Elini tabanca şekline getirip üzerimize doğru sallaya sallaya "Bugün bu eve kız girecek oğlum,başka yolu yok ulan!" diye bağırdı.Başka yolu olmadığını öğrenince kız varsa bize de vardır düşüncesiyle bizler de sevindik.Bizler dediğim ben ve Sercan'dan başkası değildi.Üzerimize kendi abazanlığından döküp bizi de ayartan ise Çağdaş adlı erkek orospusu biriydi.Hazırlanmak amaçlı Sercanla odalarımıza dağıldık,beş dakika geçti geçmedi Sercan kapımı çaldı ve güzel donum olup olmadığını sordu.'Valla ben de şimdi çirkin donu çıkarıp güzel donu ayağa geçirdim kusura bakma hafız' dedim.Üzüldü ve bir porno star edasıyla geceye donsuz devam edeceğini söyledi,onun da seveni vardır canıııım diyerek verdim gazı,düşünmeksizin odasına,ebrimiş donunu çıkarıp teninin üzerine kot pantolonunu giymeye gitti.
Kendimize kafadar demeye dilim varmıyor ama hikayenin Avrupai durması açısından demek zorundayım.Efenim 3 kafadar-ki hepsinin kafasına ayrı ayrı sıçayım- hazırlandık,insana bir alışveriş merkezinin kozmetik bölümünde geziyormuş hissi veren ağır parfüm kokularımızla arkamızda formula 1 den de aşina olduğumuz terim olan hava boşluğunu yarata yarata şehrin barlarını arşınlamaya başladık.Lakin nüfusunu tam olarak bilmediğim ama 5 milyondan fazla olduğunu tahmin ettiğim şehrin bırakın barlarını,sokakları dahi bomboştu.En son bir bar bulduk lakin orada da gözümüze Smells like teen spirit eşliğinde halay çeken türbanlı kızlar takıldı,Sercanla ben anlamayız bilmeyiz.O yüzden Çağdaş'a döndük ve "abi bugün eve girecek diye buyurduğun kız kriterlerine uyuyor mu şu halay çeken dişiler?" diye sorumsalca sorduk.Çağdaş belamıza küfretti.
Artık umudu kesmiş SSK İşhanı tarzı yerlere düşmek üzereyken bir yerlerden bir gürültülü müzik sesi geldi.Ses çok yakındaydı.Sercan'ın kulağı iyidir,flütle 'yılan hikayesi'ni çalardı vakti zamanında,hatta notaları olmadan gülpembeyi bile çalmışlığı vardır,mp3 player da bass seslerine olan ilgisinden bahsetmiyorum bile...Herneyse,sesi işaret ettim,takip etmesini rica ettim.Kırmadı takip etti ve sonunda kaynağına getirdi bizi.Adı tırışka bir yer de olsa rock bardı en nihayetinde ve içerde bolca insan kafası görüyordum,ama kah karanlıktan kah buğu yapmış camdan kafaların güzelliklerini seçemiyordum."Girelim! " dedik herşeye rağmen,girdik.O dışarıdan göremediğim kafaların hepsi güzelmiş.Bıyıklı,takım elbiseli,boğazlı kazaklı,façalı bildiğimiz Kurtlar Vadisi seti komple içerde ama kafa güzelliği konusunda söylediklerimin arkasındayım.
Koca barda iki tane kız bir tane de konsomatris vardı,konsomatrisi boşverip kızlara odaklandım ama rağbet görmedim(sanırım gece dışarı çıkmadan önce Stephon Marbury tarzı verdiğim ve çok şahane bulduğum bıyıklarım o kadar da şahane olmamışlar).Bu sırada Çağdaş sinirden gülüyor,Sercan ise 'Rock müzik değil lan bu grubun yaptığı olsa olsa Ruck müzik tısısı tısıtttı ' şeklinde hem gülüp hem konuşarak gözümün önünde aklını yitiriyordu.Bense kızların sahibi mahibi vardır "Niye hep bu kızlara bakıyorsun?" diyip gelir beni döver diye biraz da yan masamdaki abilere bakmaya karar verdim.İkisinin de önünde bira bardakları vardı ve yanında güveç içinde yoğurt kaşıklıyorlardı,demek bira zehirliydi.Zehrini alsın diye de abiler yoğurt yiyorlardı.Ben hemen bizimkileri örgütledim,henüz birkaç yudum almış olduğumuz biraları dökmek için onları ikna ettim,ama Sercan 'Para verdim yok yerimden,sikerim içicem ben ' diye mali bir konuşmayla az önce etmiş olduğum iknadan caydı ve para mefhumunu aklımıza soktuğu için bizi de caydırmış oldu.(NOT:Biralar zehirli değilmiş birşey olmadı bize henüz)
Gecenin ilerleyen vakitlerinde Çağdaş'ın telefonu çaldı,arayan Serhat'tı.Çağdaş,sinirleri bozuk olduğu için telefonu bana verdi ve git konuş ben çıkamıycam şimdi dışarı dedi.Rahat iletişim kurmama müsaade edecek ses düzeyindeki dışarıya çıktım.Serhat karı kız meselemizin ne olduğunu soruyor ve ekliyordu "Bi ekmek çıkacak gibiyse 15 dakikaya oradayım".'Çıkmaz gibi ama umut işte...' dedikçe 'Çıkar' anladı 'Yok' dedikçe 'Var' anladı ve 'Kaynanam seviyormuş,adres söyle geliyorum vakit kaybetmeyeyim.' dedi,adresi söyledim,geldi,rezilliğe dahil oldu.
Grup 'Gel gör beni aşk neyledi?' adlı soru cümlesi gibi şarkıyı çalıyordu ve yanımızdaki abiler hiç de yabancı olmadığım tabanca hareketini yapıp kah kendi kafalarına kah soliste sıkıyorlardı işaret parmaklarından çıkan kurşunları.Aklını yitirmekte olan Sercan'a yan masanın silah işaretlerini gösterdim ve Sercan kafasına restart atılmış gibi "Bugün eve kız girdirdik mi lan?" dedi.'Şşşt!Bunları düşünme!' dedim,Spotless Mind'ında Eternal Sunshine yaratmak için ağzına abilerden de izin alarak bir parmak yoğurt çaldım.Sercan düzelme belirtileri göstermeye başladığı için onu hemen evine götürmemiz lazımdı,kızları mızları boşverip apart topar çıktık bardan.İnan bana okuyucu eğer Sercan'ın sağlık mevzusu olmasa maksimum 10 dakikam kalmıştı kızları eve atma işleminde olumlu işlere imza atmam için.Ama arkadaş kolay bulunmuyor,kız nasılsa yine bulunur.
Gece oldu.Kız veya kızsal bir nesne o gece evimize girmedi.
Dört ayrı genç dört ayrı odaya dağıldılar.Bu dört ayrı genç bet gecenin etkilerini dimağlarından silmek için dört ayrı elle dört ayrı-ama özünde aynı-organlarına asıldılar,sonra da o soğuk kış gecesinde sıcacık organlarına sarılıp mışıl mışıl uyudular.