---
Erdem'e 'Alsana kızı sırtına' diye hızımıza hız, gücümüze güç katacak bir öneri sundum. Erdem ise kah sırtımızda taşınarak, kah grubun en arka safında koşarak Gizem'in her halükarda grubu yavaşlatacağını, bu nedenle üzülerek de olsa Gizem'i bırakıp yola devam etmemiz gerektiğini, bunun biyoloji kitaplarında Doğal Seleksiyon olarak lanse edildiğini ve sadece güçlülerin yaşamayı hakettiğini söyledi. Erdem bilime dayanan bir yol çizdiği ve ben de en nihayetinde bir mühendis olduğum için bilimsel önerisine kayıtsız kalamayıp 'Haklısın!' dedim ve Gizem'e elimi uzattım. Helallik istedim. Küfretti. Yakışmıyor ama dedim. Bir daha küfretti. 'Sözünü geri al lan! Sözüm geri de, sözüm geri de lan' bağırışlarım ile taviz vermez yapıda bir sinirlenici olduğumu Gizem'e kanıtladım. Yine de sözünü geri almadı. Erdem de tartışmayı yarıda keserek beni kolumdan tutup kaldırdı ve yeniden koşmaya başladık. Diz çöküp dinlenmek iyi gelmişti, biraz soluklanmama yardımcı olmuştu. Var gücümüzle koşarak Darth Vader'dan, dolayısıyla da Force'un menzilinden uzaklaşmaya başladık.
---
Daha ikinci koşuya başlayışımızın başıydı ki gaipten bir ses duydum:
"Dön ve kızı al!"
Sesin vücudumdaki laktik asit birikiminden kaynaklı olduğunu düşünerek kulağıma çalınanı duymazdan geldim. Fakat hemen birkaç saniye sonrasında bir kez daha aynı ses, aynı cümleyi çınlattı örsümde üzengimde çekicimde:
"Dön ve kızı al!"
Sesle münakaşaya girdim. 'Ya iyi hoş da bırakıp giden O'ydu. Ben dönemem ki, zira ben bi yere gitmedim. Giden O'ydu. Hem hadi diyelim dilin sürçtü, ben gittim aldım kızı. Annem babamı geç arkadaşlarım tefe koyar beni. O iş olmaz..'
"Gizem size lazım. Erdem'le dönün ve kızı alın"
Ses ex yarimi değil, Gizem'i kastediyormuş meğer. Sese Erdem'in bu kararı çok mantıksal bir çerçeve içinde aldığını, ayrıca Erdem'e olası bir itirazım dahilinde zaten adrenalin dolmuş, 196 santime varan uzunlukta kas kütlesi fazlaca olan bünyesiyle beni sakat bırakana dek dövebileceğini anlattım ve bunu yapamayacağımızı söyledim.
"Hani sen bir Sadri Alışık, bir Münir Özkul olmaya çalışıyordun. Münir Özkul gibi açta açıkta bile olsa 'Hanım! Bir tabak daha koy masaya, misafirimiz var.' diyebilen yüce gönüllü bir insanın, Sadri Alışık gibi başkası üzülmesin diye gözyaşında boğulan bir adamın bu durumda ne yapacağını sanıyorsun? El uzatıp helallik derdine mi düşerlerdi sence? Dön ve Sadri Alışık'lığa, Münir Özkul'luğa yakışanı yap."
Ses haklıydı. Hani İsmail Abi'lik, hani Sadri'lik, hani Münir'lik? 'Ama sen kimsin yahu? Neredesin, nasıl duyabiliyorum ben seni? Hem ne istiyor Darth Vader bizden?'
"Ben Obi Wan Kenobi. Beni görememene rağmen nasıl beni duyabildiğini Episode III-Revenge of the Sith'te açıklamıştık. Hatırla! Darth Vader ve beraberindeki Sith'ler bilimum galaksilerdeki tüm Jedi'ları ve Padawan'ları hunharca öldürdüler. Gezegeninizde Jedi bayrağını taşıyabilecek sen, Erdem, Gizem ve ilerde tanışacağınız birkaç kişi kaldı sadece. İşte bu yüzden de Darth Vader bizzat kendisi bu görevi isteyerek peşinize düştü. Ben, Yoda ve Qui Gon size rehberlik edeceğiz. Sayımız çok az ama galaksi huzuru artık sizin elinizde."
'Tamam ama Erdem'le de konuşun bi siz. Önce sizden duysun. Az önce de belirttiğim gibi Erdem'in gazabı beni bitkisel hayata sürükleyebilir.'
"Erdem'le de seninle aynı anda konuştum. Şimdi arkasını dönecek..."
Obi Wan bunu söyler söylemez Erdem arkasını döndü ve birbirimize hiçbir şey demeden, gözlerimizle anlaşarak Gizem'e doğru önceki koşumuzdan çok çok daha hızlı koşmaya başladık. İkimizin de kulağında aynı anda aynı ses yankılandı:
"MAY THE FORCE BE WITH YOU"