Kapkaranlıktı her yer, fakat saate danışarak günün hangi dönemi olduğunu söylemeniz istense 'Haa sabah olmuş.' derdiniz; saat 6:00 ydı ve sabah olmuştu. Üzerinden yorganı atmasına engel oluyordu çarşaf ve yorgan arasında oluşmuş, vücudunu çevreleyen sıcak hava. Başının altındaki orta sertlikte ve alçak yastığın altına sol elini soktu, çakmağını çıkardı; sağ elini ise boyuna kısa gelen, ayaklarının dışarı çıktığı, bu nedenle ya köşegen şeklinde ya da cenin pozisyonunda yatmak zorunda olduğu yatağının altına doğru götürdü ve içinde iki sigara kalmış olan bir paketle kültablasını çıkardı.
Hiçbir rengi barındırmayan bir güne uyandığının farkındaydı. Annesinin kansızlıktan solan teni kadar renksiz bir güne.
Harun; gözünün altındaki torbaların, yüzüne sinirli bir ifade yerleştirdiği, ruhu bu sinirden nasibini bir gram olsun almamış, bıyıkları ile çirkin yapılı ağzını ve dişlerini örtmeye çalışan, alnı ve gözlerinin kenarı genç yaşına rağmen kalıcı çizgilerle dolmuş genelinde sessiz, özelinde kakafoni barındıran bir adamdı.
Sigarası bittiğinde yattığı yataktan çıktı ve terliklerini biçimli ayaklarına geçirdi. Dışarı çıkması gerekiyordu ve bunun için hazırlanmaya fazla vakit ayırmayan biriydi. Yaklaşık 10 dakika içinde hem traşını olmuş, dişlerini fırçalamıştı hem de üstüne başına sokakta gören birinin yadırgamayacağı, hatta kimisinin uyumlu dahi bulabileceği birşeyler geçirmişti. Üstüne giydiklerini, kafasında o gün giymeyi düşündüğü ayakkabıya göre şekillendirdiğinden kapının önünde neredeyse hiç vakit geçirmedi.
23 çift çorabı vardı. Hepsi de kırmızıydı. Konusu açıldığında batıl inancı olmadığı konusunda iddialaşacak inatçılıkta olmasına karşın kırmızı çorap giymenin kendisine şans getirdiğine inanıyordu. Pantolonunun sağ ön cebinin iç tarafındaki bozuk para cebinde de mutlaka şans bilyesini taşırdı. Şans bilyesinden ne yazıkki 23 adet değil tek bir tane vardı. Beyaz alt renkli; üzerinde bilyenin iki ayrı yarımküresinde birbirinden bağımsız akmakta olan turuncu ve yeşil iki çizgi barındıran, önemsenmeyecek, endişelenmeye değmeyecek derecede ufak bir de çatlağı olan bir bilyeydi bu.
Ayağında kırmızı çorapları ve cebinde bilyesiyle günün ilk ışıklarını beklemeden yola düştü. Bir önceki gün görmüş olduğu kızı yeniden görmek için yine aynı saatte aynı otobüse binmeye çalışacaktı. Her gün başka bir kıza hayran olur, bir sonraki gün onu tekrar görebilmek için hayran olduğu kızı gördüğü yere, gördüğü saatte koşardı. Bugüne kadar hiç bir hayran olduğu kızı ikinci defa görme başarısına ulaşamamıştı. Ta ki düne kadar...
Artık üçüncü görüşünü kovalıyordu. O varla yok arası sürdüğü rujundan ojesine, ayakkabısından yüzüğüne her detayını aklına kazıdığı o güzel canlıyı iki defa görmeyi başarabildiyse bu gerçekten birşeyin işareti olmalıydı.
Bilmiyordu yine de, üçüncü defa da karşılaşmayı becerdiği anda ne yapacağını, sesini çıkaramayıp bu sefer de dördüncü karşılaşmanın peşine mi düşeceğini; yoksa Kevin Spacey'in 'Seven' filminde Brad Pitt'e bağırdığı gibi 'Laaayt!' diye arkasından mı uluyacağını bilmiyordu. 'Üç' diyordu içinden durmaksızın, maç öncesi kendisine skor tahmini sorulan taraftarın umarsızca 'Beş beş beş' diye bağırdığı tempoda. Kendisi de biliyordu aslında farkedilişi kaçıncı görüşmeye denk gelirse o zamana dek ıslak köpek gibi tir tir her gün kendi şansını yaratmaya çalışacağını, açıp o şekilsiz ağzını, oynatıp o pis dilini 'Ben buradayım' demeyeceğini.
Coldplay- Trouble
Aydeee..Şifre 1 2 3 olmuş ama bu hadi bakalım kısmet 4e:)
YanıtlaSilBilye tasvirine obarey!
Garbage fix me now çalıyordu okurken.
İkisi beraber iyi gitti sanırım.
O bulunması kolay baba şifresi (: garbage da gürültülü kaçar bu yazıyı okurken. aç aç trouble aç
YanıtlaSil