30.12.2009

İki Binon Bir de Camel Soft

2010 için bir haller bir heveslenmeler mevcut bu aralar.İnsanlar bir önceki kutlamalarının üzerinden 365 gün 6 saat geçişi için heyecanlanıyorlar.Hediyeler,mekan rezervasyonları,planlar havada uçuşuyor.Kırmızı don ve milli piyango satışları tavan yapmış durumda.

Büyütüyoruz herşeyi.Bundan on sene öncesinde milenyum milenyum diye tutuşan da bizdik.Milenyumun içine girince bi sikim olmadığını,onunda 1999un da kendine göre bir milenyum elemanı olduğunu idrak ediyoruz.

31 aralık gecesini de diğer geceler gibi evde geçirmeyi düşünen ben son bir haftadır komplekslerden kompleks seçmekteyim.İnsanın sosyallik düzeyi 31 aralık gecesi dışarı çıkma durumuna göre değişiyor birçoklarının gözünde.Tatil bitip de okula dönünce 'Bu sene en güzel yılbaşı programları kanal d'deydi' diyecek olmak gücüme gider oldu.Sonra bir 'Ben bütün gece boyunca Ntv'nin yayınını izledim' diyerek bilimum çevrenin üzerinde entellektüel bir izlenim mi bıraksam diye düşündüysem de bundan da vazgeçtim hemen.Banttan yayınlar izleyip,yayında ve yapımda emeği geçen tüm sanatçıların çekimleri bir hafta önceden yapılmış programlarda adeta 31 aralık gecesiymiş gibi beni kandırmalarını izlemek istemediğimi düşünüyorum bu ara.Sokağa çıkıp tüm halkıma 'Mutlu noeller' diyesim var.

Efendim,tıpkı doğum günlerini kutlamak ve kutlamamak gibi Yılbaşı gecesinde bir aktiviteye katılmak ve katılmamak da sosyal statü göstergesi haline gelmiş durumda canımız yurdumuzda.Bunların da bütün suçlusu,perde arkasındaki Mtv ve Mtv ye hükmettiğini bildiğimiz Amerika ve İngiltere'dir.

Efendim iyi kötü taşlamalarımızı yaptık yılın belki de son entry sinde.

Bu senenin başında gerçekten güzel,bol yazılı bi giriş yapmama karşın son 4 ay içinde hem sizin hem de kendimin pek onaylamadığı bi şekilde yazıya vakit ayıramadım.Bu nedenle sizlerden özür diler,eski formuma kavuşacağımdan şüphenizin olmamasını isterim.Aslında ben yazı yazamadım ya son 4 ay hepsinin sorumlusu amerika ingiltere fransa.alayı top.


8.12.2009

KAŞAĞI


Seks için yanıp tutuşmasına karşın tam olarak bunu yapıp yapamayacağından emin değildi.Zira hayatında -ki bu yaklaşık 25 senelik bir hayat- hiç seks yapmamıştı.Çok kereler yaklaşmıştı sekse,fakat hep birşeyler ters gitmiş,olmamıştı.Osurukvari bir ses tonuyla bir kutu battal boy prezervatif istedi eczacının kalfasından.Kalfa bu osuruk sesi duyamayıp 'Efendim?' diyince,parmağıyla göstererek  'Şunlardan...' dedi 'Şunların en büyük boyundan'.Prezervatifi alıp eczaneden çıktı.Ev yolunda yürürken bütün gözler üzerindeymiş gibi hissediyordu.Yarı gururlu,yarı utangaç tavırla yürüdü tüm yolu.

Eve gelir gelmez ilk işi bilgisayarını açmak oldu.Yıllardır izleyicisi olduğu porno siteye girdi.Sınava son gece çalışıp bu çalıştığının yetmeyeceğini düşünerek tekrar yapma maksatlı sabah 5'e saat kuran öğrenci gibiydi.Sex Tags butonuna tıklayıp video türlerini listeleyen ekranı açtı.'Real amateur'!İşte bu sefer işine yarayan buydu.Dört video seçti.Seçmiş olduğu videolar inerken mutfağa gidip henüz kapağı dahi açılmamış peripellayı alıp geldi bilgisayarının başına.Bir yandan videoları izleyip bildiklerini tekrar etti,bir yandan da bir kavanoz dolusu çikolatalı fındık ezmesi peripellayı kaşıkladı.Şehvetlenmeye başlamıştı bile.

Seks hakkında aklına takılan soruları ise kimseye soramıyordu.Çünkü kimse (ev arkadaşı dışında kimse)kendisinin halen ümit milli olduğunu bilmiyordu.Google'dan medet umdu.Sordukça sordu google'a ev arkadaşını beklerken.İyi kötü cevaplar da buldu.Artık bir an önce akşam olsun istiyordu.25 senedir beklediği aktivitenin,fanatik takipçisi olduğu 'Ezel' dizisi ile aynı geceye denk gelmesine ise çok ama çok üzülüyordu.Bilgisayarı kapamadan önce google a son bir soru olarak 'Ezel;dizi;izle;tüm bölümler' yazdı.diziizleyelim.com dan bu kaçıracağı bölümü izleyebileceğini öğrendi.Daha bi mutlu oldu.Twitter'ına 'Seks seks diye nicesine sarıldım,benim sadık yarim masturbasyonDU!!!' yazıp bilgisayarı kapadı,salona geçti.

Harun salonda tv izlerken ev arkadaşı Hami geldi.Hami Harun'un bugüne dek kimseyle birlikte olamamış olmasına çok üzülüyordu.Bu nedenle o akşam eve bir kız getirecek ve ev arkadaşı Harun'u da başlatacağı şölene davet edecekti.Kim bilir belki Harun şölene iştirak edince Hami de odadan çıkıp Harun'un daha rahat takılmasını sağlayacaktı.Harun,Hami'ye eczaneden aldığı şeyi gösterdi.Hami bir kahkaha patlatıp sadece uzvunu kaplayacak büyüklükte bir prezervatifin yeterli olacağını,prezervatifin tulum adı verilen kıyafetle bir yakınlığının olmadığını söyledi alaycı bir tavırla. " Olamaz mı?Benimki çok büyük,inormıs boyutlarda olamaz mı arkadaşım?" diye çocukça çıkıştı Haurn.Hami sadece 'Göreceğiz!' demekle yetindi.

