16.07.2014

We Are Buddha Airlines, We Are Pavyonly Yours (PODV-Point of Demirbey's View)

Girizgah yapmama gerek bırakmamış Buddha. Buddha kim mi? Hani şişman, Sedat Peker misali gülerek oturan abimiz dediğim anda 'Haaa o muymuş?' diyen neler kaybetmiş haberi yok. Haberi olmayan buraya: Bu Buddha Başka Buddha

Bu yazıya girizgah yapmama gerek bırakmayan ve al da at dercesine poşeti elime tutuşturan Buddha'nın yazısını okumadan buna başlamayın, zira temelsiz inşaat olmaz: WE ARE BUDDHA AIRLINES, WE ARE PAVYONLY YOURS

Kıbrıs'a ne için gitmiştim? İstesem de telefonumun çekmeyeceği, vizesiyle kağıt işleriyle uğraşmayacağım, en kolayından bilet bulabileceğim yer olduğu için gitmiştim. İlk gidişimdi bu ve her çömez turist gibi bilmediğin bir yerin toprağına adım attığım anda taksici tarafından tokatlanmıştım. Çakalım, sinsiyim, itim diye geçinirim güya. Bismillah diyemeden aptal düşürülmeme çok sinirlenmiştim. Gerçi çok şeye ve çok çabuk sinirlenin bir yapım var. Önceki iş yerimde bir iş günü izin verilmiş ve şeker testi yaptırmam bile istenmişti (Şekerim yokmuş, ama önüme gelene ana bacı sövebilmemi, sağa sola mouse-klavye fırlatmamı meşru kılabilmek için doktorla pazarlık yapıp kapı gibi şeker hastası raporu almış, üst yönetime sunmuştum.)

Watda Yaşlılık!!
                                     
'Otelde beraber 4 günümü geçireceğim ahaliyi yakından tanımama gerek var mı?' hakkında fikir sahibi olmak için lobide ve havuz başında ufak bir turla giriş yaptım tatilime. Gerek olmadığına karar verir vermez de terk ettim o Beyaz Melek tadındaki oteli. Evet, dışarısı gereğince günah yuvasıydı, şer yuvasıydı. İtlik serserilik barındırıyordu. Yani benim istediğim her türlü imkan otelin dışında hazır ve nazırdı. Fakat yaşım olmuş bilmem kaç, ilk gün ne yalan söyleyeyim halim yoktu. Keşif gezisi dışında herhangi bir atraksiyona yeltenmeye üşendim.

Ve ikinci gün...

Deniz-Havuz?

Yanmaktan nefret ettiğim için bu aksiyonlar fazla cazip değildi. Allah aşkına tatil benim neyimeydi. Bikinili birkaç güzel hanımellaya delici bakışlar fırlattım sadece, hepsi o. Etkilenmedim gerçi. İnsan tatillik yerde bikiniden bacaktan etkilenmiyor garip bir şekilde. Kafamda şapka, yüzümü ve omuzlarımı tümüyle örtecek şekilde havluya sarılmış bir halde odamın yolunu tuttum ve blog'a kozmetikle alakalı bir şeyler karaladım. Gün geceye dönende ufak bir keşif gezisi daha ve hepsi o kadar.

Üçüncü gün...

Kumarhane?

İndik evvelallah. Ama memur çocuğu olduğum için risk hiç de bana göre bir şey olmadığı için kazananla sevindim, kaybedenle kahroldum ve yaklaşık yarım saat sonunda terk ettim kumarhaneyi. Yalan olmasın, bul karayı al parayı ya da çubuğa halka fırlatma gibi ucunda bir paket sigara hediyesi olan türlü oyunlar olsa o kumarhanede kendimi kaybedebilirdim. Ama kağıda, fırıldak gibi dönen topa güvenemem ey canlar...

Telefonla, bu topraklarda benden daha tecrübeli olan Buddha'yı arayıp çevre hakkında ve yapmadan dönmemem gereken şeyler hakkında biraz bilgi aldım. Birkaç müze söyledi, bir iki tarihi kale söyledi. Hı hı bunları söyledi. Yersen!?!


