Kaybolan zaman içerisinde 2011 olmuş lan!!!
Yalçın Çakır yapar da ben yapamaz mıyım?
edit: yeni eski ayırt etmeyin lan yılları,güceniyorum!
Kaybolan zaman içerisinde 2011 olmuş lan!!!
Yalçın Çakır yapar da ben yapamaz mıyım?
edit: yeni eski ayırt etmeyin lan yılları,güceniyorum!
Nasıl bir beni hayal ediyorsun merak ediyorum şuğanda. Şuğan çok güzel bi yer; yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kombili geçiyor. Şuğandan adam çıkmaz diye bi laf varmış; bakıyorum, günden güne tanıyorum insanları ve diyebilirim ki: Külliyen yalan. Şuğanlıların hepsini facebook ta kardeş listeme ekleyesim geldi, liseliye döndüm anında. Yeminim olsun bir Şuğan'lı foto paylaşsa herhangi bir sanal platformda hemen ilk yorumcusu ben olurum, içten içe ona yanık olan aşığından bile hızlı davranır yaparım ilk comment'i " ♥ ♥ ♥ ♥ çk gzell çIkmşŞın cnımmmm ♥♥♥♥" diye. Neyse yeter bu kadar övgü.
Cidden nasıl bir eş hayal ediyorsun? Belki şu anda öpüştüğün adamla evlilik hayali kuruyorsundur. Ama bana düşeceksin bilmiyorsun, okursun bu yazıyı 30 lu-40 lı yaşlarımızın sonunda bir gün kahvemizi içerken, o adam aklına gelir. Garip bunlar, azıcık kıskanırım sen öyle boşluğa dalıp eski yiyişmelerini anımsayınca. Üzülürüm ama olsun, o an elin elimde nasılsa.
Nasıl güzel eller, nasıl güzel gözler istiyorsun. Nasıl bir boy pos değil mi? Benim bu notu kaleme aldığım günlerde ülkemizde Nejat İşler,Kenan İmirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ gideri en çok olan artistler. Kız kıza konuşmalarınızda belki de "Of şu kenan gibi bi sevgilim olsa da, uffşşh(tükürüğü çek) günde 10 posta kaysa bana" falan diye edepsizce konuşuyorsunuzdur. Kızmam, ben de aynı şeyleri ilk ve tek celebrity aşkım katy perry için dillendiriyorum kimi mecralarda nadiren. Katy'yi boşver şimdi, ben kısaca diyorum ki 'Ben bir Kenan, bir Kıvanç değilim. Trilyon tane ameliyat geçirsem de olamayacağım' , keşke buna hazırlıyor olsan kendini bugünlerde. Ama Kenan ya da Kıvanç ya da Nejat da ben olamazlar, ben de nev-i şahsıma münhasır güzellikteyim, manen de olsa güzel insan olma sevdasındayım, oluyor gibiyim. Zaten Kıvanç, Nejat, Kenan hepimiz ayrı kulvarlarda ayrı güzellikler taşıyoruz fakat hiçbirimiz bir Alex değiliz.
Görüşme imkanımız olsa 'Hiiiç gerilme, ben istiyorum ki insan gibi yalansız dolansız sevelim sevişelim, bitirelim birer ömrü beraber. Benim senden gram beklentim yok, tek isteğim gözlerinin gülmesine katkıda bulunabilmek. Mümkünse ömrüm yettiği kadar... ' derdim ve zamanı gelince görüşmek üzere ayrılırdım yanından. Suratımı da lojman kapısı buzlu camıyla mozaiklerdim, heyecanını kaybetmezdi ilişkimiz.
Ben burada senle geçireceğim ömrü biraz azaltıyorum: Sigara içiyorum. İyi mi yapıyorum kötü mü bilmiyorum, seninle tanışınca öğrenebileceğim bunun cevabını ancak. Umarım pişman olurum birazdan içeceğim sigara ve seni bulana dek içilecek olan binlerce sigara için.
Biliyorum okur, son zamanlarda bu hıza alışkın değilsin, lakin iyi hissediyorum yazasım var. Sana çeşit çeşit yemek sunuyorum daha ne olsun?
Nasıl da umut veriyordu umarsızca. Gözüyle, sözüyle, dokuna dokuna gülmesiyle. Erkek okurlar bilir ki eğer bir erkek bir erkeğe dokuna dokuna gülüyorsa o gülen homoseksüel eğilimdedir. Bir kadın bir erkeğe dokuna dokuna gülüyorsa o kadın, erkeğe karşı meyillidir (Ya da biz erkekler öyle yanlış bir çıkarımdayız, bilemiyorum).
Fazla albenisi olmayan, üstü başı ortalama kalitede, "Aaa! Demirbey'in de gözleri harikuleyt(ya da ağzı burnu, kulağı, abdominalleri vs)" şeklinde övülebilecek bir özellikten yoksun bir adamım. Eğamonakyiii ne diye gözlerimin içine gülüyordu, niye her kadın gibi beni yoksayarak takılmıyordu da beni farkediyordu, neden benimle ilgileniyordu? Bunlar benim alışık olduğum şeyler değil okur. Çirkinlik ve beraberindeki sempati yoksunluğu nedeniyle yıllardır öyle ilgiye aç,muhtacım ki kalkıp bir MASA bana ilgi gösterse aşık olurum o masaya. Masanın facebook profilindeki fotoğraflara gece gündüz bakar, bir kısmını atarım hafızaya-zira beyin bedava- diğer büyük bir kısmını da komente, layka boğarım. Yakın arkadaşlara gösteririm masayı : "Abi bu fotoda bacakları kalın çıkmış, aslında inceler" der masayı savunurum, olmadı abartır eklerim "Kıymık yok abi bacaklarda,gövdede kıymıııık!! " diye, coşuma erişirim. Övmelere doyamam masayı ve uzuvlarını eşe dosta. İçim kıpır kıpır nasıl açılsam masaya diye düşünürüm bir yandan da.
