5.11.2012

Episode I - A New Hope

Önsöz: Blog blog olarak kullanılıyor bu yazıda.


'Sakızım Düştü' başlıklı Umut Sarıkaya yazısına, tüm duygu yoğunluğu barındıran Umut Sarıkaya yazıları gibi ayrı bir hayranlık besliyorum. Hatta açık sözlü olmak gerekirse her yazım bu örnekteki gibi yoğun olsun; boğaza kayalar, mideye yumruklar doldursun isterim. Uğraş dur..

Sakızım Düştü, "Ben hiç çok ciddi kararlar alamadım, karar alanlara arkadan baktım." cümlesiyle son bulur. Yazının sonlarına doğru Sarıkaya'nın boğazınıza dizdiği ufak ufak taşların ardından o son cümle bir kaya boyutunda gelir ve o minik taş yığınının üzerine oturur. Yutkun yutkunabilirsen..

Namık Ciddiyeti


Yaklaşık iki hafta önce hayatımda belki de ikinci defa ciddi bir karar aldım, ki ilki Ankara'yı terkedip İstanbul'a yerleşmekti. Ama biliyorum ya nötral bir ortamda hayatta almazdım bu ikinci ciddi kararı. Zorunda kaldım. 'Sana iki seçenek sunuyoruz. Birincisi şu, ikincisi ise birincisini seçmek zorundasın' dediler. Böyle net bir durumda dahi kararsız kaldım. Korktum birşeylerin değişmesinden. Ben değiştirmeyeyim istedim. Çok kısa sürede değişti herşey. Ben değiştirmek zorunda kaldım. Gülücükler saçtım 'Kaç aylık bu?' diye soranlara; annesinin, nazar değmesin diye 6 ay fazlalıkla söylediği tosun bebeler gibi. Ama içim dışım bir değil, nasıl korku doluyum hala. Çok şükür dik durabilmesini öğrendim İstanbul'a geldim geleli. Sağlam duruyorum içinde bulunduğum ahval ve şerait ne olursa olsun.

Çalıştığım şirketi değiştirmemle beraber birçok şey de beraberinde değişti. Hala anlamaya, adapte olmaya çalışıyorum. İstanbul'a ilk geldiğim zamanlara geri döndüm. Bir çöpe atılan yıl. Bir yıldır kimi tanıdıysam, kimi anlamaya çalıştıysam, hangi işi öğrenmeye çalıştıysam, hangi şartlara adapte olmaya çalıştıysam ve hangi yere göre hayaller kurduysam hepsini çöpe atmış oldum bu değişiklikle. Bir sene önce Ekim ayında şehre ayak basan Demirbey gibi püripak halde, sıfır birikimle yeniden başlıyorum gibi hissediyorum. Elimdeki 23 Beşiktaş maçı bileti hatırlatıyor bir yıldır bu şehirde bir hayat yaşadığımı. Onun tetiklemesiyle tanıdığım insanları, yaptığım işleri, belli başlı hatıraları hatırlıyorum..

Bu bir sene zarfında iyi bir adam olabildiğimi bana işaret eden, hemen hemen son dakikaya kadar benden habersiz benim için çok ince bir düşünceyle, bir vedalaşma gecesi minvalinde etkinlik düzenleyen iş arkadaşlarıma da ayrıca teşekkür etmem lazım buradan da olsa. Gerçekten ben , onlar kadar ince fikirli bir adam değilim. Aşağıdaki fotoğrafta orada olup da çıkmayanlar var, orada olmak isteyip de şartlar gereği olamayanlar var. Hepsi sağolsun onların sayesinde, ucu ne kadar iyi yerlere çıkarsa çıksın totalinde adı 'Ayrılık' olan ve adının geçtiği yerde istemdışı kafa düşüren o gün, saat bilmem kaçı vurup da ben evin yoluna düşene dek harikulade, ayrılık fikrinden de temasından da, havasından da uzak geçti. İncelikleri için tekrar tekrar teşekkür ederim.

May the force be with you..




Yeni bir defter aldım. Hikaye-yazı vs yazma maksadı dışında en son, okulumun uzayışının ilk senesinde annem almıştı bir defter. Aklım uçmuştu güzelliğinden. Spiralli, sert kapaklıydı. Ben en son defter aldığımda bizim maddi durumumuz spiralli defter almak için pek de uygun değildi. İyiki de değilmiş. Zira bu spiralli defteri ilkokulda bana verseler mühendislik falan okumaz, aklımı zihnimi hiç geliştirmez salt katip olur çıkardım. Aklıma birşeyleri tutmaya çalışa çalışa hafızam gelişti. Atmaya kıyamadığınız şeyleri depoladığınız çekmecelerden farkı yok kafamın içinin çok şükür. Neyse ben ilk iki-üç hafta en güzel şekilde yazmıştım o deftere de sonra hevesim geçmişti. Yalan ettim canım defteri, tabi alışık olmayınca. Şimdiki işim gereği de sürekli not tutmam gerekiyormuş. Telefona yazarız dedim, olmaz dediler. Aklımda tutarım, gelince size söylerim siz yazın dedim, olmaz dediler. Gittim ajanda bakmaya Kabalcı'ya. Dev muhasebeci ajandalarının yapay deri kokusundan aklım şaştı. Ece ajandasının yeni sezon ürünlerini bekleyen insanlardan yapmaya başlıyor bu sistem beni, ama 'Diren ve efsane ol!'. Sonuçta gittim ve yine çokzel kapaklı bir defter aldım. Veresiye defteri gibi, fahri müfettiş defteri gibi defter alırsam yarın bir gün Sözcü okumaya başlar, olan biten her şeye sinirlenirim; o çirkin ajandaya aldığım notlar da Posta gazetesinin şiir köşesinde "Demirbey mahlasıyla 13 yıldır şiir ve yazılar yazıyor. Bu şiiri memleketi Gaziantep'e ithaf etmiş" şeklinde çıkar diye büyük korktum. Çokzel kapaklı defterimin sayfaları üzerinde umarım son birkaç aydır hayalini kurduğum yazıyı da bitirebilirim. 


Star Wars Episode VII'ı da daha sonra konuşuruz. Soundtrack de anlam yüklü bu sefer hadi bakalım:

6 yorum:

  1. yeni defterin hayırlara vesile inşallah demirbey.

    YanıtlaSil
  2. Hayırlara vesile? Du not alayım bunu (: Çok teşekkür ederim çerkez hanım

    YanıtlaSil
  3. Demir Bey arada blogu blog gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum. Defterleri o kadar bi seviyorum ki... Çok iyi anlıyorum yeni defter heyecanını. Zeki'ye notelook defterler gelmişti de kazık yiyeceğimi bile bile en önden kapmıştım. Umarım her bir şeyler en güzelinden olur. Sevgilerimden bir demet sunarım.

    YanıtlaSil
  4. Hikaye yazamayanda isilik döküyorum. Bu seferlik böyle yazdık bakalım. Nice zaman sonra bi yorum bıraktın ne mutlu.

    Negzel de dileklerin. Çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  5. Okuyorum okuyorum hep.Ama yoruma müsait değil, ondan dedim zati arada blog yap diye. Ceylan gözlüne, maralına laf etmek olmaz :) O yazılarını da çok bi seviyorum.

    YanıtlaSil
  6. Yare söz diyemedim
    Kusursuzdu kendisi
    Damatlık giyemedim
    Geldi kaptı birisi

    Sen o yazıları da seviyorsun diye onlar da seni sevecek değil. Ama ben severim canısı. Yeterim de artarım

    YanıtlaSil

söyle güzelim dinliyorum?