Temiz çarşaflar serildi,kokular sıkıldı ve sonrasında da hanım kız eve geldi.Vakit nakittir düsturuyla Hami ve kız Hami'nin odasına geçtiler.Hami içeri girmeden önce Harun'a yarım saat sonra içeri gelmesini tembihledi.İkili içeri girer girmez Harun kendini banyoya attı.İçeri kokmuş bir halde girmek ve büyüyü bozmak istemiyordu.Bir yandan da içi içine sığmıyordu.Bu heyecanla erken gelirim lan diye korkup önlem babında bir tur patlattı.Duştan çıkıp salona geçti ve vaktin geçmesini beklemeye başladı.Vaktin hızlı geçmesini sağlamak için de Ezel i açtı.30 dk'nın dolmasına beş dakika kala Hami çıktı dışarı kan ter içinde.Ciddi manada 'kan' ve 'ter' içinde.Ellerini yıkayıp Harun'a beş dakika sonunda gelmesini tembihledi son kez.Harun hemen odasına koşup kavanozun dibinde kalan peripellayı da kaşıkladı.Eşofmanının cebine battal boy prezervatifini koydu ve 25 yıllık makus talihinin değişeceği odanın kapısına dayanıp açmadan içeriyi dinlemeye başladı.İçerden ağlama sesleri geliyordu.Sesleri önemseyecek durumda değildi.Hami'nin kendisine tembihlediği zaman dolunca elini kapının koluna attı.Ama birkaç saniye öncesinde seks için yanıp tutuşan bedeninde o kapı kolunu aşağı indirecek gücü toplayamadı.Kapının önünde o da ağlamaya başladı.İçeri giremiyordu ve bundan sonraki zamanlarda Hami'nin yüzüne nasıl bakacağını,içeri girmeyişinin nedeninin ne olduğunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.

"Ezel'i kaçıramam" dese olmayacaktı,odaya beraber sıktıkları oda parfümünün kokusunun midesini bulandırdığını bu yüzden içeri bir türlü giremediğini söylemeye karar verdi.Aslında Ezel'i kaçırmak istemediğini söylese daha iyiydi.Bu sırada Hami ise içeride gözleri kapıda 'Sen gelmez oldun' adlı acıklı azeri türküsünü mırıldanıyordu.Belki de bu acıklı türkü ağlatmıştı hanım kızımızı kim bilir.

Hami birkaç saat sonunda odadan çıktığında ikili koltukta ağlayarak Ezel izleyen Harun'a neden gelmediğini sordu kızgın bir tavırla.Harun ise pişkin pişkin "Çok içli bölümü kaçırdın oğlum,duygu sağanağı adeta.Bırak gel içeriyi bari sonunu izle de sebeplen" dedi ve cümlesi biter bitmez hıçkırıklara boğuldu.Hami, Harun'un erkekliğine dil uzatıp zevklenmeye döndü.

Hami içeride olduğu süre zarfında Harun içti,çok içti.Hem sigara hem bira içti.Ve ağladı,çok ağladı.İyice kafası güzel olunca da mutfağa gitti.Issız Adam izledikten sonra bir gazla almış olduğu siyah saplı paslanmaz çelik,afili bıçak setine baktı.O güne kadar hiç kullanmamış olduğu,bıçak setinin en büyüğü olan satırımsı bıçağı aldı eline.Minimal ve bir türlü kaldıramadığı uzvunu yatırdı nimet konan yere,mutfak tezgahına it!Ve satırı indirdi.O kadar sinirliydi ki kendine,acıdan bağıramadı bile.Bunu hakettiği bir ceza olarak görüyordu.

Artık mobil olarak nitelendirilebilecek uzvunu eline aldı.Seks dönen odaya daldı:

"Seks seks diye nicesine sarıldım,benim sadık yarim masturbasyondur ulan!Niye aklımı çeliyorsunuz bana seks sunup?Ben iki gram geçici zeks için masturbasyona ihanet ettim.Artık seks gibi masturbasyon da haram bana.Alın ulan diyetinizi!" dedi ve aletini hanım kızın suratına doğru fırlattı.

Harun hala aramızda ve hala Hami dışında kimse bu sapkının rezilliklerini bilmiyor.Hami efendi adam,sır tutar.

26.11.2009

Tayfun 1,5 Acılı Güne Yer!

          Nasıl da acımasızca saydırıyordu Tayfun Güneyer'e.Tayfun Güneyer şu anda burada,yanımızda olsa aynı şeyleri yüzüne de çekinmeden söyleyeceğini,hatta onu dövebileceğini iddia ediyordu.Reflekssel olarak 'Sen girersen ben de girerim!' dedim.Yüzüme bakmadan teşekkür edip sigarasından bir içli fırt daha aldı.

          Her zaman için 'Emeğe saygı beyler' düsturunu benimsemiş,'Benim yapamadığım birşeyi başkası yapıyorsa kendisini alkışlarım aga!' düşüncesiyle hareket eden bir adam olduğumdan; içten içe saygı,sempati beslediğim Tayfun Güneyer' e arkadaşımın bu denli saldırışı beni çok ama çok üzüyordu.

          Sen benim elimin altına Ferhan Şensoy'u,Rasim Öztekin'i ver ; bırak Küba'ya götürüp film çekmeyi adamlara fıkra bile anlattıramam.Hem kim bilir film çekimi kaç gün sürdü? Bunun yolunu ayarlayacaksın,otelini,üç öğün tabildotunu,kamera-ışık vs ekipmanları için emanet dolabını ayarlayacaksın.Yemin ederim tek gecede beyazlar kupkumral saçlarım.

          Hem çekim esnasında biri kötü rol yapsa çekimi kesip 'OLMUYOOOOR!' diye de bağıramam.'Olmuyor'cu değil 'Olduğu kadar'cı bir adamım.Adam uğraşmış repliğini okumuş,kalkıp da ben beğenmediğimi söylediğimde nasıl üzülür kim bilir.Kötü de olsa oyunculuk çekerim o sahneyi,kesmeden koyarım filme.'Nasıldım hocam?' diye sorarsa oyuncu, daha iyisini hayal dahi edemediğimi söyler,kendisini onore eder yollarım.Sonuç olarak film de sik gibi oyunculuklarla dolu ana sınıfı müsameresinden farksız bir yapım olur.Olsun,yeter ki kalpler kırılmasın..

         E şimdi Tayfun değiil belki ama Tayfun'un yapımcısının da aynı benim gibi bir adam olduğundan şüpheleniyorum.Tayfun kıpır kıpır bir halde 'Abi senaryo var,film yapalım,Şans Kapıyı Kırınca! Al oku allasen.' demiş.Ben gibi yapımcı okkumuş ama Tayfun'un o çocuksu hevesi kaçmasın diye 'Oooov Oskarlık tam' diyip yollamış bunu.'İlerde gelişir çocuk daha iyi film yapar,şimdiden hevesini kırmayayım.Neticede her insan çocukluğunda;sünnet ya da nişanda handycam kullanarak başlıyor ilk filmini çekmeye.Stanley Kubrick,Tarantino,Dario Argento hepsi aynı yoldan geçtiler ama adam oldular.Bu da bi sikko film çeksin hele sonra açılır' diye duyarlı duyarlı düşünüp kırmamış Tayfun'u,bayılmış parayı,çektirmiş filmi.Ben nasıl kızayım şimdi ben gibi yapımcıya?Nasıl kızayım Tayfun'a?

         İş sadece  çekmekle kalsa iyi.Ben bu blog'a yazı yazdığımda altına yorum alamazsam,bir muhabbet esnasında yaptığım espriye gülen bulamazsam gece gözüme uyku girmez.Gece boyu yastığı ıslata ıslata ağlarım.E adam özgüvenini toplamış yapmış filmi.Ben olsam her gün farklı bir sinema salonunun önünde oturur,insanlar filmim hakkında -tıpkı benim arkadaşımın yaptığı gibi-fütursuzca atıp tuttukça sinir krizleri geçiririm;ne zaman filmimi internetten indiren birine rastlasam 'Abi  ayıp ama bu yaptığın,kul hakkı.Yanlış!' derim.Küfürlü cevaplar verirse bir saat sonra kendisini sikeceğimi vaat eder hemen telefonumdan sportif,irikıyım,yumruklarının tadına bakılası arkadaşlarımı çağırırım.

