3.05.2008

Postmatürenin Prematüre Hayatı(Başlangıç)

Öyle bir güneş var ki tepede aldığı nefesten bezdiriyor insanı.Annem,babam ve kız kardeşimin mensubu olduğu çekirdek ailemle Serçe model arabamızda güneye akıyoruz.Antalaya'ya...
Arka koltukta oturan NY Yankees şapkalı,bir elinde beyzbol topu diğerinde beyzbol eldiveni olan;sarı saçlı mavi gözlü,az biraz çilli,şirin mi şirin bir çocuk olsun da onun hikayesini anlatayım size isterdim.Ama maalesef boynu kirden halkalarla dolmuş,yenik tırnakları olan,çırpı kollarını ve bacaklarını bir vücut geliştirme sporcusu edasıyla kasten avdet-i afişe maksatlı açıkta bırakan tam yerbezi yapmalık atlet ve şort giyen,üstünde moda sayılabilecek tek şey topuklarındaki ışıkları yanan spor ayakkabılar olan,kesintisiz bir halde sümüğü burun deliği-dudak arasında asılı duran benim hikayemi okuyacaksınız.Yıl 1993...

Arabada "Güneye giderken" değil,o zamanın popüler şarkısı "Nankör Kedi"çalıyor.Bense,altı senelik ömrümde acıların en katmerlilerini yaşamışım gibi uzaklara dalarak eşlik ediyorum şarkıya.Bir müddet sonraysa salya akıta akıta dalıyorum uykuya.
Czirrie de czirrie sesi uyandırıyor beni.Gözümü açtığımda ilk gördüğüm şey yapraklı dizaynıyla bozuk 2500 TL oluyor.Amcam gülerek parayla cama vuruyor .İniyorum arabadan,amcam beni kucağına alıyor.'Nasılsın?' sorusunu beklerken 'Kamışa su yürüdü mü?' yle karşılaşıyorum.Alık bir halde 'Pipet!' diyebiliyorum.Fırçamtrak bıyıkları arasından dudaklarını uzarıyor,şakaklarıma konduruyor busesini.Tükürükleri terime karışıyor.Kamp kapısındaki karşılama faslından sonra kalacağımız odaya gitmek üzere kampın içine geçiyoruz.İşte o anda ilk aşkım geçiyor bisikletiyle yanımdan.Bağıl hızdan umumiyetle tiksindiğim için hangi hızda geçip gittiğini çözemiyorum ama tüm detayıyla kazıyorum beynime bu güzelliği.
Ömrümde ilk defa midemde garip şeyler hissediyorum.Güzel gibi,değil gibi.Akşam yemeğinden sonra durduğum yerde duramıyorum;hep bir kıpırtı , bir titreme halindeyim.Aşkın etkisinden oluyor galiba diye düşünüp önemsemiyorum.Gerçeğiyse gece anlıyorum.Aşkın tetiklediğini sandığım tüm bu fonksiyonlar meğer ishal belirtisiymiş.Ankara-Antalya yolu boyunca incir-su ikilisini beraber tüketmemin sonucu götümden işiyorum sabaha dek.Ertesi gün de değişen birşey olmuyor maalesef.Tuvalet-Yatak odası arasında mekik dokuyarak geçiriyorum tüm günü.Sonraki gün ise iyileşiyorum ve atıyorum kendimi dışarı.Amacım ilk defa aşk denen olguyu hissetmeme sebep kızı bulmak.
Çok geçmeden de buluyorum.Sahilde,denizin sığ kısmında 'Heidi'li çocuk bikinisiyle çimiyor.Beni farketmesi için mal varlığımı olanca haşmetiyle sergileyen slip mayomla çopada çopada koşuyorum denize doğru.Tam yanından geçip bırakıyorum kendimi çelik gibi suya.
Kızı merkez alarak yarıçapı beş metre olan bir dairenin çapı üzerinde bir sağa bir sola kulaçlar atıyorum.Tam merkeze geldiğim sıralarda dalış denemeleri yapıyorum.Çapın uç noktalarında ağzımın yarısını suya sokup priuffu prriuu sesleri çıkarıyorum.Ama ne yaparsam yapayım bir türlü dikkatini çekemiyorum.
Ben suyun içinde maymun olmuşken babası geliyor,kızını alıp gidiyor.Bakakalıyorum ardından.Kafama yemiş olduğum güneşin haddi hesabı şaştığından yarı sütlaç modunda terkediyorum denizi.

2 yorum:

  1. çok güzel ve akıcı olmuş..ayrıntılara girmene rağmen rahatsız etmiyor:)


    yasemin

    YanıtlaSil

söyle güzelim dinliyorum?