O da öyle güzel bakıyor, öyle güzel konuşuyordu ki benimle, sürekli kendimi 'Yok lan, kız iyi arkadaş olarak görüyor seni, ondan bu samimi tavırlar' diye durdurmaya çalışmama rağmen duramayıp aşık oldum (masayla ben bir miyim diye alınma bebek, senin için gepetto ustaya zilyon tane masa yaptırırım,masa köpeğin olsun)
Ataerkil toplum oluşumuzdan mı ileri geliyor, yoksa tüm dünyada böyle mi bilmiyorum ama o ilişkiyi başlatacak cümleleri kurma sorumluluğu biz erkeklerin omuzlarında. Bu resimdeki kadın bir günlüğüne bana da çıkma teklif edip beni güzel bir dünya olduğuna inandırabilir mesela,hala birşeylerin değişebileceğine... Neyse efenim hadi geçiştir orayı, yine de ilişki başlasın<--- ömrü hayatımca geçiştirdim o kısmı, dileyene yardımcı olurum özelden
Asıl dert ilişki başladıktan sonra başlıyor. Yaş farkını eş dost kafana taktırır, ilk 1-2 ay çokça film izlenir, kitap okunur bu iki maddeyle kıza hava atılıp kendine bağlamaya çalışılır. Yeni insanlarla tanışmak zorunda kalınır, onu da yeni insanlarla tanıştırarak sıcağı sıcağına intikam yemeğini yersin ayı gibi. Yemek alışkanlıklarını farklıymış gibi gösterirsin yine bu aylarda, misal: ileri safhalarda 'Ben bi simitle doyarım aga' insanı,ilişkinin başında penneler, graten'ler, sikimler, sonikler yemeden yaşayamayacağını gösterir eşine.
Sööööz! Sana yemin sana söööz okuyucum, eğer geniş bir toplum, geniş bir yaşam formu olsak ilişkinin o ilk 1-2 aylık sıkıntı sürecini kadim dostum Emin'den yaşamasını rica ederdim. Emin benim için herşeyi yapar, elinden geliyorsa kırmaz beni yapar o. Birbirimizin anasına avradına küfrediyoruz ultra samimiyiz anlayacağınız. Ama kızı teslim etmeden önce çaktırmadan Emin'in kulağına eğilip "Öpmek-ellemek yok! " der (bakın halen tam anlamıyla geniş olmayı becerememişim), öğrendiği bilgileri not almasını, tanıştığı yeni kişileri fotoğraflayıp-bilgilerini de not almasını rica ederdim.
Aslında o kız da benimle aynı kafada çıkar ve o da kadim bir dostundan o ilk 1-2 ayı yaşamasını rica ederse benim planım patlar. Emin de kendine yeni kız yapmış olur, iyi olur Emin'e. Ben nazlı yarin güzel hatrına o 1-2 ızdırap ayını yaşarken Emin seksten sekse koşar.
Yine aslında diyeceğim: Aslında kızla aynı kafada değil miyiz moruk? Veririz birbirimize CV'lerimizi, evde okuyup geliriz ilk buluşmaya, olar bitar. 'Hmm maket yapmasız duramıyormuş; hmm dağ bisikleti, dağda yürüyüş, yamaş paraşütü ve seyahat hobileriymiş. Kitap okumazsa başına ağrılar giriyormuş ' diye CV'mi okuyup 'Hassssssiktirsin oradan' diyen kız canımdan öte candır, yeri gelir maralımdır, türkü bakışlımdır.
CİDDEN EMİN ELLER MİYDİ LAN?
YOK YOK!EMİN YAPMAZ!!!
Nasıl bir mantığı var?
Anlat bana nazlı yar
Saç,tırnak,boynuz bunlar hepsi keratin
Sen yalnızca saç ve tırnaktan sorumlusun
Eksik olmaz kulağında,boynunda,bileğinde ziynetin
Her şeye tamam lakin keratin tabakanı boyamayı nerenden uyduruyorsun
Nasıl bir mantığı var?
Anlat bana nazlı yar
İnsan kafasından çıkan kılı neden ve ne için boyar?
Loreal,Voila,Schwarzkopf neredeyse her markette var
Kokusu sidik gibi,sarhoş gelip halıya işesem kızarsın
Vur al boyayı kafana tüm saçların kızarsın
Nasıl bir mantığı var?
Anlat bana nazlı yar
Tırnak dediğin anca kazı kazanı kazır
Boya sürmek çok saçma,ana okulu terk misin?
Sol elinle sağ el tırnaklarına süremeyişini görmek içimi acıtıyor
Hepsini geçtim hadi
Ayak tırnaklarını boyamak über saçma bi durum bebişim
Nasıl bir mantığı var?
Anlat bana nazlı yar
Efkarlanmayı sevmem etmem,hayat bazen içine düşürüyor ama. Flash tv kafasında giderken,kumanda elimden alınıp da yaprak dökümü açılınca ekşi suratlarla birbirine bakan oyuncuları gördüm.limon yiyene bakınca içiniz burkulur ya öyle burkuktu içim.
Yıllardır söylerim: korkarım duygusallığını dışa dönük yaşayan adamdan,gay olmakla suçlarım o adamı.Bu yüzden mesela 2012'de kıyamet var diyorlar,nasıl tırsıyorum bi bilseniz.İki gün daha yaşatsam şu tatlı canımı kardır diyorum için için."Ölmeyek la" diyorum,"Ananem 86 yaşadı,ben daha 23 yaşamışken niye kapatılıyo tükan" diyorum ama dışarıdan biri abi kıyamet mıyamet yea diye geyik açınca direk 'çok fena seks dönecek oğlum' a bağlıyorum.Ha dönecek o ayrı,kızılay meydanı orgy meydanı olacak bence ama kıyamet lan sonuçta.Ölücez de yıkayanımız olmayacak,piii.
Kısa cümlelerle meram anlatmak için Şebnem Ferah ermişliğine sahip olmak gerekiyormuş.Önce "kelimeler yetse" sonra da "artık kısa cümleler kuruyorum".Yıka ve çık,çok basit.Ben de bundan kelli bu blog'da öyle aman efkar,aman dert,aman petrol canım petrol şeklinde mutsuzluk saçan şeyler yazmayacağım.İşte üstteki ilk iki paragraf kelimeler yetse kısmı,son cümle ise artık kısa cümleler kuruyorum.
By the way: Okur! Senle konuşmamız lazım,çok fena işler içine giriyoruz 5 kişilik bir ekiple,anlatıcam yakında hele bi somutlaşsın bi ince.Kendine iyi bak okur,her nerede seviyor ve sevişiyorsan.
Edit: Yazıyı yayınladım,sonra gözüme bu iki şebnem ferah fotoğrafı takıldı.sanki ikinci fotoğraf daha genç,diskografiyi yanlış mı kullandım lan acaba derken.evet yanlış biliyormuşum.Neyse biz de kalkıp burada bitirme tezi yazmıyoruz en nihayetinde.Şebnem de dönmüş mü lafından dönmüş.Ha ondan buna dönmüüüüş,ha bundan ona dönmüüüş.Kusuruma bakmayın okur!
Leprekonlara bu kadar hayranlık,alaka duyup da bir ayakkabı yüzünden birine aşık olmak...Boşuna sevmiyormuşum leprekonları.Yeşiller içinde.