        Uzun süre sessiz kalan Harun , sigarasını yaktığından beri ilk kez yüzüme bakıp 'Gel dövelim şu Tayfun'u!' diye bir öneri getirdi.İşte o anda ben az önce size de aktarmış olduğum düşünceleri dile getirdim.Ek olarak Tayfun'a ne 'taşşağını yirim' derecesinde bağlı,ne de 'seni kötürüm bırakırım' derecesinde kinli olduğumu anlattım.Kendisine büyük bir özgüvenle altına girmiş olduğu ağır yükten ötürü saygı duyduğumu belirttim.

        'Avrupada olsa paramızı geri ister alırdık,En medenicesi bu,ben kendi paramı helal-i hoş ettim ama sen al lan' dedim. Shhh'ladı. Ehhehe diye güldüm ben de ...


      (not:çok ihmail ettim burayı özürler dilerim ,lakin bu dönem acayip yoğunum efem.anlayışınız için teşekkür eder bizden ayrılmamanızı temenni ederim.)

2.11.2009

Dişlek biri gibi nisan deyin.yazının başlığı o : Nişan

-NİŞAN AL!ATEEEEŞ!

veyahut

-NİŞANLAN!ÖPÜÜÜŞ    (evet öpüş kısmı olmamış olaplüp)           


  Nicedir sahibi olduğum bu blog üzerinden yaşımın ilerlemesi hakkındaki sıkıntılarımı sizlerle paylaşıyordum.22 yaşımı doldurmak üzere olduğum bu günlerde hayati bir karara imza atarak kız arkadaşım hanımefendiyle nişanlandım.Ciddi ciddi nişanlandım lan!

           Siz değerli okurlarıma bu özel günden fotoğraflar da sunmak isterdim lakin fotoğraf makinası ve onun fotoğraf çekmesi ve çekilen fotoğrafın benim fotoğrafım olmasından umumiyetle tiksinen bir adam olduğumdan mütevellit elimdeki nişan yüzüğü dışında size sunabileceğim herhangi bir nişan hatıram yok.Paramız olduğunda sizleri de çağırır dejavu gibisinden yepisyeni kıyak bi nikah yaparız kamon evribadi nidalarıyla.sizlerle bu heyecanımı da paylaştım sevgili dostlarım,dost okurlarım.Haftaya görüşürüz..

     Edit:Cici kızlar,hey seksi leydiler!Sözüm size.Nişan ilanımı görüp de umutsuzluğa kapılmayın.Nişan dediğin nedir ki?Nişan almak var bi,bir de nişan atmak var;)




28.10.2009

Haluk Levent İnsancıkları

Ben artık kalmadı sanmama rağmen hala sonunda şiir kısmı bulunan şarkılar yapılıyormuş.Ve tıpkı eskiden olduğu gibi şiir kısmı gökyüzüne bakılarak söyleniyormuş.Flash TV!Benim gibilerin kanalı.

12.10.2009

Aksın Gözümün Nuru Aksın Bundan Böyle Kör Baksın




Günümüzün kanayan yarası,her gün içimizdeki koçyiğitlerden birini -belki de daha fazlasını- kendine katarak çığ gibi büyüyen çağımızın vebası.Eşli dans!

      İlk insanın yaşamaya başlamasıyla beraber ortaya çıkan 'birey' olma kavramını temelinden sarstın;sırf birey olmak için didinip duran,ömrünü harcayan insanlığı partnerlere muhtaç ettin eşli dans.Nice babalara bilek kestirdin,nice abileri mapuslara tıktırdın,nice anaları gözü yaşlı koydun eşli dans ve kendi safına çekebildiğin nice delikanlıyı ağda içinde,sürme içinde bıraktın eşli dans.

     Canım okurlarım!İlk iki paragraftan da anlamış olduğunuz üzere eşli dans denen mefhuma karşı çok doluyum.Neden,hangi ihtiyaçtan ötürü,nasıl insanlık tarihine girdiğini bilmediğim bu sözde figürler silsilesine karşı inanılmaz bir kin beslemekteyim.Fakat sanmayın ki her dansa aynı bu şekilde karşıyım.Kişinin birey olarak müzik dışında hiçbir şeye,hiç kimseye bağlı kalmadan icra edebildiği ve benim de yapmaktan ötürü şapşahane böbürlendiğim tektonik,pandomim,elektrik bugi,Mazhar Alanson dansı(Herşey Çok Güzel Olacak filminde Japon turistle tanıştıktan sonra aşka gelip yaptığı dans) ve şimdi aklıma gelmeyen tek kişilik dansları bütünüyle tenzih ederim.benim tüm alıp veremediğim 'eşli dans' adıyla tanıdığımız,olmaz olasıca sapkın danstan ibaret.

        Günümüzde bilimum insanın medeniyet ölçüsü olarak görmekte olduğu eşli dans tam aksine eşli dansa gönül vermiş kimselerin milletini medeniyetten uzak bırakır.El oğlu aya roket atıp seyrine bakarken ,bu kimseler 'Aman partneri nasıl kavrasam?','Aman kumaş pantulun üzerinden de kabarıklık belli olmasın.Haydi dağ düşüneyim,ova düşüneyim,şelale düşüneyim' diye takılmaktadırlar.3 dakikalık bir müzik boyunca kadın erkek karşılıklı,elinle ayağınla havayı dövmenin medenilik sayıldığı ilk ülke biz olmalıyız.

       Abilerin mapuslara düştüğünden,babaların dizlerini dövmek yerine bileklerini kestiğinden bahsetmiştim az önce.Eşli dans aile mutluluğunu asgariye indirir.Bilhassa canımız yurdumuzda bir laf vardır: "Erkeğin elinin kiri,kadının alnının lekesi " şeklinde.'geri kafalı' dediğinizi duyar gibiyim.Canınız sağolsun,lakin hemencecik o sıfatı bana yakıştırmadan önce siz erkekler bir düşünün.Siz kadınlar bir an olsun erkek beyniyle düşünmeye çalışın.Yar diyip de sineme sarsam seni dediğiniz dişi'niz bacağını almış ve yüzlerce izleyicinin gözü önünde partner diye tabir edilen ilişki adına nifak tohumu sayılan kimsenin eline vermiş.Sokakta mokakta öpmeye kalktığınızda 'Utanıyorum' diyen iyi aile kızı,üstünü başını örtmek için çok çok yetersiz bir parça bez giymiş;erojen bölgeler temas halinde,bacakları elin herifine emanet,göz göze,göğüs göğüse,erojen erojene dans ediyor.Kör olaydı gözlerim diyerek minare şekilli biblolar aramayınız sağda solda.

