İşte bu düşüncelere dalmışken. Vay ben bu düzenin enini boyunu diyerek uzaklardan hafif hafif önüme doğru yuvarlanarak gelen topa mermi kıvamında bir vuruş gerçekleştirip 'Siktirin gidin başka yerde oynayın!' diye kovdum mahallenin çocuklarını. Kovmaz olaydım. Belalı semtte oturduğumu unutup, hayat sıkıntılarımın verdiği öfkeyle gerçekleştirdiğim bu eylem 'Efkan abieeee!' çığlığıyla beni kendime getirdi. 'Efkan ney lan?' dememe kalmadan sokağın köşesinden ağı düşük kot pantolonu ve kafasında yan taktığı şapkasıyla ten rengi 3 ay güneşte unutulmuş sosyete güzeli tonlarında, benim yaşlarımda, fakat benim olgunluğumun onda birini taşımadığı her halinden belli bir eleman çıkageldi ve 'Noldu Berkcanhan?' diye sordu. Bilmeden ilk çağda Orta Asya'da yurt tutmuş kavimlerden birine bulaştığımı düşündüm ve maalesef o kavim birazdan benim üzerime göç ederek Orta Çağı ağzımda yüzümde başlatacaktı. Bronzötesi Efkan'ın minik kardeşi kirli işaret parmağıyla beni göstererek 'Abi bu orospu çocuğu topumuzu uzayladı.' diyip beni ispiyonladı. Şimdi topumuzu diyince de küfretmiş gibi oldum ehheh mehheh diye gülümser gibi bir halde ortamı yumuşatmaya kalktım. Dayağın korkusu ağzımdan 'Ana bacı karıştırma lan!' refleksinin çıkmasını bile engelliyordu. Efkan abisi, benim kadrajıma girmeyen sokağa doğru 'Beyler mevzu var!' bağırışı atınca da anladım ki dayak mayak değil benim yiyeceğim, artık tecavüz, gasp, darp, öldürmeye teşebbüs... Bu elemanlar tüm sabıkalarından, artık Allah ne verdiyse minik bir pötbori yapacaklar üzerimde. 'Yok! Mevzu yok!' diye bağırsam da nafile. Baktım dayak kaçınılmaz bari deminki küfürün öcünü alayım diye 'Orospu çocuğu!' diyip tükürdüm Berkcanhan'ın kulağına. Gelsin şimdi dövsünlerdi.
Tükürüğü yer yemez Berkcanhan iyice zıvanadan çıktı. Ağzı ağız değil foseptikti adeta. Ana-bacı'yı geçtim, Allah-Peygamber-Kitap gibi oldukça kutsal kavramlar hakkında bile sınırları zorlayan küfürler yağdırıyordu. 'Nıç nıç nıç günah ya. Yemin ediyorum çok büyük günah şu yaptığın. Ağzınla götün yer değiştirecek çocuğum!' diyerek ayıpladım onu. Efkan ise yanında ten renkleri Efkan'dan açık olmasın üç arkadaşı ve üç arkadaşının elindeki üç haydar ile birlikte üzerime depara kalkmıştı. Uzaklardan tanışma maksatlı olsa gerek 'Sen kimsin laaaaan!' diye, adeta Simit oynar gibi uzun soluklu naralar atarak üzerime geliyordu. İşte tam da o sırada alt komşum Gülnihal'i gördüm. Gülnihal, apartmana taşındım taşınalı ayıptır söylemesi bana yanıktı. Ben de ona karşı boştum. Ama apartman aidatı olsun, ekmek-sigara-dondurma olsun çok güzel konularda bana yardımı dokunurdu Gülnihal'in. O an ilk defa Gülnihal'in giydikleri bir hoş gözüktü gözüme. Saçı, makyajı on nümeroydu adeta. Etkilenmiştim Müjgan duymasın..