Burada her kafadan bir ses çıkıyor.Benim kafamdan bunca ses çıkarken bu durumu garip karşılayamam.Gürültüden ölecek gibi hissedip kaçıyorum en sessize.Bir bakıyorum ki o sessizlik en gürültülü yermiş.Kaçıp kurtulamıyorum,o zaman her iki rahatsız anda da savaşmayı bilmek lazım.Hep kafamdaki adamlar savaşırdı benim savaşmaktan çekindiğim şeylerle.Bu sefer onlara savaşacak daha basit şeyler verdim,galip de çıktılar hemencecik zaten.En zor mission objective'i kendime aldım,başladım bölüme.Seviyeyi beginner da yapmadım hem,god mode' da savaşmayı seçtim,başarıyorum.
Nesilden nesile geçen bir şey varmış,bir arkadaşımdan en yakın arkadaşına geçmiş.Olmaz,hassiktir lan diye tepkiler vermiş aslında ilk duyduğunda ama gün gelmiş aynı şey o arkadaşa da olmuş.Ben bilmiyordum hikayenin tamamını.Başıma geldi,döktüm arkadaşımın önüne.yarıda kesti sözümü,ya bu ya bu hele hele bu oldu mu? diye sordu.Olmuştu.Hepsi...Lanetin 3.kuşağı bendim ve ben bu laneti bir başkasına devretmek istemiyorum,zira beter birşey.Anlatılanlar kadarıyla ileride ne olacağını da biliyorum artık.Alın yazısını okuyabilen bir adam hayattan ne kadar sürpriz bulabilirse o kadar sürpriz var artık bana.Çokça can sıkıcı.
Psikoloji bölümündeki bir arkadaşımla konuşmuştum.Bir hocası yakınını kaybediyor ve aksilik bu ya cenazesine,defnine gidemiyor yurtdışında olduğundan dolayı.Hala öldüğüne inanamamış o yakınının.Yaşamadığını bile bile yaşadığına inanmış bir kere,sırf o defin işlemini görmediği için.Benim hissiyatım da bunla paralel.Bırak defni,öldüğünü görmedim göremedim ben ki.Ama gezip dolaşırken bakıyorsun ki banka hesapları kapanmış,kapı zilinden adı çıkarılmış,cep telefonu artık yok.İşte bu yüzdendi kızgınlık,kırgınlık her neyse adı.İnsan bi hastayım der,bi ölüyorum der.Sapasağlam bıraktım çıktım kapsama alanından,döndüm-girdim kapsama alanına aradım hemen ama telefondaki kadın -her kimse bilmiyorum- "öldü o" diyor.O telefondaki sesten nasıl tiksindim nasıl iğrendim bilemezsiniz.Hep o iğrenç kadın çıktı karşıma ondan iz aradıkça,itin götüne soktu durdu beni.Doktora gittim,neden öldü diye sormaya yine o kadın orada.Mezarına gittim ağlamaya,çiçekleriyle konuşmaya,onlara sormaya.O kadın yine orada,yine kovaladı beni.Nasıl da benziyor oysa dışı rahmetliye.Ama kinimden öldürebilirim o kadını.Çıkmasın karşıma diye dualar ediyorum o yüzden.Son bi kez olsun göreyim o arkadaşımı diye,ne olur ölmemiş olsun diye dualar ettiğim gibi.Aynı inançla.
Bugün bayram ve bayramın arkadaşım için neler ifade ettiğini biliyorum.Yıllarca bayramını bayram kılmaya çalıştım didindim ve şimdi nasıl bir bayram geçiriyor gittiği yerde diye merak ediyorum öldükten sonra her nereye gidiliyorsa.Sormaya,araştırmaya kalktığımda yine o nalet kadın gelecek dikilecek karşıma biliyorum,o kadın bilmiyorsa kimse bilmiyordur arkadaşımın bayramı kutlayıp kutlamadığını.En olmadı ben kutlayayım bayramını istiyorum ama o kadın,o gestapo kılıklı kadın...Daha tonla da sözüm vardı arkadaşıma,tutası olmadan gitti.Hiç olmadı ölümü ardından bir Tac Mahal de ben dikerdim,dikmek isterdim.Ama o nalet kadın işte...
edit:psikoloji her yerde aynı
"if i can't dance to it, it's not my revolution"
Bugüne dek devrim süreçlerine dair en ufak fikrim dahi yokken,şu son birkaç gündür anlamaya başladım devrimi,devrimcileri.Sol yahut sağ görüş savunulan bir yazı yazmıyorum burada.Kısaca şunu yazacağım aslında ; ben kendi içimde bir devrime gitme kararı aldım daha devrim nedir ne değildir tam olarak bilmeden.Zor işmiş,aşk dolu işmiş,emeği somut kılan-insanı o emeğe bakıp gülümseten bir işmiş devrim.Değişimin her santimetrekaresini görüp kükremekmiş belki özgüvenle.Belki de ben saçmalıyorum,dedim ya devrimi bilmiyorum.
Jedi'ların Sith'lerin elinden imparatorluğu alması bir devrimdi,hakkını yemeyeyim o olayın öncesinde sithlerin jedi lardan cumhuriyeti devralıp sikertmeleri de bir devrimdi.Matrix sinemasal açıdan bir devrim olmakla birlikte anlattığı hikaye de bir devrimdi.Sonra matrix yönetenleri v for vendetta yapımcısı oldu ve koccaman bir devrim filmi çektiler.İçinde Alix Kate Shulman'ın yukarıdaki sözünün bir benzeri de geçiyordu: "Danssız bir devrim,yapılmaya değmez." şeklinde...
İşte devrimden kırıp geçilen dünyada ne che bilirim ne o ne bu,sadece birkaç film.Ama V'nin devrimine başlayışı öncesindeki dans anındayım şimdi.Öyle gözüm kapalı ki dışarıya,kulağım sadece müzikte.
Biliyorum,hiçbir devrim gökten inmedi,piyangodan çıkan ikramiyeyle yapılmadı.Uğrunda ölenler de oldu,ölmese dahi tüm hayatını yalnızca bir devrim uğruna harcayanlar da.Ama eğer ben bu yazıyı yazdıktan sonra hemen yarın öbür gün ölürsem o ilk defa yapmaya iştah kabarttığım devrimi yapamadan ölmüş olacağım.İnan sevgili okur hiçbir şeyi bu kadar istemedim.Belki benim kendi devrimim de yıllar sürer,belki de ölene dek sonuç alamam ama bitiremesem de ,başaramasam da o gözüm son kapandığı anda eminim o devrimin olmuş hali canlanır belli belirsiz,gerçek sanar inanırım.Ne deseler inanmıyor muyum?Körü körüne..
