Elinde biber gazı yoktu. Lazer tabancası veya aşşşırı şekerli parfüm de yoktu. Elinde yalnızca iki adet mum vardı. "Korkma!" diyerek bana doğru uzattı sarı ve kırmızı renkte mumları. Kadınlarla futbol konuşmayı sevmediğimden mumların renklerinin çağrıştırdığı takım versus benim tuttuğum takım konulu herhangi bir sohbet açma girişiminde bulunmadım. Henüz o günlerde Elazığlı olduğunu bilmediğim için 'Napayım mumu? Çayda çırayla mı sınıyorsun erkeği ilk buluşmanda? Gehgehgeh' diye bir espri de yapmadım. (Şimdi olsa yaparım, o gün yapamadım. Keşke insanlar tanışırken direkt kütüklerini söyleseler birbirlerine de et mi balık mı anlasa insanlar birbirlerini. Örneğin:
- Merhaba. Adım Demirbey. Kilisliyim. Kilis'i meşhur kılan şeyler: Kaçak ürünler, Atatürk'ü bile hayran bırakan bir uyanıklık ve Athena Gökhan. 1987 yılının 3 Mart'ında doğdum. En sevdiğim grup Mezdeke. En sevdiğim yemek küçükbaş hayvanlar.
-Merhaba. Benim adım da Beste. Yozgatlıyım. Yozgat'ı meşhur kılan şeyler: Atatürk'ün şehre olan nefreti ve yobazlık. 1989'un Ocak ayında doğdum. En sevdiğim şarkıcı Gökhan Özen. En sevdiğim yemek Kinoalı bir şeyler.)
Ben şoktan uzattığı mumları uzanıp da almayınca "Doğum günün kutlu olsun." diyerek mumları masanın üstünde duran sakızlı keke sapladı. Çiçekli zipposuyla mumları yandırdı ve "Üfle." dedi. Kötü bir telefon şakasının içindeymişim gibi hissetsem de bıyıklarımı elimle kaldırıp, koca koca dudaklarımla üfledim mumlara. "Ooooooh taşşşşşaklarım serinledi." demedi. "İyi ki doğmuşsun." dedi. Mahçup oldum. Çıkardı bir de defter verdi, üzerinde "This is an idea." yazan. Aklıma gelen hikaye fikirlerini bu deftere yazarmışım. O da okurmuş. Öyle dedi. 11 Nisan'da hediye aldım durduk yere. 3 Mart'ta hediye almaktan daha güzel bir şey varsa, o da 3 Mart'tan başka bir günde hediye almaktır.
Doğum günü 4 Mart'tı. Fakat ben bir şey almamıştım onun için. Önce elim boş götüm yaş geldiğim için biraz kötü hissettim ve utandım. Sonra 'Ulan kapısının önünden arabayla aldım, kapısının önüne de bırakıyorum. Mis gibi hediye işte. Çok ince bir düşünce.' diye kendimi bir ayılığa inandırarak ruhumu hafiflettim.
Başlangıç tamamen böyle oldu. Sonra bir çok şey daha oldu ve evlendik. Her şey oldu, fakat evleneli bir sene olmadı henüz. Yazmaya motivasyonumu kaybettiğim son dönemlerde bir şekilde onun doğum günü vesile oldu, yazdım yine uzun bir aradan sonra. O olan bir çok şeyleri de başka yazılarda anlatırım artık. İyi ki doğmuş Miraç Rüzgar Güçdemir.
Edit: Yazının soundtrackleri de özel şarkılar olsun.
Güzel bir anlatım, sıkılmadan okudum. Dediğinize katılıyorum:"İnsanlar ilk seferde söyleyebilseler her şeyi de et mi, balık mı olduğu anlaşılsa" hakikaten daha iyi olacak her şey. :)
YanıtlaSil