Sokak raconunda yanında kız arkadaşı olan adam dövülmez. Maksimum işaret parmağı sallanır ve 'Şu kıza dua et yoksa şöyle yapardık, böyle yapardık.' şeklinde tehditler yağdırılır. Apartmana girmek üzere olan Gülnihal, Efkan'ın bağırışı ile kapıda donakalmıştı anladığım kadarıyla. Mühendislik okumanın verdiği kıvrak hesap yeteneğim sayesinde Gülnihal'in normal Gülnihal hızında yol alarak bana ulaşması ile Efkan'ın ışık hızında koşarak bana ulaşması için gerekli zamanları zaman eşittir yol bölü hız formülünden hesaplayıp kıyasladım ve evet! Gülnihal daha önce gelebilirdi yanıma. El ettim gel manasında. Hemen geldi Gülnihal'im. Artık o benim Gülnihal'imdi. Efkan'ın dayak menziline girmeden sağ olsun Gülnihal yanıma, yamacıma vardı ve o yanıma varır varmaz da boca ettim buseyi Gülnihal'in alt dudağına. Bir beş-on saniye öptükten sonra dudaklarımı dudaklarından ayırıp Efkan'a doğru baktım. 'Kız arkadaşımın yanında mı kavga etmemi istiyorsun?' diye de sordum. Ağzımın ortasına sopayı ver etti. 'Kimin kız arkadaşı lan kimin ha, orospu çocuğu?' diye kükredi ve genital bölgeme sert bir tekme ekledi. İki büklüm olup kıvranmaya başladım.
---Bir haftalık iş seyahatim sırasında, Gülnihal ve Efkan tutkulu bir sevdaya başlamışlar meğer, bunu o günkü dayaktan sonra öğrendim. Gülnihal'in beğeni skalasında Efkan'la beraber yer almam ise canımı o dayaktan çok daha fazla yaktı. Şansıma söveyim ki Gülnihal'in gözüme hoş gelişleri de zaten tamamen üstü başı ile alakalıymış. Ben dayak kurtarıcısı olarak sarılabileceğim tek dayanak olduğu için öyle gördüğümü sanıyordum. Meğer Efkan, o akşam Gülnihal'i istemeye gelecek diye Gülnihal saç baş yaptırmış kuaförde, makyajını da orada yaptırmış yine. Ve akşam giyeceği kıyafetleri de o anda üzerindeymiş. ---
Gülnihal, çantasını karıştırıyordu. Belli ki platonik aşkını kurtaracak kişinin kendisi olmadığını anlamış, polisten medet umar hale gelmişti ve telefonunu arıyordu. Fakat çantasından telefon yerine deodorant şişesine benzer bir malzeme çıkardı, elinde fıslatacağı kısmı ayarladı ve gözüme gözüme boca etti biber gazını. Eder etmez de Efkan'dan tokatı yedi. 'Sen ne işler karıştırıyorsun orospu?' diye soruyordu Efkan. Hiçbir iş karıştırmıyordu kızcağız. 'Ya benim kusurum, yok suçu muçu kızın.' desem de inanmadı. Sokağa seslenerek çağırdığı saz arkadaşlarına söz vermeden tek başına iki bana bir Gülnihal'e ekledi durdu sumsuğu. Beni geçtim de, kendimi kurtaracağım diye pisliğe çektiğim Gülnihal'e üzüldüm. Bir kuvvet kendime geldim ve Gülnihal'e bilmem kaçıncı tokatı aşk edecekken eline yapıştım. Onca sopaya tepki verememişken o anda kalkmamı garipsedi. Kolundan güç alarak ayağa kalkıp doğruldum. 'Bak kızı bırak, ne olduysa ben yaptım. O kızı tanımam etmem, yanımda sevgilim olursa tatsızlık kapanır sandım.' diyerek asıl düşündüklerimi kendisine açtım. Tek elimle hala Efkan'ın bileğini tutuyordum. Cümlem biter bitmez bileğini bir hışım sallayarak elimden kurtulmaya çalıştığını hissedince kafayı gömdüm. Daha önce de bir defa kırılmış olan burnum sanırım yine kırılmıştı. Fakat Efkan'da yerde serilmiş haldeydi. Emir erleri Efkan'ın başına koşturdu, o sırada Gülnihal'i apartmana doğru yürütüp içeri soktum. 'İyi misin?' dedim. Onca tokata ağlamayan kız, 'Beni almazlar artık.' diyip ağlamaya başladılar. Tepki vermedim. Salakça şeyler söylendiğinde genelde tepki vermem ki kalp kırmayayım. Sessizlik sonrası 'Sen iyi misin?' diye sordu.
'Valla Gülnihal, üç yıldır izin kullanamıyorum. İlaç oldu ilaç. En az 10 iş günü raporum var aha da buraya yazıyorum.' dedim güldüm. Gülmedi.
'Fayt Kılap'taki Bıred Pit'e benzedim mi peki?' diye sordum.
'Yok, alakan yok.' dedi. Evinin kapısını açtı, içeri adımını attı. Tam kapıyı kapatacakken 'Demirbey...' dedi, '... ne pis bi insanmışsın sen be!'.
Edit: Yazının soundtrack'i Morrisey Reyiz'den geldi. Si ya!