Ben buradan,sizden ayrı kalmayacağım bu devrim esnasında.Yani bu bir inzivaya çekiliş değil.Hatta belki gün olur attığım minik adımları anlatırım size gözlerimin içi gülerek.Henüz üç gün önce yitirdim hayatta kalmak için en büyük sebebimi.Artık bitiminde ne getirip ne götüreceği belli olmayan ama en azından bana yaşamak için bir sebep veren bir DEVRİM'im var.
Espri,komiklik olmadı bu sefer,içimi döktüm arada yaptığım gibi,kusura bakmayın..
Herkesin farklı farklı kabusları olur:
Kimisi yüksek bir binadan düşer sürekli,kimisi trenler altında kalır,kimisi boğulur.
Benim en büyük kabusum golcü olduğum bir kabus.İlk duyuşta kulağa hoş geliyor,vay arkadaş PES’in FIFA’nın kapağına fotoğrafını koyarlar,kızlar peşinden koşar negzel diye düşünüyor olabilirsiniz.Ben de bu düşüncenize ‘Keşke her şey göründüğü kadar basit olsaydı.’ der,çok pis laf soktuğumu sanıp sağda solda size bu laf sokuşumu anlatırdım.
‘Gol oruçlu forvet’ , ‘Demirbey suskunluğunu yine bozamadı!’ , ‘Rakibin en iyi defansı Demirbey’di!’ cümlelerini duymaktan dolayı kabus demiyorum bu duruma,zaten bu cümleleri duymadım daha önce hiç.Benim korkum gol atamamak değil ‘GOL ATMAK’. Zira gol akabinde bir de gol sevincini lazım kılar.İşte ben o gol sevinci hususunda çok endişeliyim,nasıl bir gol sevinci yaşayabilirim sorusu yıllardır aklımda.Aslında en iyisi sizlere derdimi şöyle maddeleyeyim:
Efendim,golümü süperkulade bir şekilde attıktan sonra,bana ‘Bu maç golün var aslanım.’ diyen malzemecimize doğru,kulübeye mi koşayım?
Asisti yapan arkadaşıma doğru koşup,onun ayakkabısını cilala-parlat yapıyormuşum gibi mi yapayım?
Beni bağrına basmış, iyi günümde kötü günümde yanımda olmuş cefakar
taraftarıma mı koşayım? (Of ya bu sevinçte o gazla beni öpüyorlar,yanlışlıkla ağız ağza gelme riski var)
Tüm eleştirilere rağmen arkamda duran, beni oynatmaktan vazgeçmeyen kurt teknik direktörüme mi koşayım? (Yalakaaaa!!!)
Maçta hatalı gol yediği için üzgün olan kalecimize ‘Senin için attım lan ben bu golü’ dercesine mi koşayım?
Tribünde oturan, üzerimde binbir emeği olan anama-babama mı koşayım?
Anam-babamdan habersiz yürüttüğüm ilişkinin kız arkadaş rolünü üstlenen ,hemen velilerimin yan tribününde oturan nazlı yare mi koşayım?
‘Hazır gazı aldık,hemen başlayın lan’ der gibi gibi,kale içinden topu alıp santraya mı koşayım?
Rakip tribünleri kızdırma maksatlı ‘sus işareti’ veyahut ‘eli kulağa götürme işareti’ ile rakip tribüne mi koşayım?(Burada pet şişe ve tükmük riski var)
Veya tamamen amaçsız,işlevsiz bir şekilde bir tek benle özdeşleşmiş bir gol sevinci yaratıp;skor,takımın durumu,maçın gidişatı vs durum her ne olursa olsun ‘Helelooy’ diye bağıra bağıra, onu mu yaşasam?
Adaletine İnsanlığına Kurban Olayım Hakim Bey!Bu da mı Gol?
Sizin kabuslarınızın sizden,benim kabuslarımın benden uzak durması dileğiyle.Kendine iyi bak okur,gelecek ay görüşürüz..
Benim olan şey gözümden düşer.Al gardrobumdaki kıyafetleri koy vitrine,nasıl da severim,nasıl da arzularım o ürünleri.Laptop'ım benim olduğu için ona sinirleniyorum bazı bazı.Benim olmasa,Teknosa'da karşılaşsam onunla 'Vay süperimtrak' diye atlar,eşe dosta onu överim.Bu hemen herşey için böyle.Elde ettiğim an büyüsü kaçıyor.Kesin canım gibi sevdiğim Beşiktaş'ımın başına başkan olma imkanım olsa ve başkan olsam anında soğurum Beşiktaş'tan da. 'Beşiktaş mı?Beşiktaş çok bozuldu abi yeaa' diye konuşurum herşeyin bozulduğunu düşünen adamlar gibi.
Ama bazen düşünüyorum:Son zamanlarda güzelliği fazlaca rüyalarımı süsleyen Katy Perry var.İmkansız ya nasıl olsa,acayip seviyorum bu kadını.Ha kalkıp mesela Katy benim aşığım olsa beni sürekli gizli numaradan arasa sesimi duyar duymaz kapasa,arada webcam açsak o benim kameramı açmam için talep gönderse ben gayet cool bi tavırla ondan cam açmasını istemeyip sanki onla ilgilenmiyormuşum gibi davransam,ben bu yanıklığı bir de kızın bu aşktan perişan haline dayanamayan eşinden dostundan öğrensem yine bilmiyormuş gibi yapıp hımm mımm desem;sonra da uluslararası konuşmanın en ucuz olduğu telefon tarifesine geçip arasam onu,sesimi iyice bulanıklaştırıp seksi seksi konuşup iyice bağlasam kendime,arasam ağzını,o büyük aşk aptallığıyla kendini tutamayıp bir anda 'Yiğidom gel,yanıyorum senin aşkından' dese önce topuklarım götüme vura vura giderim nazlı Katy'nin kollarına,alacağımı aldığım andan itibaren de 'Bu sıcakta balık etli hatun almıycan aga,kışlık bu kadın kışlık' der yüzüstü bırakırım cağnım aşığımı.Oysa ben Katy yaşlanana kadar yanında kalmalıyım,hatta albümü yapan şirkette kendimi çalışıyor gibi gösterip ssk'mı yatırmalıyım,geleceğimi güven altına almalıyım.Katy benim için herşey olmalı ama bir one night stand kızı?Asla!!Yüce yaradan da biliyor ki bu maymun iştahımı bu huyumu Aysun Kayacı,Katy Perry,Melissa Auf der Maur gibi şapşahane kadınlarla kesiştirmiyor yollarımı.