        Sayfamda yer kaplamasından imtina etmesem bu eşli dans yapan erkek fotolarını da çeşit çeşit beğeninize sunmak isterdim.'Görün tanıyın bu ibneleri.Sonra yarın bi gün kız arkadaşınızla otururken yanınıza gelip "Bence Şehnaz'ı özgür bırakmalısın.İstersen sen de dans et,ama istekli durmuyorsun.Bu yüzden tek çaren kalıyor : bana güvenmek.Şehnaz'ı hayallerinden döndürme!" diye vıdı vıdı edecek bu ambitlerini iyi tanıyın iyi belleyin.Elinizdeki Şehnazınız bir anda Şehnaz Tangoya dönmesin.'

           Ey bebek ben seni düğünden kınadan eksik etmem.Çıkarsın göbeğini atarsın.Ha çok mu topluma karışmak,topluluk psikolojisini hissetmek,yalnızlığını unutmak,bir grupla uyumlu hareket etmek istedin?Veririm seni halayın en başına,tutuştururum eline oyalı kirve mendilini.Dön dur düğün salonunu boydan boya,at enerjini.Ama isteme benden seni elin ambitinin kollarına göndermemi.Yapma bana bunu bebek,oh bebek!



10.10.2009

BÜYÜKDEMİR ÇALIŞIYOR


Çok ihmal ettim,çok özür dilerim.Sinsi kardeşimin çektiği fotoğrafı belge mahiyetinde sunar,yeni yazımın yarın öbürgün burada olacağını muştularım.Lütfen kusuruma bakmayın.

14.09.2009

"Birgün herkes 15 dakikalığına Yıldırım Demirören olacak"


---En başından büyük üstad Umut Sarıkaya’dan bir özrü borç bilirim. Zira kendisinin Uykusuz’un 2. yaş dergisinde yazmış olduğu ‘Bilinç’ başlıklı yazının fikrini çalmış bulunmaktayım. Tek fark: bir sabah o Kıvanç Tatlıtuğ’a dönüşürken ben Yıldırım Demirören’e dönüşmüştüm.---

 

           Sabah gözümü açtığımda alıştığımdan çok daha büyük bir yatakta uyandım. Odaya doğru yaklaşan ‘Baba, baba!’ sesleri vardı. Sesler iyice yaklaştı ve kapı açılarak içeri 3 adet çocuk girdi. Bunlar televizyondan tanıdık olduğum Yıldırım Demirören’ in çocuklarıydı. Yatakta yatarken bana sarıldılar. Ben yadırgamıştım bu durumu fakat onlar yadırgamıyorlardı. Çocukların ardı sıra odaya giren Yıldo’ nun karısı Revna’ ya bakarak ‘İsimleri neydi bunların ya?’ diye sordum. Güldüler. Şaka yapıyorum sandılar fakat kendilerini tanıtmaktan da geri kalmadılar. ‘Ben Erdoğan’ dedi oğlan gülerek, ergen sesiyle. Kız ise Yelda imiş. En ufakları sorumu yanıtlamadı. Annesine baktım soran gözlerle. ‘Bu da Cemal’ dedi neşeli neşeli. Cemal diye çocuk mu olur lan diye düşündüm. Çocuklar harçlık istiyorlarmış okula gitmeden. ‘Bende para ne gezer oğlum, daha ayın yedisine çok var’ dediysem de dinletemedim. Yatağın hemen başındaki komidine uzanıp üstünde duran cüzdanı aldım. Cüzdanı açtım içinde çil çil para yatıyordu kuzu gibi. ‘Ananskiii’ diye gürledim. Çocuklara üzerinde Yunus Emre resmi bulunan 200lüklerden attım, sevinip gittiler. Ben de koşa koşa banyoya gittim. Ayna karşısında kendimi inceledim. Yıldırım Demirören olmuştum. Aynadaki aksime bakadururken aksim bir anda konuşmaya başladı. ‘24 satliğine o çok istediğin şey oldu. Yıldırım Demirören’le vücutlarınız değişti. Ama sadece 24 saatliğine!’ dedi ve sustu.

              Banyoda hemen cep telefonuna sarıldım. Kadim dostum Emin’i arayarak Yıldırım Demirören’e dönüştüğümü anlattım. İnanmadı. Derhal bizim eve gitmesini, evde Demirbey sıfatıyla gezinen Yıldo’ ya göz kulak olmasını salık verdim. Bi siktirip gitmemi söyledi. İnanması için bilgisayarı açmasını, msn e girmesini söyledim. Öyle yaptı.Telefonun 3G özelliğini kullanarak girdiğim msn de Emin’e webcam açıp karşısında sadece bana özgü olan dans figürlerini sergiledim Yıldo vücuduyla. İnandı sonunda. ‘Gel benim kızı al lan istersen, nicedir gözün vardı it!Bak fırsat bu fırsat ekekkke’ dedim. Güldü, gülüştük. ‘Demir!’ dedi,’He canım’ dedim. ‘Kız işinden daha mühim konular var aslında, şu anda hazır Yıldo olmuşken onları halledelim mi lan ?’ dedi. Daha açık konuşmasını istedim.

              Emin- Paşam hani sen hep derdin ya,8 milyon yurom olsam şunu yapardım diye, neyi yapardın?

              Demirbey- Bobo’yu Beşiktaş’tan alır eve koyardım, böylece ileri bölgeye daha ruhlu bir forvet alabilirdik be Emin’im.

              Emin- Peki eline 61 milyon lira geçseydi ne yapmak isterdin? Hatırlıyor musun?

              Demirbey- Hatırlamam mı eminim. Tüpçü’nün eline sayardım kulübe vermiş olduğu borç miktarı olan 60 milyon lirayı sonra da bi siktirip gitmesini rica ederdim. Kalan 1 milyon lirayı da cebine harçlık diye koyar bir daha semte uğramamasını salık verirdim.

              Emin- Oğlum o zaman hazır holdingler senin eline, gerçek Yıldo benim elime bakıyorken git bul, denkleştir o parayı, kurtaralım Beşiktaşkımızı bu Frankeştaynın elinden.

              Demirbey- Emin’im o canavarın adı Frankeştayn değil, onu yapan doktorun adı Frankeştayn.

              Emin- Ne sikimse işte. Sen dediğimi anladın. Bul o parayı da kurtaralım Beşiktaşı.

 

              Emin’e elimden geleni yapacağımdan şüphe duymamasını söyleyerek kapadım telefonu. Banyodan çıkar çıkmaz Revna Hanım beni kahvaltıya çağırdı. İştirak ettim. Şahane kahvaltı vardı, fakat evde alıştığım üzere yemek yerken bir yandan da televizyon izlemeliydim. Hizmetçiye Nikolodiyını açmasını söyledim. Bir yandan sünger bob izledim bir yandan öküz gibi abandım kahvaltılığa. Sonradan Rus asıllı olduğunu öğrendiğim hizmetçimize de her fırsatta ince, gizli gülüşler atıp göz kırpıyor, yerimi yapıyordum. Ben böyle başka aşklara yelken açmaya tam heves etmişken aklıma asıl kız arkadaşım geldi. Şimdi o garip ben diye Yıldo’nun boynuna atlayacak, öpecekti. Kızın numarası ezberimde olmadığından hafızamdaki tek numara olan Emin’imi aradım yine. ‘ Emincim, unutmadan söyleyeyim benim kızı benim vücuttan uzak tut abi. Yıldo bir şey yapmasın kızcağıza’ dedim ve ‘Oğlum! Bak lan bu hat Türksel masaya koyuyorum şimdi, sen de kapama da kontör kazan.’ Diye ekledikten sonra telefonu masaya nazikçe bıraktım. Revna Hanım’ın garipseyen bakışlarına ‘Sevap yavrum sevap’ diye cevap verdim ve masadan kalkarak holdinge doğru, içinde bulunduğum vücudun babasına doğru yola çıktım.

