim. Sanırım bilmiyordu, zira gülmedi.
'Ne Coni'si ne Rus'u
Pusu kurmasın pusu,
Bölücülük borusu
Ötmez Karadeniz'de" diye de şarkıyı devam ettirdim. Hala gülmüyordu.
"Bendim onu diyen" dedi sadece. Ulan kediyi boşuna fırlattık gitti sevaplar diye düşündüm.
'Plaaan, yapmak zorunda olduğumuz bir şey değil mi Nur hanım? Örnek vereyim Her ayın 14ünde bankaya gidip kiramı yatırmam planlı bir yaşamın parçası değil mi? Ben o bebek gibi iki yüzlükleri hesabınıza ateş etmesem siz benden tiksinmez misiniz? Beni evden çıkarmak için bahaneler aramaz mısınız?' diye sordum. "Ben zaten şahsen sizden tiksiniyorum. Babamlar pek seviyor nedense. Bıyığın oluşu seni yaşlı camiasında sevilir kılıyor sanırım. Ben de umursamıyorum, sesimi çıkarmıyorum doğrusu." dedi. Beyaz Futbol'un ağzıma dolamış olduğu 'Haydaaaaaaa'yı koyverdim. 'Ne kötülüğümü gördünüz?' diye de sordum. Eve gelenin gidenin belli olmadığını, habire sabaha karşı alkollü kızlarla geldiğimi söyledi. 'Ben alkol kullanmıyorum.' dedim. "Alkollü olan kızlar zaten" dedi. 'Ha ben alkollü ile kızlarla arasında virgül varmış gibi anladım tonlamanızdan. Doğrudur. Kuzenlerim alkolik komple. Ama ben karışmıyorum. Birey onlar da neticede. Kendi kararlarını kendileri versinler.' dedim. "Yalan söyleyince de sevap point'lerin azalmıyor mu? Kuzen demeyin bir de rica ediyorum. Ben bilmiyorum sanki ne tarz kuzenler onlar. Ha annemler inanmış kuzenlerinin çok olduğunua. Aşiret diyorlar sana. Ben yemem ama. Ulan beş vakit namaz kılınan evdi orası, iyice şer yuvasına çevirdin girdiğinden beri." diye yüklenmeye başladı. Ben kendimle yüzleşmeyeyim diye aynaya bakmadan traş olan bir adamım, kalkmış bana beni sorgulatıyor gece gece. Daha fazla dayanamadım. Konuşmanın başından beri sağ elimin içinde tuttuğum bir avuç kedi mamasını zorla ağzına tıktım. 'Cehenneme mi gideyim istiyorsun lan orospu çocuğu? Ne yaparsan yap gideceğim kızım cennete. Ama şimdi sen bu mamayı yi-ye-cek-siiiiin!' dedim.
Edit: Soundtrack de Explosions in the Sky'dan gelsin.