13.06.2013

Necati Şaşmaz'ın Gençliğe Hitabesi

Dün gece Polat Alemdar bana, mizah yazıları yazmak için boşuna uğraştığımı gösterdi. Gerçekten çok komik aşağıda hemen hemen tam metnini üşenmeyip yazdığım açıklama. Bir o kadar da garip. Taksim Delisi Cenk'in bile çok daha güzel cümleler kurduğunu, ayyaş diyip güldüğümüz Kenan Komtan'ın o uçmuş kafasıyla bile nasıl daha anlamlı, daha birbiriyle bütün oluşturan şeyleri bize söylediğini görmüş olduk. Bu adamın iki dudağı arasından çıkacak birbirleriyle ilgisiz kelimelerin oluşturduğu cümlelerin kaale alındığı bir dönemdeyiz. Polat Alemdar'a yazık. Onu bilir kişi gibi, kitlelerin sözcüsü gibi kaale alana bin defa yazık. Saygılarımla:



'Türkiyemiz bunu haketmiyor' demekten baska bir şey söyleyemiyorum. Sanırım bize nazar değdi. Biz, dinlemeyi sanırım az önce Hasan Bey'i dinlerken yeniden idrak ettim: Dinleyen bir toplum olmamız gerekiyor. Aynı dili kullanan bir toplum olmamız gerekiyor. Tabi ki kuşaklar arasında dil farklılıklari olmakta. Biz teknoloji çağında yaşıyoruz şu anda. Geçmişimizde ben bu kadar kamerayı hatırlamıyorum. Twitterımız var, ne güzel teknolojilerimiz var. İmkanlarımız var. Bunun dolayısıyla bize bilgi aktarımı oldu. Bilgiler geliyor. Ama bilgi kirliliği dezenformasyonlarımız da var. Bizim iletişim eksikliğimiz var. İletişimimizdeki kopukluğu ancak birbirimize tahammülümüzle giderebileceğimizi düşünüyorum. Ben suskunluğumu koruyan, yaklaşık on gün suskunluğumu korudum, olanları izlemek istedim, gözlemlemek istedim, bekledim fevri olmamak için. O günden bugüne çok güzel gelişmeler oldu.

O dönemde benim Gezi Park'ına gittiğime dair haberler yayınlandı. Bunu ben sizler gibi habersizce okudum gazeteden. Ben bunu yapmadım.Dolayısıyla oradaki arkadaşların bana bunu yapması hiç hoşuma gitmedi. Bu bir mahalle baskısı gibi geldi. O baskıdan esiri olmak istemedim. Bu, insanları zoraki taraf olmaya itmemeli bence. Ve şu andaki düştüğümüz durum da bütün dünya gözünde üzücü. Beni Türkiye dışından birçok dostum arkadaşım aradı. Bunlar yabancı olanlar da var içinde. 'Neler oluyor Türkiye'de?' dedim. Onlara cevap vereyim. Türkiye emin, Türk milleti emin ve emin olmaya devam edecek. Bize güveninizi asla azaltmayın. Biz demokratik söylenlerimizi, özgürlük söylemlerimizi keşke görselde de dünyaya verebilsek. Maalesef dünya böyle görmüyor arkadaşlar, keşke öyle görünebilsek.


Elbetteki demokrasi hakkımız. Bu yakınlaşmalar, uzlaşım, bulunan orta dil, bizim akademisyenlere, sosyologlara, bilim adamlarına ihtiyacimiz var ki bize bugünü anlatabilsinler ne olduğunu anlatabilsinler.


Geceden gündüzü değil pardon geceden gündüze değil de, bugünden yarına değil de çok acil değil de ama çabuk çabuk acil değil ama çabuk çabuk yapılması gerekiyor! Çünkü onlar bizim bir tabirle biz gece karanlığındaki kedi gözleri gibi onları izlememiz gerekiyor. Ama o gözler de ancak bizim ışığımızla gözükebilen birşey. O görüklerimiz de fosforlu kedi gözleri.




Fosforlu kedi gözleri bize yol gösterir. Bilim adamları bize yol gösterirlerse biz de ışık, o da benim algım ışık da bizim doğru anlayışımız olsa gerek. İnşallah sağlam bi yere varacağız. O hedefimizi de sosyologlar belirleyecek. Tahammüde bi yük taşıma durumu var. Bi yük taşıyorsunuz. Sizin kendi beğenmediğiniz şeyi kendi çıkarınız için taşımak.

Dua okuyalım inşallah bu üstümüzden gitsin!!
Belediyenin yapacağı kamu oyu yoklaması oy kullanımı olacakmış. Sayın valimiz çok güzel diyalog içinde gezideki arkadaşlar için. Orayı örgütlerden dışarda tutarsak orası bizim. Yeni dünya insanı bu kuşağın insanı ile paylaşmak isterim bu güzelliği.

Bunları nerden biliyorsun diyeceksiniz. Benim kardeşim bi sosyolojik arastırma anlamında ve bu oyuncu, yönetmen, senarist camiasında.



Olmasın bu illegal örgüt bayrakları, her taraf olsun Türk bayrakları ben her gün gelirim.

Allah hepimize yardımcı olsun bu günleri geçelim unutalım. Afedersiniz unutmayalım yarınlara taşıyalım. Allah hepimize yardım etsin ama en çok bana. Kendime de torpil yapayım mehheheh

Edit:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söyle güzelim dinliyorum?