Çirkinim ben,bir ortamda iyinin kötüsü kötünün iyisiyim.Olmasa da olur adamı yani.E şimdi milyonların uykuda uğruna kamyonlar devirdiği bu güpgüzel kadınlar benim gibi bir vasat tarafından terk edilirse ne olur?Bu güzel sanatçılar intihara meyilli hale gelmez mi?Rabbim dağına göre kar verirmiş.Katy Perry'ye yakında kuracağı yuvada mutluluklar.Bir gün olur da Cengiz İmren'imsi bi adamla seks yapmayı düşünürsen,ben hep buradayım(+90 la başlıyo buraların kodu,benim numara 0771 le bitiyor,böyle bi numara seni çaldırıp kaparsa ara e mi?call this number if he calls you ok?).
(Edit: yüksek düzeyde amatöroğlu amatör paint içerir,çocuklarınıza mozaikledikten sonra gösteriniz)
Okulda 6.seneme gireceğim Ekimden itibaren.Bir senem hazırlıkta geçti.Üst düzey ingilizceme rağmen 'ÖSS'den yeni çıktım az dinleneyim hacı' diyerek hazırlık okudum.Bölümümü ise 4 senede bitiremedim.Önümüzdeki sene ekstra bir sene okumaya mecbur kaldım.Yaşıtlarım asker hazırlığı yapadursun ben sik kafalı gibi 'Burdan soru çıkar mı la?' diye geziyorum hala.Zaten okul da bu yüzden uzadı bence.Efendi gibi oturup çalışacağıma 'Bu çıkar mı?','Bu çıkmaz dimi?' diye diye çalıştığımı zannettim sadece.
Okulun uzamasına dair tek avuntum bu yaz okulunda teknol. derslerimizden olan Hububat Teknol.ü dersinin I.vizesinde sınıfın en yüksek notunu almış olmam.Mezun olup gideydim nasıl bir duygu olduğunu bilemeyecektim,yaşayamayacaktım bu güzel anı.Güzelmiş lan!4 yıl boyunca açıklanan sınav sonuçları panodan bir an önce insin isteyen ben bu sonuçlar önce fotokopisi çekilsin,sonra her bir örneği esnafın kazandığı ilk parayı cam tezgahın altında sergilemesi misali her kol çarklı sıraya yerleştirilsin istiyorum.
Ben var ya,aslında kafalı çocuğum da , işte...
Kaldırdım başımı fezaya baktım.Uçsuz bucaksız.Binlerce şair,yazar bakmış ona etkilenmiş.Milyonlarca aşık tarihin ilk gününden bu yana bakmış aya etkilenmiş,yiyişmiş sonra.Ben hiçbir şey hissedemedim.'Feza kere anneni sikeyim' dedim eğdim başımı.Mikro moduna getir çiçek böcek çek.Makroya getir ay'ı çek,yıldızı çek.Sevemedim gitti ne fotoğrafı,ne fotoğrafçıyı,ne de fezayı.
Belki çok daha güzeldir,kim bilir.Görmemişim ki yakından.Elektrik direği neyse feza da o bana.Orada duruyor,biliyorum,yaklaşıp bakma imkanım var.Bakmıyorum.Elimin içindeki çizgiler daha çok güzellik vaadediyor,yemiş olduğum tırnaklar...O elimin içinde çünkü,o çok yakınımda.Belki çıksam oraya,gezsem tek tek gezegenleri seveceğim içlerinden birini,birkaçını.Belki de hepsini.Böyle sevemiyorum.Uzak çünkü,benden çok çok uzak.Ve biliyorum asla göremeyeceğim,gezemeyeceğim plütonu,satürnü.Hem gökyüzü hep oradaydı,hiç gitmedi bir yere ki.Yokluğunu bilmeden nasıl anlayacağım kıymetini,nasıl seveceğim.Nereden bileyim plütonsuz hayatı.Görmedim,yaşamadım ki onsuz.O orada işte,görmesem de,zahmet edip bakmasam da orada.Eksikliğini tatmadım hiç.
Körün ölünce badem gözlü olması da bundan kaynaklanıyor.O körsüz hayatı bilmiyor ki kimseler.Ölünce 'vay benim körüm olmayınca çok da betmiş herşey' diye basıyorlar feryadı.Oldu mu bizim kör sana badem gözlü.Demirbey de hep buralarda,çağır gelir,ara konuşur.Demirbeysiz olmamış ki kimse.Elektrik direği neyse Demirbey de o,satürn de o.Çağırınca gitmedim,arayınca açmadım.Aldım başımı gittim.Kendi içime doğru yürüdüm.Koştum kimi zaman.Sonuçta uzaklaştım her şeyden ve herkesten.Bakıp görmek istedim,yaşıyor muyum.Duygum gerçek mi,bir duygum var mı gerçekten?
Yoğun yoğun bırakıyorum ter kokumu sağa sola.Rahatsız oluyorum ama bırakıyorum bir yandan da.Katilin yakalanma arzusundan kaynaklı cinayet mahalline şifreler dağıtması gibi.Bulsun da çıkayım saklandığım yerden,cezam mı olur ödülüm mü bilmiyorum.Ne verilirse tavım.
Ben hediye almayı çok severim.Vermesini ise daha çok.İki çift göz gülse,hele ki o gözler yemyeşilse daha güzel.Bugün plütona gidiyorum ben,o gezegenlikten dahi çıkarılmaya çalışılan plütona.Dertleşirim ortak bir dilde,tırnaklarımı gösteririm bak yemiyorum artık diye.Migren ağrıma tavsiye isterim,gördüğüm rüyalara yorum.Ben bugün Plütona gidiyorum bir yandan "Lulu'ya serzeniş"i dinleyerek.Ben bugün plütona empati kurmaya gidiyorum.Sefertasımda yalnızca bir çift yeşil göz ve bolca acılı söz.
Çok yaşlandım.Çıkmaz dediğim kara kara benler hasıl oldu her yanımda.Ne de sevinmiştim oysa saçıma ilk ak düştüğü yaşta,21 yaşında.O zamanki sevincim giriyor rüyalarıma sık sık."Sikeyim akı da karayı da" diye canhıraş uyanıyorum bu fena kabustan.Babamla dalga geçerdim yine o yaşlarımda,bacağındaki kıllar döküldüğü için evin simbası olmuş,krallığımı ilan etmiştim.Şimdi kendi bacağıma bakıyorum,süt!Etkilenmemek elde değil.Fakat istediğiniz kadar odaklanın kanı belli bir yere gönderemiyorsunuz bu yaşta.Ben de gönderemiyorum.En son torunun yeşil oyun hamurunu aldım üreme organımın etrafına sardım.Mumyalar gibi,o destekle dik durdu.Sene 3 sene öncesiydi.Şimdi 83 yaşındayım.Gençliğimde kollarım ellerim ayaklarım damarlı,damarları çok yüzeyde diye ekmek yediğimi hatırlarım.Onun da manyağı vardı.Şimdi o pembecik damarlar içinden kan değil de patlıcan posası taşıyormuşcasına mor.
