Sanki bana ikinci öğretim, sanki bana akşam okulu. Parlayan yıldızlarmış, hadi oradan! |
Penguenler sınıfına geçişini düğün dernekle kutlamak istiyordu küçük Defne. Top verdim ve sağa sola fırlatıp arkasından koşmasını öğütledim. Bana da bulaşmamasını... Fakat Defne ona sunduğum eğlenceden ayrı olarak çikolata yemek ve de pıley sıteyşında oyun oynamak istiyordu. Son kullanım tarihinin geçmesine az kalmış bi çikolatayı dayadım ben buna. Afiyetle yedi. Pıley sıteyşın isteğinden de hemen soğusun diye basketbol oyunu açıp, God Mode'daki oyunu tutuşturdum eline. Koca konsolda zaptetmesi gereken en az 11-12 tuş vardı, o ise sadece X in tepesinde geziniyor, adeta basketbolun Barcelona'sı gibi rakibini pas manyağı yapıyordu. Bir de kareyi veya shot stick'i öğretsem iki tuşla maçın içinde kalmayı başarabilirdi belki. Bilemiyorum...
Kısa süre sonunda oyundan sıkılan Defne yine yeni yeniden bana sarmaya başladı. Sırtımı okşuyor, beni çok sevdiğini dile getiriyordu. Ters bir tepki vermem dahilinde lezbiyen olur, anası babası bana kinlenir diye ben Defne'yi çok anlayışlı karşıladım (Bkz. Freud'un çocuk psikolojisi). Yine de pedofili olarak nitelendirilmeme maksatlı araya bir sınır çizgisi de koydum. 'Çok güzelsin.' dedi bana küçük Defne. Erkeğin güzel olanına yakışıklı dendiğini açıklamaya çalıştım. 'At güzeldir, yediğin yemek güzeldir, yazdığın yazı, baktığın bulut, kız kişisi, o kızın kulağı, seviyorsan mesela o kızı ayağındaki bacağındaki kusurlar mesela güzeldir ama erkek güzel değil yakışıklıdır.' diye ders verdim. Duramayıp İngilizce'de flowers, breads, fishes gibi şeyler olmadığını, bu noun'ların sayılamayan şeyler olarak nitelendirildiğinden 10 tane de olsa flower, bread, fish olarak yazılıp okunduğunu ama ekmeği nasıl olup da sayamadıklarına bir türlü aklımın ermediğini anlattım. Sonra konuşmanın dizginlerini Defne'nin elinden tümüyle alıp, hazır yıllar yıllar sonra beni seven, benden hoşlanan bir dişi kişi bulmuşum diyerek bende sevilecek ne var, siz kızlar nelere bakarsınız vb sorularla çevirdim sohbetin yönünü. Bir erkeği; abi olarak sevmek, kardeş olarak sevmek, kankili olarak sevmek gibi pis, adamın kafasını düşüren şeyleri hissedip hissetmediğini, bunların neden sadece kızlarda olduğunu; bunu aşma, yenme durumunun mümkün olup olmadığını, zira sevdiğim kızın beni sevmesinin halay çektirici etkisinin, beni 'Arkadaş olarak sevmesi' ile yok olup gitmesinden korktuğumu, 'Şimdi o kız kesin beni seviyor baya, ama ya çoğiyi arkadaş olarak seviyorsa napıcaz muhtar?' diyerek anlattım.
- Allah'ını seven üzerime Keremcem atsın! |
Defne'nin verdiği cevaplar yaşına uygun, fakat benim ilgi alanım yaştaki hanımefendilere yorulamayacak cevaplardı. En son 'Albüm yapsam alır mısın?' dedim. Alırım dedi tereddüt etmeden. Tereddütün ne olduğunu bilmiyordu, bilse de edecek gibi durmuyordu zaten, zira çok seviyordu beni. Fotoğrafımı verdim Defne'ye kreşteki kız arkadaşlarına göstermesi için. Arkadaşlarına 'Bu abi albüm yapsa alır mısınız?' diye sormasını tembihledim. Olumlu tepkiler gelmesi dahilinde Keremcem'e rakip olmayı kafama koymuştum. Maymun iştahım beni bundan da vazgeçirene kadar...
Edit:
Bence şöyle bir şey olabilir 'renkli minik hiperaktif dünyalar yıldızlar falan kreşi'
YanıtlaSilAlbüm yapıp kapağına yandan havaya doğru bakar gülüşlü fotoğraf iliştirtirsen albümünü alırım. .
Ama önce Türkiye'nin sesleri yarışmasında deneyim edersen kafama o bantlardan takıp ağzımdan tükürükler saçarak ismini pöykürür de alırım.
Hiç dramatik, sansasyonel bir geçmişim yok. Piyasada tutunmak için bir tecavüz ne bileyim en olmadı bir gaspa karışıp sonra albüm yapmayı düşünüyorum. Sana imzalar veririm. Söz..
YanıtlaSil