1.05.2013

Episode VII - A Narrow Escape

               Olurdu olmazdı derken saatleri devirmiştik. Erdem ısrarla harika bir film olacağını söylüyor ve umutsuzluğa kapılmamamız için Tron filmini örnek gösteriyordu. Gizem ise Tron filminin yalnızca uzun bir Daft Punk klibi olduğunu söylüyor ve J.J. Abrams'ın Star Trek deneyimine rağmen gelecek serinin tırt olacağı hususunda ısrar ediyordu. Bense devirdiğimiz saatler içinde anca Star Wars'un gerçek değil de film olduğuna inanabilmiştim sadece ve şimdi gelecek film  hakkında fikir yaratmaya çalışıyordum. Walt Disney'in son zamanlarda  önümüze koyduğu hiç güzel bir film olmaması fikrimi gelecek serinin tırt olacağı yönüne saptırıyordu. Hannah Montana'nın sırtına binmiş giden bir yapım şirketinin Star Wars'u eskisinden de üst bir seviyeye çıkarmasını düşünemiyordum.

               Bundan da kötü olamaz herhalde diyebilmek için serinin ilk, sıralamanın dördüncü filmi A Phantom Menace'ı izleyip morallenmeye karar verdik. Film bittiğinde tadı damağımızda kalan, gözümüze gözüküp on dakika içinde ortadan ikiye ayrılan Darth Maul dışında tutunabileceğimiz herhangi birşey yoktu. Bundan fena olamaz diye düşünürken keyfimiz yerine geldi. Gizem'le Erdem kalkmak için izin istediler. Saatimi kontrol edip hayatta olmaz dedim. Vakit çok geç olmuştu ve sokaklar tekin değildi. Bende kalmaları konusunda ısrarkeş hareketler ve söylemler içine girip kendilerini ikna ettim. Erdem'le Gizem'e alt eşofmanlar dağıtıp temiz nevresim ve yastık kılıflarıyla donatılmış yataklarının bulunduğu odalara dağıttım.

                Gece içeriden gelen tıkırtılar nedeniyle uyandım. Arada bir de kırmızı bir ışık huzmesi seçilir gibi olup kayboluyordu. Hırsız fobimden ötürü yatağa kitlenip kaldım. Cep telefonumla cüzdanımı yastığımın altına alıp tümüyle hareketsiz bir şekilde, hatta nefes alışverişimi bile sessizleştirmeye çalışarak yatakta öylece mıhlanıp kaldım. Uyanmamın üzerinden birkaç dakika geçmişti ki Gizem yanıma geldi. O da ışık ve sese uyanmış, nedense iki metrelik devyarasa Erdem yerine benim yanıma koşmuştu. Gizem'in gelişi fobimin şokunu üzerimden atmama yardımcı oldu. Ama benim kendisini koruma konusunda yardımcı olamayacağımı, Erdem'le güçlerimizi birleştirmemiz gerektiğini söyledim. Beni sürükleye sürükleye yataktan çıkardı. Olabileceğimiz kadar sessiz olarak Erdem'in yanına doğru gitmek için odamın kapısını açtım. Kapıyı açtığımızda karşımızda upuzun bir adamı dikilirken bulduk. Tamamen reflekssel olarak 'Senin anneni sikerim lan!' diyerek uzun adamın burnuna yumruğumu ekledim. Adam burnunu tutarak odaya girdi, bizi de odaya doğru çekiştirdi ve kapıyı kapadı. Gizem telefonun ışığını adamın suratına tuttuğunda gördüğümüz surat Erdem'in suratıydı. Önce annesine küfür ettiğim için sonrasında da burnuna vurduğum için özür diledim. Sağ olsun kırmadı, kabul etti özürümü. Ama çıkardığımız ses, içerde çıkmakta olan sesin kaynağının yönünü benim odama doğru değiştirmesine neden olmuştu. Ses hızla yaklaşırken Erdem içerde Darth Vader'ın olduğunu kütüphanedeki kitapları yere indirmekle meşgul olduğunu, acilen kaçmamız gerektiğini anlattı. Kafasını uzatıp ışığın ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalışacak göte sahip olduğu için Erdem'i takdir ettik ve zaten girişin bir üst katı olan evimin penceresinden önce Erdem, sonra Gizem ve en arkada ben olmak üzere aşağı atladık. Başlarımızı yukarı kaldırdığımızda ışığın artık odamın içinde olduğunu gördük ve benim 'Bu taraftan' diye işaret ettiğim yöne doğru var gücümüzle depar atmaya başladık.


.. Birkaç gün içinde Episode II ..

Don't make me destroy you my lady!


Edit: Kaç zaman oldu yazmayalı, hepsi kitap yüzünden. Ve yakamdan düşmeyen seyahatler.. Bu güzel şarkı affettirir belki. Başladığım ve hızlı hızlı yazacağım bu seri de yardımcı olur affa..

It feels like I only go backwards

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söyle güzelim dinliyorum?