Telefon görüşmemizin bitiminde Buddha'nın önerisi ve ısrarı üzerine tarif ettiği bölge olan Lefkoşe'ye gitmek için bir taksi çevirdim. Fakat o da nesi. Taksici git gel 150 liralık bir meblağı cüzdanımdan çıkarıp kendisine sunmamı istiyordu. Babayarrooo diyerek hemmen araba kiralama opsiyonuna yöneldim. Fazla uzun sürmedi bir araba bulmam, hem de sol direksiyonlu. Otele dönmeden direkt olarak mekana doğru yola çıktım. Ama program başlangıcı 9:30 olmasına rağmen bu hızda gidersem tezcanlı gibi mekanın açılış öncesi paspasını atmaya gitmiş gibi olacaktım. Ha o mekanın ekibiyle paspas da atardım, sıva da atardım, mala da vururdum. Benim için bir şerefti, hiç dert değildi. Ama biraz ağırbaşlı gözükeyim istedim ve yol üzerinde durulabilecek, biraz vakit geçirebileceğim bir mekan arayışına başladım. Buldum da. Fakat bu vakit geçirgeci mekana yanaşma hamlem sırasında alışmamışlıktan kaynaklanan, trafik akışına ters hareketlerin içine girmem, biraz korna, biraz küfür, biraz kızıl biraz mavi azarlar işitmem sonucu fazlasıyla mahçup bir şekilde arabayı yanaştırabildim kaldırıma.

Kıbrıs Türkçesini anlamakta güçlük çektiğim için kasiyerin yanına gidip İngilizce yemeyi içmeyi düşündüğüm şeyi tarif ettim ve tavsiyeleri doğrultusunda vermiş olduğum siparişi tepsime koyup boş bir masa bulmak için dışarı çıktım. Otoyola bakan bir masaya çöküp oturdum. Kuru götümün sandalyeye değmesiyle yan masadan birinin bana seslendiğini işittim: 'Zor değil mi burada kullanmak?'

"Sorry? I can't (kant diye telaffuz!!) understand you.' dedim anlamamışa yatarak, İngilizim ben oyunumu bozmamaya çalışarak. Fakat hayvan terliydi, anlamıştı. 'Türksün ama hadiiii' dedi. 'Lütfen...' dedim '...Kilisliyim. Anne tarafı ise muhacır. Alışmaya çalışıyorum trafiğine de havasına da suyuna da' dedim. Birini bekleyip beklemediğimi sordu. 'Gelmeni bekliyorum, yalnızsın galiba sen de, gel beraber oturalım.' diye adeta bir centilmen gibi masama davet ettim onu. Napacak, geldi oturdu. Neden bu kadar kolay olmuştu?

İş bu kısım part I. Bu tanışmadan, Buddha ile geçiril

en gecenin sonuna kadar olan kısım ise yarın Part II'de.

Şimdilik öperun!

Bu da soundtrack:

28 yorum:

  1. Öldürdünüz meraktan ama ya :)
    Dedim Demirbey vicdana geldi anlatacak şimdi,
    Ama yok sende yarın dedin :)
    Bekleyeceğiz artık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir yazıda hızlıca anlatıldığı takdirde bir şeylerin yarım kalacağını düşündüm, hızlıca geçmek yerine sindire sindire. Hatta Tarık Akan'a zoom yapasın kamera ve repliği alalım: "Çift Dikiş!"

      Sil
  2. Aferin ikinize de. Bi hevesle belki Demirbey yazmıştır diye koştur koştur okudum ama nerde. Sitemi kenara koyarsak bence o hatun sana şans getirmiş okuduk kumarhaneyi =)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce korktum fakat baktım korktuğum kadar yokmuş yorumun. Ne inkar ne itiraz yalnızca sitemmiş. O zaman sıkıntı yok. Yine de kulağımıza küpe olur ama merak etme. Şans? Göreceğiz (:

      Sil
    2. Beleyeyim o zaman ben =)

      Sil
  3. Bi an konuları kardeş payı yaptınız sanmıştım. II kısım da benden gelsin hadi falan gibi bir cümle bekledim. olmadı, başka bahara arttık :) Bu arada bir tatil en fazla bu kadar eğlencesiz geçirilebilirmiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. II mi olur yaşananlar III e doğru mu yol alır bilemiyorum. Ama başımızdan geçenlerin farklı olduğu bölümler vardı, o yüzden o kardeş payı hadisesi her işimizde bize eşlik etse de bu konuda kullanmadık kendisini.
      Tatil eğlencesiz mi? Çarpılırsın, gündüz kuşağındaki kadın programları, gelin yarıştırmalar nasıl eğlencesi olabilir??

