'İyi misin?' dedi. Bir kere olsun işaret parmağımla dokunabilmek için varımı yoğumu vereceğim, kuğularınki gibi uzun boynunu sola birkaç derecelik açıyla yatırarak. Sedat Bucak'tan büyük olmasın ama büyük gözleri, üzerlerindeki kaşların halinin de etkisiyle endişeli gibi, üzüntülü gibi olmuştu. Gözlerine birkaç saniyeden fazla bakamıyordum. Medusa'm kurbann olaaaam! Zira belli bir süre sonunda ağzımı açmaya, ses tellerimi tiretmeye teşvik ediyordu bakışları. Ağzımı açtığım takdirde söyleyeceklerim malum. Ve malumat yasaklı. Neyseki iyi bir susucuyum da bugüne dek tek kelime etmedim. Zaten al bir arkadaşımı, bir tanıdığımı karşına, 'Anlat Demirbey'i.' de. Tek kelime edemezler, Benim özetim bile tek kelime etmiyorken, benim ağzımı açıp tek kelime edememem anormal değil.
Cibiş cibiş olan gözlerimi kırpıp bir yandan da başımla onayladım 'iyiyim' manasında. Bakışımı bakışından çekip kolumdaki kıllara çevirdim. 'Garip aslında. Alnımdan çıkmıyor, buradan çıkıyor. Parmağımın ucundan çıkmıyor, buradan çıkıyor.' diye düşündüm. Onun bakışı ise benim bakışımdan kurtulmasına rağmen hala surat nahiyemde dolaşıyordu.
'Sen iyi misin?' diye sordum. Soru işaretine geldiğim sırada gözlerimi kolumdan gözüne çevirdim. Bu sefer o kaçırdı gözlerini pencereye doğru. 'Harun...' dedi '...az görüşüyoruz, hatta neredeyse görüşemiyoruz Harun'la. Çok fena! Kem açıyoruz karşılıklı.'. Kem açma diyince çağrışımla çalışan kafam mis kokular saçan vücudunun çırılçıplak, hadi olmadı iç çamaşırlarıyla bilgisayarın önünde hareketler sergilediğini düşündü. 'Harun'un babasının ormanını sikeyim!' dedim. İçimden dedim. Dikkatim dağılsın, dimağım açılsın diye etrafa bakınmaya başladım. Hatta sağımdan geçen bir yılan gördüm. O, herhangi bir kız olsa dirseğimle dürte dürte 'Tısss! Yılanı kes!' diye yanımdan geçen yılanı gösterir, bu yılan hakkındaki fikirlerini benimle paylaşmasını beklerdim. Aklımı yılanda bırakıp masaya döndürdüm fikriyatımı.
|
Kadın olsam trip esnasında yaklaşık böyle birşey olurdum. |
Fikriyatımın bu uzaklaşıp geri dönüşü yaklaşık bir dakika kadar sürmüştü. Bir dakika kadar susmuştu, susmuştum. Susuşmuştuk. İşteş fiillere geçişimiz uğruna kendisini halaya davet etmek isterdim. Cansever'e olan sevdamdan vazgeçmesem, Cansever başka kollarda aşkı arama hevesine girmiş olmasa şimdi terden sırılsıklam olmuş bedenlerimize giydiğimiz ceketlerle halay çekiyor olurduk. Ama O, batıya bakan yüzümüzdü. Yabancı biri ülkeye girecek olsa, karşılama heyetine seçilebilecek derecede batılı, çağdaş duruyordu. Bu nedenle bu coşumumu halayla kutlayamadım. Batının eşli danslarına ilgim olmadığından kutlama hevesim içime kaçtı. Yetmezmiş gibi O da içime kaçan hevesimin ardından tıpaladı beni. Harun'u anlattı da anlattı. İyi bir susucuyum demiştim ya hani, dinledim de dinledim. Hiç 'O değil asıl öbürü var bak şöyle...' diye sözü devralmadım. Adeta Harun'la ilişki yaşadım, Harun'a kem açtım, Harun'u 'Seni düşünüyorum' manasında çaldırdım, Harun'a 'Hastayım' dedim, Harun tüm diğer erkekler gibi hastayım diyen kızın cayır cayır regl olduğunu bildiğinden Harun'u üstüme titretemedim falan. Harun'la çıkar olmuştum 15 dakikada. Öyle bunaldım ki, kalkıp masadan cep telefonunu alıp Harun'a trip atacak kadar girdim ilişkinin içine, Harun bana kötü davranıyormuş gibi hissetmeye başladım. Benim devasa derdim, O; bana yetiyorken ek hesap açtım dert haneme , ek dert sahibi oldum. Ben Harun'u arayıp çocuk sesiyle konuşmaya yeltenecek gibi oluyordum ki telefonu çaldı. Açmadı. Açmadım. Açmayıştık. İşteşlerimiz git gide çoğalıyor, Harun da olmasa sevgili olacak gibi oluyorduk. Ama Harun aramızda yatan çocuk misali ürememize engel oluyordu.
Çalan telefonun dikkatimi bir kez daha dağıtışıyla ben çevremi düşünmeye başladım. Önce bi "Tüm çevrem çift doldu laaan. Düğün mevsimi de geliyor, ver elini çocuklarla ortaklaşa kullanılan bekarlar masası!" diye duygulanır gibi oldum, sonra bu çevremi düşünme konusuna filtrasyon uygulayıp sadece erkek olan çevremi düşünmeye başladım. Kız arkadaşı olsun olmasın isimleri kafamda sıralıyor, olası bir Harun dövme olayına kim gelir kim gelmez diye takım çıkarıyordum. Emin geldi aklıma sonra. "Eminciğim yarın Harun dövücez, hızımızı alamazsak bir de Tolga dövelim ne dersin" diye çağdaşça bir teklif sunsam hayatta gelmezdi. Ama " Emin la! Ne diycem, bak! Yarın Dikmen'de 8-9 arası Harun dövücez. Adam eksik, var mı sınavın kunavın, gelir döver misin sen de? Bizden sonra dayak atacak yokmuş, o yüzden biz ısınmışken, takım da toplanmışken bi de Tolga dövelim diyoruz canısı, gelirsin he mi?" desem Emin iki eli kanda olsa gelirdi. Emin halı sahayla şarj olan bir arkadaşımdı. Benim bi kutu sigaradan çok daha ucuza adam siktirebileceğim bir çevrem vardı.
(Edit: 1 tur daha devam edeceğim yazıya ilerleyen günlerde. Soundtrack ise
Ceviz Ağacı olmasın mı?
İy ki kadın değilsin bence çünkü surat ifadesi o adamdan hallice olan bir kadına bile hazır değil bu toplum.
YanıtlaSilKem aç diye birini titretsen nolcek acaba.
Lana'nın köfte dudakları bulsun seni
sevgilerimle.
"Harun dediim!" dedikten sonra anlamlı gibi, ifadeli gibi trip atma bakışı bu. Gözleri belert, hiç konuşma, anlaşılmayı bekle (: sevgilerimi sunuyorum size miss bossa nova
YanıtlaSil