             Holdinge girer girmez şahane bir tüpgaz kokusu karşıladı beni. Annemin en sevdiği koku diye hüzünlendim. Sonra zaman hüzünlenme zamanı değil zira vaktim kısıtlı düşüncesiyle Erdoğan Demirören’in odasına çıktım. Tıpkı sabah küçük Erdoğan’ın benden istediği gibi harçlık istedim ondan. Ne kadar diye sordu. 61 milyon lira dedim. Bu kadar büyük meblağı duyunca işkillendi tabi, o kadar parayla ne yapacağımı sordu. ‘Babacım Messi aradı sabah beni, “Başkanım beni al” diyor, “Sen 61 milyon lirayı ver üstünü cebimden tamamlıycam ben” diyor. Hadi be babam, canım babam ,aslan babam, kaplan babam, puma babam’ diyerek altından girdim üstünden çıktım aldım 61 milyon lirayı. Sevinçli haberi hemen Emin’e ilettim. Sevindi gariban. Telefonu kapatmadan Yıldo’nun ne yaptığını sordum. Football Manager a sarmış benim bilgisayarımda. Oynamakta olduğum oyunun anasını sikmiş, 5 yıl sonunda kulüpler sıralamasında birinciliğe oturttuğum takımımı yerle yeksan etmiş 15 olan loyalty değerimi 2 ye düşürmüş, yetmez gibi bir de save dosyasının üzerine save etmiş sikip attığı takımımı. Gitmiş canım kariyerim. Fiziksel darbede bulunmamasını, zira o vücudun yaklaşık 12 saat sonra yeniden bana ait olacağını lakin istediği kadar ağır konuşabileceğini söyledim Emin’e. O da öyle yapmış zaten. Sinirli sinirli kapadım telefonu.

              Yemeği şirkette yiyeyim de cebimden para çıkmasın düşüncesiyle gittim işçilerle tabildot yedim. Şirketin başının kendileriyle yemek yemesine pek bi sevindi işçiler. İçlerinden birkaçıyla sohbet ettim. Cebinde sigara paketi gördüklerimin sigaralarını aldım ve ‘Artık bunu içmek yok’ dedim başbakansal bir tavırla.

              Yemek sonrasında 10 saatim kalmıştı eski vücuduma dönmeme. Kulüpten istifa etmeli, borcum olanı kasaya koymalı, yeni bir başkan bulmalıydım.

             Süpersonik arabamla hızla kulüp binasına gittim. Noterlerle, muhasebecimle görüşüp almış olduğum borcu yerine koydum ve gerekli işlemleri yaptım. Artık Yıldo kulüpte parası olduğunu iddia edemeyecekti. Kulübe en iyi başkan olacağını düşündüğüm Pascal Nouma’yı aradım. Açmadı. Sonra iyi ki açmamış diye düşündüm zaten, benim nasıl kulüp başkanlığında gözüm yoksa onun da olmazdı, taraftardık biz, aşıklardık biz. Yerimiz şeref değil kapalı tribün olmalıydı. Arkadaş ortamlarında sürekli gelsin Beşiktaş’a başkan olsun diye düşündüğümüz Tuncay Özilhan’da karar kıldım sonra. Kendisini arayıp kulübün borçsuz olduğunu gelip derhal elimden almasını yoksa yarından itibaren canım kulübü daha bi sikip atacağımı söyledim. ‘Daha beter ne yapacaksın kulübe ulan! Ver başkanlığı, alıyorum lan.’ Diyip ağlamaya başladı. ‘Almazsan adam değilsin zaten Tuncaaaay! Yalnız çabuk gel, yarım saat içinde kulüp binasında ol.’ Dedim ve bu işi de böylece halletmiş oldum. O gelmeden kulüpten istifa etmeliydim fakat başkan olarak son icraatımı da yapmak istiyordum. Hemen cepten Beko’yu aradım. Gelin Kolaturkayı siktir edelim, formamızın önüne sizin adınızı alalım. Ne para önerirseniz kabulüm, yalnız 15 dk içinde elinde sözleşmeyle bi yetkili yollayın. Çabuuuuk!’ dedim ve kapadım.

 

           Yarım saat içinde tüm bu hayallerimi gerçekleştirmiş, kulübü Tuncay’ a emanet etmiş, mutlu ve gururluydum. Ellerimi açıp ‘Ya Rabbi, daha fazla tutma beni bu bedende, yol ver gitsin bu ruhum asıl vücuduma’ diye yaradana yalvardım. Ben daha ellerimi kapamamışken, göz açıp kapayıncaya dek geçen zamanda eski vücuduma döndüm.Ben sevinçten dört köşeydim fakat Yıldo dönünce cebine bıraktığım 1 milyon liradan başka bir şeye sevinemeyecekti.

 

 Bundan mutlu son şamda kayısı…

 

Tüh vre!Ulan ben hizmetçiyle cima eylemeyi unuttum ya

2.09.2009

Bu da kardeş blog.Kaynaşın!

http://senianlamayicokistiyorum.blogspot.com/

Kısmetse bu akşamdan itibaren ilk yazının okunabileceği yeni blogumuz.Kafalardaki soru işaretlerini yazıyoruz.Cevap vermiyoruz.Cevabı o soru işareti oluşturan kişilerden bekliyoruz...

Okuyun okutun,tıpkı bu adres gibi ey müridlerim.Öpenze...

15.08.2009

Eee?




Ağzının içini kaplayan epiitel dokunun yanağının iç tarafındaki kısmını dişleriyle koparıyordu.Aklına o çok sevdiği lise yılları geldi.Epitel doku örneğini mikroskopta inceleyişi...Güzel günlerdi.Şimdi ise çalışmakta olduğu çikolata fabrikasının aylık olağan ürün geliştirme toplantısındaydı ve canı fazlasıyla sıkılıyordu.Tek eğlencesi ağzının içini parçalayışı ve bu parçalayışla ortaya çıkan tuzlu tattı.Bir buçuk saat süren toplantı boyunca toplantıya katıldığı yegane zamanlar oylama sırasındaki el kaldırma ve akabinde indirme aktiviteleriydi.Toplantı bittikten sonra ise yavaş,geri geri giden adımlarla gönülsüz bir şekilde odasına doğru seyirtti.