Anneannem yaşlılığını bizim evde geçirmişti.Televizyona bakmazdı hiç.Sabah 8 de kalkar,gece 11 de yatardı ve bu saatler hiç şaşmazdı.Uyanık kaldığı gün içerisinde 5 vakit namaz kılar,2 öğün yemek yer ve geri kalan zamanlarında ya duvarı ya da halıyı izlerdi.Ben de mi böyle olucam lan diye korkum korkum korkardım.Öyle olmadım.Tüm gün çok daha fazla şeye bakıyorum.Bi kere mutlaka 1-2 saat pipimi izliyorum.Bir saate yakın oğlumu kızımı arayıp hastalıklarımı anlatarak günlerini zehir ediyorum.Bir yarım saat Duygu'yu gizliden arayıp rahatsız ediyorum(Duyguyu 3 sene önce kovdum evden,anlatıcam).yarım saate yakın traş olup bıyıklarımı sünnetliyorum.Bir saate yakın da evlilik programı izliyorum,anlayacağınız ekmeği beklediğim mecralar da farklılaştı.
Yirmiyedi yaşında evlendim.53 sene de evli kaldım,80 yaşında bir sonbahar sabahında Duygu'yla sudoku yüzünden kavga ettik.50 senedir profesyonel olarak sudoku çözmeye kasıyorum,olmuyor."Çok kolay" başlığı altında verilenlerden bi tane çözdüm koca ömürde,onun dışında tık yok.Duygu da o sabah çocuk ekindeki bambasit sudokuyu çözemediğim için benimle dalga geçince kovdum onu evden.
Herkes birgün 15 dakikalığına ünlü olacak demişti Andy Warhol.Desti İzdivaç sağolsun saatlerce çıktım televizyona, 'Abaza Demirbey' diye nam salar oldum,youtube'da tıklanma rekorları kıran videolarım var.Elimde değil 20-30 yaş arası ilik manita çıktığında kapıyorum telefonu,çağırıyorum taksiyi,ver elini stüdyo.Cebimde tek taşla gezer oldum,haftada en az iki kez evlilik teklif ediyorum genç kızlara programa katılarak.Dizlerim yarrağı yedi diz çöküp evlilik teklif etmekten.Bir 5-6 defa yanaktan öpücem derken dudaklarından öptüm kaza süsü verip,bi kaç defa da memelerini elledim kucağıma oturtup.Buna da şükür.
Ölümü beklemek zor iş.Astigmat aldı başını yürüdü,hakemin kaç dakika uzatma verdiğini seçemiyorum.Az da verse çok da verse insan ıslıklar o ayrı konu.Her ne kadar aklıma getirmiyorum deseniz de geliyor.Bir 83 yıl daha yaşayacak halim yok.Ağzımdaki bu takma dişler var ve corega:takma dişi damağa sabitleyen macunum yokken imkanım,halim olsa da istemem.Biliyorum tiksiniyor mahalleli de,öz evlatlarım da,torunlarım da...Nasıl tiksinmesinler,sabah kalkıyorum peyniri övüyorum,öğlen geliyor eski zamanları övüyorum,ikindi oluyor sağlık sorunlarımdan bahsediyorum,akşam oluyor seks seks diye nasıl yanıp tutuştuğumu ama imkansızlıklar içinde nasıl da kıvrandığımı anlatıyorum,gece oluyor dişlerimi çıkarıp su dolu margarin kabına koyuyorum,meh meh diye uyumaya çalışıyorum.Bir maralım,bir türkü bakışlım,bir orta boylum al yazmalım tiksinmemişti,onu da sürdüm yaban diyarlara.Yani kısaca 'Allah canımı alsın,dünya da kurtulsun ben de kurtulayım' diye kalkıyorum her sabah.Bir o kadar da korkuyorum ölümden.Bu yaşa kadar hala hastane fobisini atamadım üstümden.Uyurken öleyim diye dualar ediyorum her gece yatarken.İğne yüzü,tentürdiyot kokusu,tansiyon aleti görmeyeyim istiyorum.Yemek diye ayva hoşafıyla portakal sunulduğunu görmeyeyim istiyorum.
Twitter hesabım hala açık.Her yeni tweet'im de bir follower daha kaybediyorum.Zira twittlerim genelde 'Dizlerim ağriyye' , 'Midem ekşimiş la!Böürpph elhamdülillah' veya 'ben şurada bi peynir yedim onun gibi peynir görmedim yeminlen,peynir şöyle peynir böyle bıdı bıdı' tarzında oluyor.Onun da manyağı var mı?Maalesef yok.Bi ara Demet Akalın sardı bana,onu da ben istemedim,yüz vermedim.Ayrılırız mayrılırız neme gerek.Sonra arkamdan 'sen de adam mıydın','seni donumda sallarım','miami yaptım zenciye taptım' gibi şarkı sözleri yazar mazar,kalp krizi geçirir hastanelik olurum.
Bu blog girdimi de tamamlar tamamlamaz Duyguma mail atacağım,kendisini kaplıcaya davet edeceğim.Hala yaşıyor mu diye soranınız olmuştur,yaşıyor.Her gün numarayı gizleyip sessiz telefonlar açtığımdan bahsetmiştim değil mi?
Bu sabah aslında diğerlerinden farklı olduğu için entry girmek istedi canım.Yaşımdan ötürü sabahtan beri bilgisayar başındayım ama tuşlara sağ el işaret parmağımla tek tek basmakta inat ettiğim için bir türlü bitiremedim yazıyı,saat oldu akşam dokuz.dokuzun yanındağki ikiyi at ne kaldı dohuuuz! Bu sabah diğer sabahlardan farklı olarak çok rahat,tüy gibi hafif kalktım yataktan ve saate bakmadım ilk defa bir sabah 'du bakayım kaçta kalkmışım lan,toruna anlatırım' diye.Bugün ilk defa bu kadar iştahlı yedim,bugün ilk defa yıllar sonra en sevdiğim şarkımı söyledim.Sanırım bugün özelknmlçsasa
(Bu satırları yazarken babam son nefesini vermiş.yazısı yarım kalmış,kesin özür diliyordur ve kesin gözü açık gitmiştir.yazısına hiç dokunmadım,başı klavyeye düşmüş son kelime o yüzden garip kusuruna bakmayın ama dedim ya bir harfi dahi düzeltesim yok.Bu yazısında onun yerine hepinizi ben öpüyorum,kendinize iyi bakın--------------Yavuz Demir Güçdemir)
Şimdi gözler Norveç mahkemelerinden çıkacak kararda.
