15.02.2013

Part of The Queue

          'Hayır bunu kabul edemem. Getir o deminki Halis Karataş kırbacını, onla yapalım ne yapacaksak ama bunu reddediyorum çiçeğim.' diye kibarca refüze ettim ahlaksız teklifini. Önce çocuk konuşmasıyla ikna etmeye çalıştı. Benim ikna olmadığımı görünce, açıkta durduğu için buz gibi olmuş ayağını iman tahtama dokundurup reflekssel olarak anasına küfrettirdi. Yetmezmiş gibi küfürümü mecaza yormak yerine gerçek anlamında algılayıp 'Gyup mu iştiyomus binim bıyıklııııaaaam?' diye yine çocuk taklidiyle konuştu. Çırılçıplak bir dişi yatakta çocuk sesiyle konuşunca kendimi pedofilik biri gibi hissedip öğürdüm.

           Henüz gün ağarmamış olduğundan mahalleli beni görmez ve dolayısıyla linç etmeye de kalkmaz düşüncesiyle kendimi sağlama alıp doncak, balkona sigara içmeye çıktım. Daha sigaranın ortalarındayken aşağıda çöp konteynerlerini almaya gelen çöpçülerden bir tanesi beni fark etti, hemen sigarayı aşağı fırlatıp counter strike'taki gibi duck pozisyonuna geçtim. Ellerimle aşil tendonlarımı tutar halde, badi badi odaya girdim. Duck tuşundan elimi çekip ayağa kalktığım anda elinde şokella kavanozuyla yatağımda uzanan Elif'i gördüm. Yeme onu orda, korkulu rüya görürüm sonra diye uyardım. 'Yatağa dökülürse görürsün o kabusları. Gel bak ben sürer sürmez ye. Akmadan!.' diye günah çağrısına devam etti. Bu konuyu az önce de konuştuğumuzu, Afrika'da, hatta bırak Afrika'yı Türkiye'nin dört bir yanında binlerce çocuk açken, benim sırf fantazi maksatlı gıda ürünü tüketmeyeceğimi bir kez daha sertçe açıkladım kendisine. Ve Morgan Freeman'ın aklımda kaldığı kadarki bir sözüyle isyanımı kuvvetlendirdim: "Anneleri çocuklarına 'O tabağındakini bitir!' diye bağırabilsin istiyorum. Afrika'daki anneler, Afrika'daki çocuklarına. You know.."


               Anlamadı açıklamamı. Ama şükürler olsun ki surat yapıp giyinmeye başladı. "Nothing good happens after 2:00 am" diyenlere inat açtım Flash TV'yi. Yayın akışını ezbere bildiğim kanalı... Perihan Savaş sunumuyla 'Gerçek Kesit' vardı. Sevdiği kızı, ailesi vermeyince terör estiren, adeta bir ölüm makinasına dönüşen bir gencin dramını anlatan bölüme denk geldim. Elif'in kafasını ekrana doğru elimle çevire çevire Flash TV'ye bir izleyici daha kazandırmaya çalıştım. Kazandırdım da. Çocuğun cinnete yürüyüşünden çok etkilendi. Ailelerin ilişkilere karışması sonucu binlerce koçyiğitin bu şekilde katil olduğundan dem vurdu. Sonrasında Kanal 7'de izlediği Habil ile Kabil çizgi filmine geçiş yaparak, 'Katil' söyleminin tarihteki ilk cinayet işleyen insan olan Kabil'den günümüze dek geldiğini anlattı. Bilgili kadına aşık olurum. Bilgisi ne hakkında olursa olsun. Ben Elif'ten o anda çok etkilendim. 
               O da etkilendiğimi anlamış olacak ki, tam etkilendiğim anda, en zayıf anımda 'Beni isteyecek misin?' diye sordu göğsümde yatar halde. Şu anda istemediğimi, yorgun olduğumu, muhtemelen bu gece istemeyeceğimi ama uyuyup uyandıktan sonra kendisini elbette ki isteyeceğimi söyledim. 'Babamdan isteyecek misin?' diye sesini sertleştirerek, farklı bir soru sordu bu sefer. 
                Cevap verene kadar geçen 2 saniyelik süre içinde kız istemesinden nişanına, nikahından çeyizine birçok şey geçti gözlerimin önünden. Çeyize konulan ponpoflu gelin terliği o film şeridinde gözüktüğü anda ben 'Evet' demek için açmış olduğum ağzımı 'Eöööee'lemek için kullandım. 