Odasına girip masasına oturdu.Karısının henüz doğum yapmadan önceki haline ait fotoğrafa baktı.Bıyıklı dudakları arasından zar zor duyulan bir 'Piii' çekti.Mesafeleri kısaltan ultra megasonik alet olan otomatı kullanarak bir türk kahvesi istedi.Önceleri annesinin adeti olan 'her sabah mutlaka bir türk kahvesi içme' durumunu artık kendisi de yapıyordu.Kahvesi geldikten sonra bir yandan kahvesini içerken bir yandan da aynı gençliğinde çok sıkıldığı zamanlar yaptığı gibi elini izledi.

İş çıkışında eşini aradı ve ek mesaiye kaldrığını,gece gelemeyeceğini söyledi.Hemen başının yanında 3G reklamını taşıyan billboard'a bakarak 'Sikerleeeer' dedi.Bu telefon görüşmesi biter bitmez Tuğçe'yi aradı.Tuğçe'den gelen olumlu cevap üzerine içinde huzur bulduğu nadir yerlerden biri olan arabasına binip Tuğçe'nin evine doğru yola çıktı.

'Böyle bir hayatı düşünmemiştim' diyemezdi.Düşünmüştü.Yirmili yaşlarında sık sık gelecekte hayatının nasıl olacağını düşünür,varsayımlar üzerine onlarca farklı hayatı düşlerdi.Ve aslında şu anda yaşamakta olduğu hayat da o vakti zamanında düşlediği hayatlardan bir tanesiydi.

Severek,isteyerek evlendiği eşi evlilik sonrası gün geçtikçe semirmeye başlamıştı.Doğum sonrasında ise tam anlamıyla bir dobi haline gelip evrimini tamamlamıştı.Her gün 'Ebru Şallı'yle Ebruli' programı izleyip aerobik yapan,Tuğba Özay'ın pilates vcd'lerini,Tanyeli'nin oryantal vcd lerini eve depolayan eşi bir türlü aldığı kiloları veremiyordu.Bu fazla kilolar özellikle yaz aylarında çekilmez oluyor,yattığı yatağın şarküteri reyonu gibi kokmasına sebep oluyordu.

Özene bezene yaratılmış,karşı konulması neredeyse imkansız bir obje olan kadın vücudu bu haldeyken ;belediye otobüsünde tekin olmayan adamın yanındaki,herkesin birbirine ikram ettiği boş koltuktan farksızdı.İnsanlar rahat yerine ayakta gidip yorulmayı tercih ediyorlardı.Boş koltuk hiç bu kadar üzülmemişti.

Belki annesinin ölümü olmamış olsa hiçbir şey böyle olmazdı.Hayatında alabileceği en büyük iki darbeden biriydi bu.Diğeri de beşiktaş'ın kapatılması olurdu.Şükürler olsun ki Beşiktaş şanına yakışır halde dimdik ayaktaydı ama annesi ..

Annesi ölmüştü.Erol Büyükburç hala yaşıyordu ama Michael Jackson ölmüştü,annesi ölmüştü.Bu durum lüks içinde sürdürdüğü yaşantısından keyif almasını engelliyordu.Tuğçe'den bile keyif alıyor denemezdi.Tamam,güzel sevişme seansları mevcut ama yeterince güzel olmuyor hiçbirşey.

Bu yasak ilişkisinin bir gün yakalanacağını ve büyük ihtimalle terk edileceğini biliyordu.Yazın hangi tarihte tatile gideceğini,aldığı televizyonun borcunun ne zaman biteceğini,kestiği tırnağın ne zaman uzamış olacağını,her öğünde kaçta yemek yiyeceğini,haftasonu ne yapacağını biliyordu.Herşey planlı programlı.

Ağzı yarın akşama doğru aft denen yaralarls dolacak ve bu yüzden birkaç gün yemek yerken büyük sıkıntı çekecekti.Bunu da biliyordu ve buna rağmen hala bilerek aynı yeri bir yandan ısırıyor bir yandan da tuzunu emiyordu.

Herşey ama herşey planlı ve programlıydı.Herşeyin sonu belliydi.

Sürprize ise hiç yer yoktu.

Yirmisine dönüp içinde güzel bir evlilik yaşayan bir anne,büyük Beşiktaş ve bol sürprizin barındığı yeni bir hikayeye başlamak istiyordu.

Eğer elinde olsaydı..

27.07.2009

Bek tu dı füğçır (Postmatürenin Prematüre Hayatı)

Hikaye yazamıyorum.Asıl yapmak yazmak istediğim tür hikaye diye kudurup duruyorum biliyorsunuz.vakti zamanında bu blogda yayınlamış olduğum bir yazı vardı "postmatürenin prematüre hayatı" başlıklı.2008 mayısta girmişim yazıyı blog a.blog u takip etmeye geç başlayanınız olmuştur,eski yazılanlara bakmayanınız olmuştur.o nedenle ben hikaye yazabilene dek siz bu en sevdiğim yazımı bir daha okuyun istedim.uzun biraz fakat zaman ayırırsanız beni de bahtiyar edersiniz canlarım.

                                               POSTMATÜRENİN PREMATÜRE HAYATI

Öyle bir güneş var ki tepede aldığı nefesten bezdiriyor insanı.Annem,babam ve kız kardeşimin mensubu olduğu çekirdek ailemle Serçe model arabamızda güneye akıyoruz.Antalaya'ya...
Arka koltukta oturan NY Yankees şapkalı,bir elinde beyzbol topu diğerinde beyzbol eldiveni olan;sarı saçlı mavi gözlü,az biraz çilli,şirin mi şirin bir çocuk olsun da onun hikayesini anlatayım size isterdim.Ama maalesef boynu kirden halkalarla dolmuş,yenik tırnakları olan,çırpı kollarını ve bacaklarını bir vücut geliştirme sporcusu edasıyla kasten avdet-i afişe maksatlı açıkta bırakan tam yerbezi yapmalık atlet ve şort giyen,üstünde moda sayılabilecek tek şey topuklarındaki ışıkları yanan spor ayakkabılar olan,kesintisiz bir halde sümüğü burun deliği-dudak arasında asılı duran benim hikayemi okuyacaksınız.Yıl 1993...