      Sil
    2. Yani onları biz bile izlemiyoruz Demirbey! Oturup o programları izledim deme nolur :))

      Sil
    3. Güzel uyku yapıyor itiraf et sen de!

      Sil
  4. Ters trafikte araç kullanmak ustun yetenek ister ;) tebrik ediyorum seni

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben yaşama hadisesini bile ite kaka yapıyorum, yetenekten falan değil o trafikte kullanabilmem. Ecelim gelmemiş daha (:
      Beni tebrik etme, beni ziyaret et hep.
      Çok teşekkür ederim..

      Sil
  5. Buddha ile Demirbey yazıları gerçekten çok keyifli.. İyiki burdasınız. Fazla merakta bırakmayın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan özene bezene yazıyoruz, kendi eskizlerimi biliyordum da Buddha'nın çalışma-yazma şeklini görünce iyice saygı duydum. Sık yazamıyoruz işte kurgusu, sırası, bağlaması vs derken... O açıdan kusura bakmayın (:

      Sil
  6. hoş bir blogunuz var çok sevdim :))
    bana da beklerim odavarbuddha.blogspot.com
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahahahaha tabii geliriz demirbey okurları olarak ;)

      Sil
    2. Aaa otel virali galiba siteniz?!? En sevdiğim. Dur bir tıklayayım

      Sil
    3. Ya manyak misiniz dhjdks

      Ben eskiden bana da beklerim'lere ciddi ciddi "vakit bulabilirsem elbette:)))" diye yanıtlar verip (sanki çok meşgulüm, neyin havası bu anlamadim:/) sözümü haliyle tutmayıp o bloglara gitmeyince de pişmanlık duyuyor ve inatla gitmemeye devam ediyordum. Ben eskiden buralari çoook ciddiye alıyordum...

      Sil
  7. İlla partlara bölecekler ya :D
    Çok acımasızsınız en tatlı kısmında bırakılır mı hiç :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatlıdan sonra acı kahveyi de sunacağız daha. Acelen mi var yoksa?

      Sil
    2. Acelem yok da biraz sabırsız mıyım ne :)
      Ayrıca bir daha partlara bölersen seni Azis'le lanetlerim :D

      Sil
    3. Azis de ne ki? Asiz desen korkarım, asker kaçağıyım zira. İnzibat tehlike demek benim için..
      Yine de söz veremiyorum yazıları part'alamaya. Önceden de oldu, gelecekte de olacak..

      Sil
  8. biz 3 arkadaş, bir taxiyi uygun fiyata 2 günlüğüne kiralamıştık, gezmediğimiz yer kalmamıştı. rehberlik hizmeti de bedava üstelik:)
    yanlız arabada uyuklayıp, her gözümü açtığımda ters taraftan gelen araçları görünce; kalbim 2 günde, bi 2 yıl yaşlanmıştır heralde:)

    YanıtlaSil
  9. he bu arada hocam, kumarda kazanan aşkta kaybeder klişesi var. doğru mu?!... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lanetli kelimesinin redhouse'daki görselinin karşılığı olur bu bıyıklı sıfat. Nede kazanırsam kazanayım Eros'la aramızda tatsızlık hep var.

      Sil
  10. O değil; ben müze, tarihi yer önerdiğine resmen inaniyordum "yersen" kelimesini görene kadar. Böyle bayaa mantıklı gelmişti müze önermesi. Ne safim :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gittik Helene, müzeye de gittik. Soran olursa giriş fişini gösterir, kültürün ekmeğini yeriz diye onu da yaptım korkma. Burada yazılan hiçbir şey yalan değil (:

      Sil
    2. Şimdi kendimi bundan sonra burada yazan her şeye inanmaya ant içtireceğim. Bekle. İçip içip inanmayı hedefliyorum.

      Sil

söyle güzelim dinliyorum?