1.12.2013

Bîkarış-ün Nehir-2

         Altı saat olmuştu ve o hala olması gereken yerde, geleceğini vaad ettiği yerde yoktu. Hem zaman geçer, hem de kilo almama yardımcı olur düşüncesiyle on beş dakika öncesinde almış olduğum poğaçaların da içinde bulunduğu kese kağıdına elimi atıp içlerinden kıymalı olanını yemek üzere aldığım sırada geldi ve karşımda dikildi. Ayaklarından yüzüne dek gezdim gözlerimle. Gözüm gözüne değer değmez 'Merhabalar olsun!' dedim alışık olduğum şekilde. Beşiktaş Belediyesi sponsorluğunda yayılmış bir halde oturmakta olduğum bankta toparlandım ve 'Gel yanıma otur.' dedim. Ne dediysem onu yaptı ve yanıma oturdu. Elimdeki kıymalı poğaçayı uzattım. 'Yorgunsundur al, kuvvet verir kıymalı poğaça. İçinde et var ne de olsa.' dedim. Kıymasından duyduğu şüpheyi gidermek için burnunu uzatıp kokladı ve sonra aldı. Ben de kese kağıdından başka bir poğaçayı aldım. Patatesliydi. 



       'Ben kızamam sana da niye geç kaldın? Ben beklerim. Geleceğini bildiğim için beklerim. Bilmesem de 'Ya gelirsen' diye beklerim. Bekleyerek aciz duruma mı düşüyorum peki? Şunu demek istiyorum: Sen en fazla ne kadar beklerdin beni? 

        Tanesi sekiz dakikadan yirmi üç sigara içtim. Kalan zamanda da düşündüm. Beraber yeriz diye aç gelmiştim. Sen yerken yediğimden tat alıyorum ben. Sonra unuttum açlığımı da yirmi üçüncü sigara hatırlattı. Bu poğaçaları aldım ben de. Senle yiyoruz şimdi. Gecikmeli de olsa istediğim oldu. Demin kokladın kıymasını ama emin ol bu çevrelerin en iyi poğaçacısıdır bu adamlar. Beğendin mi?

         Düşündüm demiştim ya. Gerçekten çok düşündüm. Sigaradan arta kalan zamanda değil sırf, sigara içtiğim sırada da düşündüm. Müjgan.. Senin gelecek olma ihtimalin yüzünden daha bir istekli bekliyorum ben seni. Ki bu çok güzel birşey. Ama geldiğinde bitiyor o aşkla, meşkle, yollarını gözleye gözleye bekleyişim. Geldiğinde de beklentilerim, kafamda kurduklarım da yaralanıyor hem. Demem o ki, sen gelme de ben hep bekleyeyim. Ben gidiyorum. Altı saat gecikmeli olarak..

        Poğaçayı da helâl ettim. Afiyet olsun'

        Ayağa kalktım ama nereye gideceğimi bilmiyordum. Karşıdan karşıya geçecekmişçesine bir sağa bir de sola baktım. Sola baktığım sırada omzumda bir el hissettim. Döndüm ve Müjgan'la göz göze geldim. 'Çok özür dilerim beklettiğim için.' diyordu Müjgan. Ben, kendi hür irademle beklediğimi sanıyordum, meğer o bekleTmiş. Gerek olmadığını, zira benim bir arkadaşımla sohbete geldiğimi belirttim. Hazırladığım konuşmanın alıştırmasını  yaptığım bankta oturan arkadaşıma, sokak köpeğine el salladım son bir kez. 

 Edit: Soundtrack bu sefer the Beta Band'den. Kitap bu yazıyla biter. Görüşmek üzere..

 



2 yorum:

  1. merhaba yazdıklarım güzel bence ıncik boncuğusevsemde bu tür yazılarada hayranlığım var tabi. mürid listene katıldım. arada farklı mmekan istersen gel emi ... bye

    YanıtlaSil
  2. http://www.youtube.com/watch?v=6dZKYF-3PtQ bi dinle.

    YanıtlaSil

söyle güzelim dinliyorum?