zaytungda yayına konulmayan haberim
Efendim 3 Mart benim doğum günüm idi.Şimdi içinizden 'Vay şanslı çocuk,eşsiz camia Beşiktaş'ın kuruluş yıl dönümünde doğmuş.' diyenler olacaktır.Lütfen nazar etmeyin,isteyeniniz olursa ben imal tarihimi bizzat beni yapan emekçilere sorar söylerim;siz de kendi çocuğunuz için o vakitte çalışmaya başlarsınız.Efenim konu bu değil aslında şu:
Okur be!<---(İçli bi ses var burada)
İnsan yaşlandığını doğum günü gelince farkediyor.Tamam saç ve sakalımda tek tük hasıl olan beyazlar bana mesaj veriyordu fakat doğum günü gelince insanın farkındalığı tavan yapıyor.Çok hoş sürprizlerle geçti doğum günüm ve emek harcayan herkese ayrı ayrı teşekkür ederim,zira hayatımdaki en güzel doğum günüydü bu fakat beni asıl vuran doğum günü sabahında izlemiş olduğum futbol programı oldu.Sürpriz çerçevesinde beni öğlen 2 ye dek ısrarla evde tutan arkadaşlarım yüzünden o vakte kadar can sıkıntısıyla Lig tv izledim.Kah fenere güldüm neşelendim,kah Beşiktaşımın bu seneki çirkin formalarını görüp hüzünlendim.Vakit akıp giderken 'Hey gidi günler' diye bir program başlattılar.Hop baktım Fenerin cart mavi formalı döneminden maçlar var,hop galatasarayda arif oynuyor,hop Beşiktaşımda Sergen olsun,Nouma olsun,İlhan,Tayfur olsun top koşturuyor.2002-2003 senesinden maçlar veriyorlar.Ben dün gibi hatırlıyorum.Hem o maçları hem o maçların oynandığı zamanlarımı...Ehehe diye acı acı güldüm.Ehehe şeklinde gülünce insan filmlerdeki gibi acı acı gülemiyor ama,dolayısıyla acı acı gülmek isterken mal mal gülüyordum habersiz.Zaten ağzım büyük olduğundan tek bir gülüş şeklim var o da mal mal gülüşe denk geliyor.Neyse konumuz bu değil.
Şimdi Devlet Bahçeli gibi sağdaki sıfırlar,ortadaki sıfırlar,çıkar,topla ne kaldı diye işlem yapalım.2010 - 2002=? Ne kaldı? Sehiiiz!Okur be,sekiz yıl geçmiş o zamanların üzerinden.Yaş olmuş 23.Hey gidi dedim programın da dememi istediği gibi.Okul seneye bitiyor,gurur duymuyorum ama uzattım,elimde değildi.Fatih Terim'in de dediği gibi "vat ken ay du samtayms ehheh".Seneye bitecek ımınırzınısiktiminin bölümü.Askere gidicem,gelicem.E sonra?Sonrası iş!
İkircikli düşünmüyorum,evham yapmıyorum.Kalkıp ne zaman emekli olacağımı düşünmüyorum.Sadece 1.5 sene sonrasını düşünüyorum.Bölüm bitmeye geldi,sor bana ne biliyorsun diye.Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir derim Sokrates gibi.Sanırım o da felsefe bölümünde okurken 3. sınıfta repeat olduktan sonra söylemiş bunu.
Ataerkil bi toplum olmamızla sürekli övünen ben,kalkıp ilerde orta boylu al yazmalı yarin eline mi bakacağım?Bakarım aslında,çok da hoş olur ama ben bu boku yersem ilerde kalkıp bıyık bırakmaya yüzüm mü kalır?Yazı yazma kabiliyetim vardı,onun da üzerine gitmeye gitmeye sikertip attım.Anama babama söyleyemediğim gelecek korkusu sardı başımı ey okur be.Şöyle gıdacı tanıdığı olan bizzat bana dönsün diye yazdım bu yazıyı.Beni tanıtsın bu yazıyı okuyan,gıdacı tanıdığına.Özünde iyi desin,tuttuğunu koparır cevval çocuk desin.Söz ben kimseyi yüzüstü bırakmadım sizi de bırakmam.Ya da bir dergide iş de olur lan!Onu daha seve seve yaparım.Ha can okur,ha bal okur?Sen yaparsın.Seni seviyorum...
yeni yaşımda heppinizi kucaklarım sayın kitle...
Televizyon kanalım olsa
Sana yemin sana söz
Yirmidört saat seni gösterirdim insanlara
En iyi makyaj hariç
Bütün oskarları
Çekinmeden
Bir an tereddüt bile etmeden
Sana verirdim
Niye makyajı da vermedin diyip açgözlülük edersen
Senin doğal halin yeter
Maksfaktörü sikeyim,avonu,orifıleymi sikeyim derdim.
Sakallı,kıllı da olsan güzelsin
Sivilceli de
Bangladeşli olsan da güzelsin
Çorumlu da...
Benden hep kaçıyorsun fakat
Beni de bırakamıyorsun.
Ben anlamam bu işlerden,bi atasözü okudum da aynı bizim durum lan dedim
Göz temasımız yok senle belki
Ama gönüller iç içe geçmiş hey Hat!
Niye gözümün önünde durmazsın hiç
Ne buldun arkamda
Yoksa her başarısız erkeğin arkasında sen mi varsın?
Olsun
Bir fırsatım olsa keşke
Olsa keşke de sarsam seni kollarımla
Senle ilişkiye girmişliğimiz yok
Ama sen,
Sen
Ey mühür gözlüm,bakışlarına bir kez olsun şahit olamadığım türkü bakışlım
Sen,her gün bir kez çocuğumuzu doğuruyorsun.
Bazen iki güne bir,bazense günde iki defa.
Sonuçta doğuruyo musun doğuruyosun.Nokta.Bitti.
Her neyse maralım,
Çocuklarımız bazen vitaminsiz bir cıvık,
Çoğunlukla da beton gibi evlatlar
Ama ey tombul yanaklım
Ey sivilcelerini emdiğim
Niye o çocukları hep buz gibi sulara gönderiyoruz.Günahı büyük...
Hadi anlayışlı olayım,hazır değilsin çocuk büyütmeye diyeyim de gerginlik olmasın yar
Evde seni sayıklar oldum,
Hakeza okulda da.
Başbakan olup ulusa seslensem
'Ulus'a hep seni anlatırım.
Açılıma yeltensem
İlk senin açılımını yaparım insanlığa
Senin üzerine Truman Show yaparım
Herkes görsün seni deyu
Herkes seninle nasıl da gururlandığımı bilsin deyu
Başlığa takılma,google da tuna kiremitçiyi arayan bayanları düşürürüm belki diye öyle yaptım
Asla düşünme
Seni tuna gibi gay bi şekilde
İbinah bir şekilde değil;
Mertçe,
Erkekçe,
Türkçe,
Kanaliçe seviyorum.