               'Eöööee. İsterim tabi kır pidem. İstemek isterdim aslında. Adet, örf, anane, kanun, töreleriniz neyi gerektiriyorsa bir bir yapmak isterdim.' dedim. Başını göğsümden hafif kaldırarak göz temasına hallendi. Kurdu da... 'İsterdim?' dedi meraksalca. 'İsterdim ama benim çoklu kişilik bozukluğum var. Seninle böyle gidelim. Nikahıma alıp ömrünü karartamam, deliyim ben.' dedim.  Etkilemek istediği kızlara psikolojik sorunları olduğunu söyleyerek kendilerini daha çekici yaptıklarını sanan ergenler geldi aklıma. Sonra aynı şeyi karşımdakini benden uzaklaştırmak için kullanıyor oluşumla ilgili tezatı düşünüp gülümsedim. O ise bu durumun kendisine sorun olmadığını söyledi sakince. 'Ama bu değil ki sırf. Alkol, haroyin, kokoyin, fuhuş, taşıyıcılık, satıcılık hepsi bende.'. Olmaz benden dedim. O ise Tosun Paşa'ya kızını yamamaya çalışan Daver Bey gibi 'Aman efendim, canım efendim. Olur o kadar. Nolcak canım'  diye her türlü pisliğimi yavşak yavşak önce göğsünde yumuşatıyor sonra tehlikesiz bölgeye doğru uzaklaştırıyordu. 
               Baktım Elif kafaya koymuş nevresim takımı taksidine girmeyi, ben işi daha fazla kurcalamamaya karar verdim. He he'ye bağladım bir süre sonra. ama mevzuuyu düğün dernek ekseninden uzağa çekip dikkat dağıtmak maksatlı da hüzünselce ağlamaya başladım. Aaa tamam, sakin, n'oldu diye şaşırıp at misali kafamı okşamaya başladı. Kimseye iç dünyamı bu kadar açmadığımı, sinirlerimin bozulduğunu söyledim. 'Kendimi çırılçıplak hissediyorum, üşüyorum.' dedim. Doncak yatıyorsun yatağın soğuk tarafında tabi üşürsün diye sikti attı imgesel anlatımımı. Anlamaza, duymaza, aptala yattım. 'Bu konuyu kapatalım ben iyi hissetmiyorum. Hem şokellayı götürmediysen getir, içim kıyıldı.' dedim. 'Peki. Ama sadece buradan yiyebilirsin.' dedi ve gülerek vücudunu işaret etti. Konu evlilikten çıksın da nereye giderse gitsin diye Adnan Şenses gibi gömüldüm tabağa. Ekmeğin yerini tutmuyor.
                                                Ve Feriştah efsanesinin esin kaynağı. Ve Toygar eti sadece tabakta görmüş.
                

Umarım beğenmişsinizdir. Ve yine umarım soundtrack de hoşunuza gider. Yine İngilterenin bağrından bir grup Erland&The Carnival.  Soundtrack'imiz de bu:



2 yorum:

  1. elif evliliği elde edemedi, edemicekde ama çikolata fantezisi iyi bir teselli armağanı olmuş. olmuş yani.
    :D

    YanıtlaSil
  2. Bir kelime bir işlem'de ikinci olana TDK sözlüğü veriyorlar. Haline şükretsin (:

    YanıtlaSil

söyle güzelim dinliyorum?