Başlardım.
Canım sıkılıyordu.
Ütüsü, bulaşığı, temizliği ayrı ayrı canımdan bezdirmişti. Romantizm kisvesi altında 'Hadi canım ütüyü beraber yapalım mı?' diyip dağ gibi gömlek ütüsünün yükünü hop diye yarıya indiriveriyordum.
Herkesin vicdanı kendi polisidir derler ya hani -Ne kadar polis varsa... Orası ayrı. A.C.A.B. 'a selam olsun.- , işte benim de vicdanım dayanamadı haliyle bu parazit yaşama. Bunu balık burcu erkekliğine bağlayan okurlar çıkabilir. Aman çıkmasın. Gezegenin sağda solda duruşuyla hali tavrı etkilenecek adam mıyım ben?
Dolunay mı var? Perdeyi kapatır yatarım ki gözüme gözüme şavkıyıp uykumu zorlaştırmasın. Dolunayın üzerimdeki yegane etkisi de budur.
Enerji sana ne ifade ediyor diye soracak olursanız (Ki niye soracakmışsınız ki), akşam olup da vücudumda işin alıp götürdüğünden arta kalan şeyi ifade ediyor diye cevaplarım.
Aşkın ne olduğunu unuttum. Sağımda solumda bile olsa görüp de tanıyamam. Aşk, bir Hüsnü'den Müjgan'a, bir de Edward'dan Sandra'ya akıp giden olarak tanımlayabilirim ama. Peşinde miyim? Peşindeyim.
Ben konuşmayı değil dinlemeyi severim. Dinler gibi yaparım bazı bazı. Vicdanıma kulak kesildim ama bu defa. Dağ gibi ütüye inat, olmadığını olmayacağını bir bir anlattım. Ağladı.
Allah kimsenin karşısında kimseyi ağlatmasın. Süleyman Seba'nın ölümüne gözlerimin verdiği tepki yakalandığında nasıl utanmıştım anlatamam. Nur içinde yatsın efsane başkanım.
Yedim bedduamı her zamanki gibi. Uzanıp uzanıp da bir türlü tutamayışımın müsebbibi bu beddualar belki de, kim bilir?
"Çık dışarı çık çık!" diye kovdu beni evden. Benim evimden. Anahtarlarım da içeride kalmıştı. Apartmana rezil olmama maksatlı kapıya bir kaç hafif dokunuş ve 'Açar mısın Arzu? Arzu! Arzucuğum ama bu yaptığın çocukluk, o kira kontratında benim adım yazıyor yahu!' diye kısık sesli serzenişlerde bulundum. Çok değil, bir on dakika sonra kapı açıldı ve kafasını uzattı. Ömrüm boyunca mutluluğu bulmamam ve iki yakamın bir araya gelmemesiyle ilgili dileklerini, bir diğer deyişle 'Beddua'larını tarafıma iletti.
Her ne kadar ben ağzımdan çıkarmayı beceremesem, çıkarmayı becereni sustursam da (Bkz. Müjgan vakası.), Arzu'yu bu isyanından ötürü suçlayamazdım. Hak etmiştim tüm bu bedduaları. Bir beddua ne kadar hak edilebilirse o kadar hak etmiştim.
Fakat her hak ettiğimi alsam Arzu'yla tanışmazdım bile.
İnsan her zaman hak ettiğini alamıyor.
Benim haktan hukuktan yana bir beklentim de kalmadı artık zaten. Yaşım yirmi yedi. Sigortamdan kaç gün geçmiş, emekliliğime kaç gün kalmış derdinde bir hayata yavaş yavaş alıştırıyorum kendimi.
Edit: Blog tasarım olarak çok keskin bir biçimde değişti. Umarım beğenmişsinizdir. Bu tasarım, Pythia'nın çok çok ince bir hediyesi. Vakit ayırdı, ilgilendi. Tasarımı bitirdiğinde 'Aa bu da olmamış.' diyecek hiçbir şey bırakmamıştı. Ne kadar teşekkür etsem az, ama o teşekkür yerine daha çok yazı istiyor. Bundan sonra daha çok yazı o zaman...
Pythia burayı böyle çiçççek gibi yaptıysa kendi blog'u nasıldır kim bilir diyen de olabilir. O zaman link link---> http://www.pythiapi.blogspot.com.tr/
Edit 2: Soundtrack'i yine ikileyelim istiyorum. İlki Miles Kane-Come Closer (Ne desem boş bu şarkıya)
İkinci soundtrack ise Tove Lo'dan. Kendisine buradan 'Al canımı' diyorum.
tasarım çok güzel olmuş.
YanıtlaSilKenardan taşlar çıkıyor ya otantik olmuş tasarım..
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilBirlikte ütü yapabiliyorsanız eğer bence hala bir umut var demektir diye düşünüyorum :)
Bu arada verdiğiniz link açılmıyor onu da söylemek istedim.
Tasarıma zaten söz yok. Benim odamın duvarları bile bu desende :)
Sevgilerimle :) Ben de beklerim bloguma :)
hayatın için endişelenmeli miyiz?
YanıtlaSilGeri geleceğim... Umuyorum ki bir haftaya kalmaz geri geleceğim.
SilOkuyamadım seni de nicedir /:
Dogru düzgün bende yazmadim ki =) okuyucu olmakla ilgileniyorum şu sıra =)
SilSüper,süper,süper...
YanıtlaSilhttp://eylullegel.blogspot.com.tr/
Blog tasarımı enfes.
YanıtlaSilYazıdan da pek bir şey anlamadım, eski yazılarını okumadığım içindir.
Ama sonuç olarak depresif bir ruh haliyle yazdığın belli.
Bir kere daha yorum yapmıştım bir yazına, aklıma "o mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız"ı getirtmişti blog'un. Yine getirtti, demek ki sen müjganla kafayı bozmuşsun. Geçmişler olsun bayım.
Anlamadım dedin üzdün ama. Ben de Müjgan'ları anlayamıyorum gerçi.
SilNeden üzüldüğünü anladım ama. Yazılar bolca Müjgan içeriyor. Demek ki sen anlayamadığını yazıyorsun ve birinin yazdıklarını sana anlatmasını bekliyorsun. başka bir yazını da anlar, sevindiririm, ödeşiriz. :D
Silgel hep, beklerim o zaman (:
SilZaten direkt başlıkta, Ah Müjgan Ah, yazıyormuş!
YanıtlaSilŞimdi anlaşıldııı :)
Ve bilir misin Müjgan'ın gözleri dört defa lacivertti.
SilBu Müjganlar böyle işte... Ne desem bilemedim.
Sil(yav cidden ne desem bilemedim sdfg bu şiir dizesine ben ancak susarım :) Zaten eskiden Ceyhun Yılmaz dinlerdim radyoda, o okurdu çok bu şiiri, ben mesela o zaman da susardım, ne diyim ki Ceyhun Yılmaz o şiiri okuyorsa yani...)