---------------------------------Canım gibi sevdiğim götüme yazdım bu şiiri.Canım popoma yazdım.İki sivilceli yanağından en içten duygularımla öperim
BIYIK NE DE GÜZEL BİRŞEY!
BIYIK EN SON NE YEDİĞİNİZİ HATIRLAMANIZA YARDIMCI OLUR!
BIYIK ÇİRKİNLİKLERİ GİZLER!
Hiç unutmam;12-13 yaşlarındaydım.Tatil için maaile,ismini verip hava atmak istemeyeceğim bir tatil beldesindeydik.Neden bilmiyorum ama amcamla karşılıklı oturup öyle boş boş manzarayı izlerken 'Amcacım,benim dudaklar köfte dudak di mi?Böylesi makbul olanı di mi?' diye onaylanmak istercesine amcama danıştım.Amcamsa : 'Dudağı mudağı anlamam,ama senin o ağzına o dudaklarla beraber komple amcık ağız denir.' demişti.Yıkılmış,yıllar yılı üst dudağımı jiletlediğim günler o günle başlamıştı.
Efenim bir süre sonra bıyıklarım çıktı ve artık bıyıksız gezmemekteyim.Sizi temin ederim ki bıyık sayesinde ağzınızın büyüklüğünün,dişlerinizin çarpıklığının,diş renginizin,ağzınızın yanında kalan beyaz atmıkımsı tükürük birikintisinin farkedilirliği %80 lere varan oranda düşüyor.
BIYIK SİZİ ADAM YERİNE KOYDURTUR!
Efendim,bu maddeyi hiç ispatlamama gerek bile yok.Janki gibi topsakalla,nokta sakalla,komple çene kemiği üzerinde uzanan sakalla gezen adamın toplumdaki kaale alınırlığı ile bıyıklı bir adamın kaale alınırlığı arasında dağlar kadar fark vardır.Siz hep 'Buyur abi' denilensiniz,diğer bıyıksızlar ise 'Ne var genç!' hitabına maruz kalmaya mahkumdurlar.
Bunun yanında kızlar henüz bıyıklı erkekler yerine bu az önce anlattığım 'Ne var genç!' diye hitap edilenleri tercih etmektedirler.Yine de emin olun mutlu,mesut,seksten sekse koşacağımız günler uzak değil.Siz bıyıklı tarzınızı erkenden oluşturunki ileride 'Moda oldu da bıyık bıraktı bu ipne abi yeaaa' şeklinde eleştiriler karşısında 'yok aslında,mok aslında' diye kıvırmak zorunda kalmayın.
UYARI
BIYIK SİZİ ÜST DUDAĞA MAHKUM EDER!!!
Her ne kadar birçok faydası olsa da bıyığın dezavantajları da mevcut.Bunlarda en önemlisi bıyık sizi olası bir dudaktan öpüşme durumunda üst dudağa mahkum eder.Malum kızların alt dudakları daha bir tatlıdır,bu nedenle kimse alt dudak dururken üst dudağa yeltenmez.Gelin görün ki kızlar üst dudağınızdaki bıyığa,canınızdan bir can olan bıyığa fırça gibi kıllar olarak bakmaktadırlar,bunları dilli dudaklı öpmek istememektedirler,tiksinmektedirler.Bu nedenle öpüşme esnasında öpüşmeyi yöneten taraf konumuna geçerek sürekli sizin alt dudağınızı öper ve size kendi üst dudaklarını bırakırlar.Bıyığın bunca olumlu yanına karşın bu negatif yanı görüp de bıyık bırakmaktan vazgeçmeyin.Aylarca düşünüp alt dudaktan öpme yolu olarak Spiderman öpüşmesini denemeyi uygun gördüm.Spiderman'in o turuncu kızı apartmana tutuna tutuna gelip tersten öptüğü sahne var ya ,işte o sahnedeki gibi öpüşürseniz iki taraf da alt dudağı öpmeyi başarabilmektedir.
DİPNOT: Hacettepe Üniversitesi Gıda mühendisliği bölümünde her 1 erkeğe 6 kız düşmekte.Fakat rakamların sihirli dünyası sizi aldatmasın.Burada o demin saydığımız her 6 kızın 5'i bıyıklı,sakallı,favorili.Mecnun misali 2 gr am için dağları delip de hacettepe gıdaya gelmeyin,öss yaklaşıyo yazmayın bu bölümü.Aman diyeyim!
Bugün benim gibi milyonlarca Beşiktaşk sevdalısının gözü aklı fikri olağan genel kurulda olacak.Yeter çığlıklarımızı ninni diye oğlu Cemal'e dinleten,en büyük Beşiktaşlı olduğunu iddia eden ama biz taraftarlara göre gün geçtikçe klübün içine sıçan,elinde 10 lira varken 100 liralık harcamalar yapıp veresiye yazdıran Yıldırım Demirören utanma,arlanmadan nasibini almamış olacak ki bugünkü kongrede başkan adayı olarak boy gösteriyor.Seçilmesine kesinlikle karşı olduğumu anlamışsınızdır.Fakat işin kötü tarafı eğerki Yıldo seçilmezse başkan olacak diğer adam Murat Aksu da pek temiz,icraatlarına güven olmayacak bir adam.Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal sendromu.
İçim acıyor şu halimizi gördükçe.O klübün başına gerçekten o klübün kıymetini bilecek olan bir adam gelmeyecek.Ve biz,klübün gerçek sahibi taraftarlar malesef kongre üyesi olamadığımız için bu durumda elimiz kolumuz bağlı ya tutarsalara bakıyoruz.
Son olarak Yıldo seçim konuşması yapmak üzere katıldığı Lig Tv deki bir programda öyle bir laf etti ki elim ayağım kesildi.Halkın takımı diye nam salmış,en büyük semt takımı Beşiktaş'ın gerçek sahibinin kongre üyeleri olduğunu belirtti paşa.Milyonlarca taraftarı yok sayıp, 10 bin kişilik ensesi kalın grubuna yaranma arzusu ile ağızdan çıkan bu sözler karşısında sinirlenmemek elde değil.
Kimse Beşiktaş'tan üstün değildir,ne anne ne baba ne sevgili ne kardeş.Beşiktaş hem annedir hem babadır hem sevgilidir hem kardeştir.Ve Beşiktaş Beşiktaşlınındır,belli bir zümrenin eline oyuncak olarak sunulamaz.
"3hece 8 harf sadece Beşiktaş!"