Arabada "Güneye giderken" değil,o zamanın popüler şarkısı "Nankör Kedi"çalıyor.Bense,altı senelik ömrümde acıların en katmerlilerini yaşamışım gibi uzaklara dalarak eşlik ediyorum şarkıya.Bir müddet sonraysa salya akıta akıta dalıyorum uykuya.
Czirrie de czirrie sesi uyandırıyor beni.Gözümü açtığımda ilk gördüğüm şey yapraklı dizaynıyla bozuk 2500 TL oluyor.Amcam gülerek parayla cama vuruyor .İniyorum arabadan,amcam beni kucağına alıyor.'Nasılsın?' sorusunu beklerken 'Kamışa su yürüdü mü?' yle karşılaşıyorum.Alık bir halde 'Pipet!' diyebiliyorum.Fırçamtrak bıyıkları arasından dudaklarını uzarıyor,şakaklarıma konduruyor busesini.Tükürükleri terime karışıyor.Kamp kapısındaki karşılama faslından sonra kalacağımız odaya gitmek üzere kampın içine geçiyoruz.İşte o anda ilk aşkım geçiyor bisikletiyle yanımdan.Bağıl hızdan umumiyetle tiksindiğim için hangi hızda geçip gittiğini çözemiyorum ama tüm detayıyla kazıyorum beynime bu güzelliği.
Ömrümde ilk defa midemde garip şeyler hissediyorum.Güzel gibi,değil gibi.Akşam yemeğinden sonra durduğum yerde duramıyorum;hep bir kıpırtı , bir titreme halindeyim.Aşkın etkisinden oluyor galiba diye düşünüp önemsemiyorum.Gerçeğiyse gece anlıyorum.Aşkın tetiklediğini sandığım tüm bu fonksiyonlar meğer ishal belirtisiymiş.Ankara-Antalya yolu boyunca incir-su ikilisini beraber tüketmemin sonucu götümden işiyorum sabaha dek.Ertesi gün de değişen birşey olmuyor maalesef.Tuvalet-Yatak odası arasında mekik dokuyarak geçiriyorum tüm günü.Sonraki gün ise iyileşiyorum ve atıyorum kendimi dışarı.Amacım ilk defa aşk denen olguyu hissetmeme sebep kızı bulmak.
Çok geçmeden de buluyorum.Sahilde,denizin sığ kısmında 'Heidi'li çocuk bikinisiyle çimiyor.Beni farketmesi için mal varlığımı olanca haşmetiyle sergileyen slip mayomla çopada çopada koşuyorum denize doğru.Tam yanından geçip bırakıyorum kendimi çelik gibi suya.
Kızı merkez alarak yarıçapı beş metre olan bir dairenin yayı üzerinde bir sağa bir sola kulaçlar atıyorum.Tam merkeze geldiğim sıralarda dalış denemeleri yapıyorum.Çapın uç noktalarında ağzımın yarısını suya sokup priuffu prriuu sesleri çıkarıyorum.Ama ne yaparsam yapayım bir türlü dikkatini çekemiyorum.
Ben suyun içinde maymun olmuşken babası geliyor,kızını alıp gidiyor.Bakakalıyorum ardından.Kafama yemiş olduğum güneşin haddi hesabı şaştığından yarı sütlaç modunda terkediyorum denizi.

Akşam yemeğinde amacıma ulaşabiliyorum anca.Açık havada piyanist şantörümüz yemek müziği icra ededursun,biz de ordövrmüş,ara sıcakmış,ana sıcakmış ne gelirse 'günah olmasın' desturuyla tabağı sıyırana dek yiyoruz.İsmini dahi bilmediğim dilber ise iki yan masada ebeveynleriyle oturuyor.
Ne zaman ki yemek faslı bitiyor,insanlar tatlı ve meyve servisi öncesinde yemiş olduklarını yakma maksatlı atıyorlar kendilerini dans pistine.Ben de amcam tarafıdnan zorla kaldırılıyorum oynamaya.Fidayda eşliğinde mal mal el çırpıyorum.O sırada sol tarafımdan uzun ve hızlı bir halay üzerime doğru geliyor.Kçamıyorum.Ailemle arama sonu gözükmeyen bir halay giriyor.Bizimkilerle irtibat kuramıyorum.Rabbime bana yol gööstermesi için duacı bir halde kafamı kaldırıp yalvarıyorum.Bu sefer de disko topu giriyor araya.Rabbimle de irtibat kuramıyorum...
Arkama döndüğümde pistin orta yerinde mahsur kalmış ,benim gibi halay mağduru tahminen yaşıtım bir kızın poposu çarpıyor gözüme."Bari onunla irtibat kurmayı deneyeyim " diyerek yanına gidip eğiliyorum."Birşey mi düşürdün?" diye soruyorum.Kız doğruluyor,hakeza ben de öyle.Ve o poponun ilk aşkıma ait olduğunu öğreniyorum.Birşey düşürmediğini,sadece disko topundan yere vuran renkli ışıkları eli-ayağıyla tutmaya çalıştığını söylüyor.
"yar" diyip sineme sarmaya hazır olduğum kızın zeka özürlü olduğunu düşünemiyorum.Çocuğum çünkü,yetmezmiş gibi bir de aşığım.
Halay ortasında mahsur kaldığımız anlarda tanışıyoruz.Onun da benle aynı yaşta olduğunu,benim gibi Ankara'da oturduğunu ve yonca Evcimik'ten ölesiye tiksinirken Burak Kut'a derin bir sevgi ve saygı beslediğini öğreniyorum.Arkadaş oluyoruz.Halay dağılmaya başladığı sırada ertesi gün için sözleşerek ayrılıyoruz.

İki haftalık tatil boyunca 'yaz-buz'lar yazdırıyorum amcamın hesabına.Biri bana,diğeri ona.Arı Maya'nın ne kadar ulvi bir canlı olduğunu anlatıyoruz birbirimize.Öğlen sıcağında,herkesin güzellik uykusuna yattığı saatlerde ben,TRT 2'de rahmetli kıvırcık Bob Ross'un 'Resim Sevinci' programını izliyordum.İlk aşkıma hediye edebilmek için resim yapıyorum Bob'un öğütleri çerçevesinde.Yalnız işin kötü tarafı "Gel bak,şuradaki yalnız minik çalılığın harikulade gölgesinde oturalım","Hadi kumdan kalemizin yanına gizli,sessiz,şirin bir havuzcuk yapalım." şeklinde gay gay tümceler dökülüyor ağzımdan.
Bob Ross kanımda,kasıklarımda...


Her tatil biter.İnsan o iki haftayı hiç bitmeyecekmiş gibi yaşar ama biter işte.Onun tatili de bitiyordu.Sonraki gün Ankara'ya dönecekti.Bense Ankara'da da ifade edebileceğim duygularımı bekletemedim.Tatilinin son gecesinde dile geldim.
'Seni seviyorum' dedim,'Ben de...' dedi ama iki adım da uzaklaştı.
'Gel!' dedim,gelmedi.'Bari gitme..' dedim '..bundan daha fazla uzaklaşma benden"
Gitti!
Böylece normalinden çok erken bir şekilde çocukluğum bitti.

Bir daha kimse bu şekilde mantıksız,sebepsiz çıkıp gitmez hayatımdan sanıyordum.Yanılmışım.
Yirmibir yaşına geldiğimde karşımda duran kişiye 'Seni seviyorum' dedim, ' Ben de...' dedi ama bakışlarını uzaklara yönlendirdi,iki adım da uzaklaştı.
'Gel!' dedim,gelmedi. ' Bari gitme,bundan daha fazla uzaklaşma benden' dedim
Gitti!
Böylece de normalinden çok erken bir şekilde gençlik dönemim bitti.


SON


24.07.2009

27-5 yaş sendromu

Ne yapıyorum lan ben?Yaş olmuş 22 hala 60-70 kişiyle aynı anda,aynı sınıfa girip benden daha fazla sene okul okumuş,anlatmakta olduğu konuda benden daha bilgili bir insanı bir devamsızlıktan sınıfta bırakma tehdidi yüzünden dinliyorum.Tek tek bakteri isimlerini sayıyor,benim görevimse onları ezberlemek.

Yaratıcı adamdım lan ben,ölüyorum bu bölümde.Oz cadısı gibi.Eriyorum

Şimdilerde ise 'Food preservatives' denince "hıffzıssıhhh" diye kendi kendime gülüyorum,buna gülecek adam mıydım ben?

