
tek bildiğim ve diyebileceğim yukarıdaki sahnedeki sağdaki silüet olamayacağım.
Ben bu sene neredeyse ailemden biri kadar güvendiğim insana dahi güvenmemem gerektiğini öğrendim. Bir de bundan sonra hiçbir kızın 'abi' kavramına güvenle yaklaşmamam gerektiğini... Son 4 ay 'Ama arkadaşlar iyidir.' mottosunun doğruluğuna şahitlikle geçti. Çok iyilermiş ama maalesef tamamen kalkanlarımı indirip güven çemberimin içine alamıyorum onları da bir çürük elma yüzünden.
Bugüne kadar bu blogda kendimi yerdiğim kadar kimseyi yermedim. Başkasını üzeceğime kendimi üzerim diyordum. Kendimi de hiç övmedim. Sadece sesimi ve bıyıklarımı övdüm hatırladığım kadarıyla. Öyle şeyler yaşatıldı ki bana son 4 ay, yine de hakedene hakettiklerini söylemedim, ne yüzüne ne arkasından. O okuyamaz ama ekürisi belki okuyordur, söyleyebilir gönül rahatlığıyla ağzımdan en ufak beddua dahi çıkmadı,içi rahat olsun. Dilimin ucuna dek binlerce ağır sitem cümlesi geldi, o dilin ucunda yuvarlandılar ve dışarı sadece 'Yazık!' şeklinde çıktılar iki köfte dudağımın arasından. O'na bile bu kadar iyiysem, üzülmesin diyebiliyor, iyiliğini düşünebiliyorsam hala herkesi sevebilirim. Zaten insanları sevmesem sırf gülsünler diye bu blog çatısı altında mizah yapmaya çalışmazdım.
Şu 4 ay o kadar ağır ve zor geçti ki. Zaman bu kadar yavaş akarken bu kadar hızlı yaşlanmamın mantıklı bir açıklamasını bulamıyorum.
Paranoid Android şarkısının son cümlesi 'God loves his children' a inanıyorum. İsyan ettiğim de oluyor 'Madem seviyor bizi, e neden böyle sınıyor o zaman?' diye. Bugün, doğum günümde dimdik ayakta duruyorum. Gün içinde yalpalayışlarım oluyor, 4 aydır her gün. Ama ister 10 yıllık arkadaşım olsun, ister 1 yıllık arkadaşım olsun, ister de beni yalpalatan kişinin arkadaşları olsun, hepsi karşılık beklemeksizin, cömertçe bir el veriyorlar bana. Tekrardan dengeye getiriyorlar beni. Dimdik duruyorum yeniden. Bugün bu blog nezdinde karşılık beklemeksizin elini omzunu bana uzatan tüm arkadaşlarımı kucaklıyorum. Sarılmak ne de güzel bir ihtiyaçmış meğer ve ne de güzel bir eylem... Bu doğum günümde hediyem de tüm arkadaşlarımdan alacağım samimiyet dolu o güzel kucaklamalar. Bu satın alınamaz. Ve bende çok var ...
Bu yazının son kısımları ve ben burayı yazarken Radiohead'den The Separator'ı çalıyor. Aklımdan geçen şarkı ise bambaşka :
When you walk through a storm
Hold your head up high
And don't be afraid of the dark
At the end of a storm there's a golden sky
And the sweet silver song of a lark
Walk on through the wind
Walk on through the rain
Tho' your dreams be tossed and blown
Walk on, walk on
With hope in your heart
And you'll never walk alone
You'll never walk alone
Edit: Ama arkadaşlar iyidir