Üç canlı oturuyordu masada. Faruk, Gül ve gül. İkisi can çekişiyordu: Faruk ve gül. Masanın diğer sakini Gül'ün ise keyfi tıkırındaydı. En istediği şeyi gerçekleştirmiş, erkek arkadaşına çiçek aldırmayı başarmıştı. "Gül'ün ellerinde madem gül, sen niye can çekişiyorsun a be nazgul?" demeyin Faruk'a. Erkek okuyucularımız bilir ki çiçek veren ve çiçek verilen yan yana durdukları müddetçe çiçeğin kimin elinde olduğunun bir ehemmiyeti yoktur.
Çiçek, her ne kadar çiçek verilenin ellerinde boy gösterse de herkes bilir ki aslında yanındaki denyo tarafından -ki bu oğlan tarafı olmaktadır-hemcinsi miyyonlarca erkeği zor duruma düşürerek alınmış-verilmiştir.
Bu farz-ı misal Faruk arkadaşımız cidden kız arkadaşını seviyor olabilir, seksi seviyor olabilir, veren el alan elden üstündür atasözünü seviyor olabilir ya da bunlardan tamamen bağımsız olarak kendine has bir denyo olduğundan farklı şeyler denyor olabilir.
---------------------------------------------------------------------------------------------
Öyle ya da böyle biz erkeklerin bir çiçek sorunsalı mevcut efem . Hanım kızlarımız bir şekilde ömürlerinin bir döneminde bizden kendilerine çiçek almamızı talep ediyorlar. Ben etmedim, etmiyorum deme ablacığım sen de ileride edeceksin bilmiyor muyuz sanki? Eminim hiç olmadı iki laf arasında mezarıma şu çiçeklerle gel diyip mih mih mih diye ağlarsınız.
Bugüne kadar camının önünde, balkonunda saksıda çiçek yetiştiren kız arkadaşım olmadı. Şimdi yanlış bilgi de vermeyeyim ilkokulda bir kız arkadaşımın çim adamı vardı. El becerisi(sanırım dersin adı buydu, skimtrak bi dersti zaten koyun götüne) dersinde beraber yapmıştık ve her kendini çılgın fikirli ve komik sanan insan gibi adını ‘Recai’ koymuştuk, çok da gülmüştük. Konumuz bu değildi, sapıyoruz. Efenim kız arkadaşlarımızın bu çiçek sevişlerini bir ölü sevicilikten ayırt edemiyorum maalesef. Tutup kolundan gülün membaı olan güzide ilimiz Isparta'ya götürsen,'Al dalından kokla beybi!' desen burun kıvırırlar ama ser önüne 10 tane gülün lime lime olmuş yaprağını seninle sevişecek delik ararlar. Gülün fidesi değil dalından kopmuş hali mühimdir kızın gözünde.
Ek olarak sadece çiçeğin ölü olması yahut can çekişir vaziyette olması da yeterli olmamaktadır. O çiçek mutlaka sizin ellerinizde bir süre taşınmış olmak zorundadır. Kadınlar, ceplerine para sıkıştırıp 'Git istediğini al balım. Fiyattan korkma sakın! Hangisini seviyorsan…' diyen erkeklere gözyaşlarıyla sert cevaplar verirler. "Çiçeğin alınış, veriliş aşamaları arasında 'mutlaka erkek o çiçeği taşıyacak aga' " adlı kuralı uygulamadığınız takdirde dünyanın tüm çiçeklerini öldürüp verin kız arkadaşınıza ama işleminiz asla onaylanmayacaktır.
Biz erkekler arasında bu tip ‘olmazsa vermem’ diye nitelendirebileceğimiz bir durum yok. Arada öpüşüp sevişelim, damsız girilmeyen yere girelim, ilerde bir gün olur da evlenirsek bekâra verilmeyen evde oturabilelim, bilumum lokantada bulunan ‘Aile salonumuz vardır’ tabelasından nasiplenelim diye kadınlarla beraber olmaktayız. Ve bu beraberlikte yukarıda saydığım nedenler dışında maddesel olarak herhangi bir şey beklememekteyiz. Tam bir anket çalışması içine giremedim ama 15–20 erkekle yaptığım konuşmalarda hepsinin çorba derdinde olduğu; çiçekmiş, maymunmuş, duvarmış vs en ufak bir şeyi (seks vazifesi hariç) kadınlardan beklemedikleri yargısına ulaştım.
E şimdi sevgili müridlerim!
Ben dahil çevremdeki hemen her erkeğin kadınlara çiçek alayım, vereyim, mutlu olayım, mutlu edeyim gibi düşünceler içinde olmadığı bu kadar açıkken; buna ek olarak benim gözlemlerime göre bu iş bir nezaket göstergesi olarak adlandırılmasa hiçbir erkeğin de bunu yapmayacağına da eminim. Hal böyleyken de acaba böyle bir çiçek verim olayını ‘Abi bu bitkiyi kız kısmısının eline tutuşturuyoruz nazikliğimizden yenmiyoruz’ şeklinde çevresine yayıp bir kadın ‘olmazsa olmaz’ı, bir işkence,bir beyefendilik göstergesi haline getiren puşt kim peki? Ben böyle bir kuralın hukukun nereden çıktığını araştırdım. Yıllar yılı havuçla beslenerek bakıp sapasağlam tuttuğum gözlerim 13 numara miyopa kaydı, astigmat aldı başını gitti velhasıl mukadderat herhangi bir kaynakta sevdiceğine ilk çiçeği veren orospu çocuğunun vesikalığını bulamadım, 'Adını bulsam kâfi, gerisini facebooktan devam ederim.' dedim. O da yok. Hangi arama motoruna ‘kadınlara çiçek verme ipneliğini başlatan orospu çocuğu’ diye yazsam karşıma ‘Çiçek aşısı ilk kez Lale devrinde yapıldı’ yazısı geldi. Boşverdim artık ben de.Kaderimizse çekeriz.
Bu yazının sonunda ellerimi göğe uzatıp: ‘Rabbim! Elimizde veya yanımızdaki kızın elinde çiçek var iken bizi bir tanıdıkla karşı karşıya getirme ne olursun.’ diyorum
Amin
edit:şimdi yukarıdaki fotoğraftaki organizasyonu yapan da var.E bunu yapanı o uslanmaz çükünden nerelere asalım?Düşünün.Uğruna bu organizasyon yapılan kız bu oğlanla %99 bir ilişkiye başlar,İlerde durum nolur?Belli değil,lakin ayrıldıkları takdirde kız bulacağı yeni sevgiliden böyle organizasyonlar istemez mi?Böyle böyle beklenti yükselse ne olur?Elde çiçek taşımaktan dahi tiksinen biz mantıklı bünyeler nice hallere düşer?Gül döktüm yollarına adlı konsepte alışmış bayan bir papatya demetiyle doyar mı bu kareyi gördükten sonra?
Efendi olalım.İleride alıcam ben sana çiçek diyerek dişi bedenleri oyalayalım.O vaat edilen vakit gelince de iş dönüşü aldığımız karnıbaharı tutuşturalım dişinin eline.'Al sana çiçek! 7.caddenin oradaki havuzun etrafında var bunlardan hep küçümseme' diyelim.Haydi bugünden itibaren dişilerin beklentilerini minimuma indirmeye başlayalım,onları oyalayıp bu çiçek verme adetinden kendimizi sıyıralım.