Ayakkabının içinin tabanı ya da çorabımın tabanı çok ısındı.Arada fark var biliyorum ama ben hangisinin ısındığını çözemiyorum.Ne olursa olsun iyiden iyiye yanıyor ikisinden birisi.Ürperip titriyorum.O sırada yoklama kağıdı geliyor.Ürpererek titreyişimin yarattığı vibrasyondan yararlanıp atıyorum titrek imzamı.Koskoca adam oldum imzama bakan 3 yaşında çocuğun kalemle ilk tanışmasında bıraktığı iz zanneder.Tam adımın karşısına imzamı atmakta zorlanıyorum zira aklım hala ayağımdaki önleyemediğim sıcaklıkta.Buna benzer durumu bir keresinde bir filmi anlatırken yan roldeki şahsın gerçek ismi olan Yadigar Ejder aklıma gelmediğinde yaşamıştım.Kafama takınca uyuyamıyorum bir de.O ismi hatırlayana kadar konsantre olmamı gerektiren hiçbir işi yapamamıştım.Şimdi de 'fatality rate' in neler olduğunu dinleyemiyorum aynı sebepten.Normalde sadece fatal sözcüğü dikkat kesilmeme yetip de artar normal zamanda aslında.

Çim biçme makinasının sesi uzaktan insana hoş gelir.

Huzursuzluk yaratmıyor en azından.uzayan çimi kısaltıyor.O olmasa,o sesi çıkarmasa nasıl olacak çim kısaltmak?Olmayacak.İşte böyle olaylar için soktumunun uzun bacaklı ingilizleri vital diyor.

Düğünde çalınan davul gereksiz,ramazan davulu gerekli.Düğün davulcusuna apayrı uyuzum zaten.Her şarkıya aynı ritmi ver,nasıl olsa gençlik bas gitara odaklanmış.Ritmbaz olmaktan uzak genşler.

Ahahhah hoca 'Adult' dedi.buna da güldüm.Hey gidi geçmiş,lise çağlarımda okulun porno tedarikçisiydim canyoldaşım Emin'im le beraber.

Sibel Kekilli!İyi ki Duvara Karşı da oynayıp meşhur oldun o dönem.Sayende millet tabldot yerken biz karşı lokantadan iskender söylüyorduk kendimize.

Casio F91 W'ma göre yirmi dakikalık bir süre var sınıftan herkesin çıkmasına izin verilmesine.Ömürden bir yirmi dakika.

Çok meme var sınıfta.Erkek başına 6 x 2 = 12 ayrı meme var yaklaşık olarak.Alıcı gözüyle bakmıyorum,haber değeri taşıyan bir unsur olarak gördüm bunu ve yazasım geldi sadece.Güzel meme yok.Favorili,bıyıklı kız memeleri var.Bu kızların ayak başparmaklarında kıllar da var.Baba ayağı gibi.

Erkek başına 6 x 10= 60 kız ayak parmağı düşüyor.Genellikle her altı kızın dördünün ayak serçe parmak tırnağı yok gibidir,hatta yoktur.(4 x 8)+(2 x 10)=52  tam ayak parmağı tırnağı var (Not : ayak fetişisti değilim,tam aksine ayaktan nefret ederim)

Son olarak Allah kahretsin ki erkek başına 5 zıbınlı kız var.Her 6 kızın 5'i göt çatalını bir musluk tamircisinden çok daha fazla önemsiyor ve götünü zıbınla sağlama alıyor.Zıbın açmaya çalışırken can veren gençlerimiz için bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum seni ey okuyucu!

Saymaktan saygı,durmaktan duruşu

8.07.2009

PADAWAN (TWO)

Konseyin sekreteri,aynı zamanda Padme'nin ikizinin sevgilisi olan Edi Pak Bairaam bilgisayarının başındaydı.Ben de yanında türk kahvesi-sigara ikilisini götürüyordum.Canım sıkılıyordu.Edi'nin bilgisayara şöyle bi göz ucuyla baktım.Padawan oluşumun şerefine düzenlenen partide çekildiğimiz yüzlerce fotoğrafın içinden seçtiklerini facebooktaki Jedi fan sayfasına yüklüyordu.Sevgilisiyle olan bir fotoğrafını 'Bebishim ve Bennn:)))' şeklinde adlandırması beni 'iyi ki senin öğrencim değilim lan' düşüncesine itti.Yarım ağızla 'Beni de tegle usta!Eşe dosta havam olsun,bakarsın karı kız düşer' diterek sekreterlikten ayrılıp Master'ım Obi Bali Smail'in yanına seyirttim.

Obi Bali,kendine has kekremsi bir kokuya sahip odada kalıyordu.Odasına girdiğimde bir makineyle uğraşmaktaydı.'Merhaba usta yardım lazım mı?' diye sordum.Dübel istedi,çimento istedi,ingiliz anahtarı istedi.İstedi de istedi.Ne yaptığı hakkında da hiç bir şey söylemiyordu.Padawanlıktan çıraklık seviyesine düştüğüm hissiyatına kapılmıştım.Bu hissiyata kapılmama sarışın ustam Obi Bali'nin çömeldiği için açılan kıç çatalında gözüken kara göt kıllarının neden olduğu apaçıktı. 'Ustam!yengeye söyle bir tamirciye versin.Olmayacak,yapamayacağız biz bu süpürgeyi' dedim. 'Süpürge değil o.R2D2!Üstün bir robot türü.' dedi. 'Asimo gibi he mi?' diye sordum.Ondan daha akıllı,gubirik cibirik sesler çıkaran,çok daha üstün bir robot olduğunu anlattı bana.

Robot lafını duyar duymaz cebimden i-pod'umu çıkardım,açtım müziği,fulledim sesi,koydum kulaklıkları avucumun içine müziğin odaya yayılmasını sağladım. 'Çalıştır usta şu robotu iki tur. Az robot dans yapalım ,şu içinde olduğumuz kasvetli günleri biraz olsun unutalım' dedim. Sağ olsun kabul etti ustam.Ama 'Asıl robot dansı c3po yapar oğlum.İkisini de çalıştıralım bali.' diyerek çalışma masasının yanında duran örtülü cisme doğru yürüdü.O sırada ben " 'Bari' mi dedi yoksa 'Bali' mi dedi lan?" düşüncesine dalmıştım.Ustam örtüyü kaldırdı.Örtünün altından tam kro işi,altın sarısı bir robot çıktı. R2D2'dan daha bir robot duruyordu bu arkadaş ama.Obi Bali her iki robotun da 'On' tuşlarına bastı ve başladık birbirinden kıvak robot dans figürlerimizi sergilemeye.Dübidübi düp dup dibi dup diye oynadık.

Bu eğlencenin bize yetmediğini düşünen master'ım Issız Adam filminden sonra 'belki ekmeğini yerim lan' düşüncesiyle almış olduğu gramofona içinde Imperial March'ın da olduğu karışık plağı taktı.Karışık kaset yaptırıldığını biliyordum lakin karışık plağı ilk defa duymuştum.Herneyse ...

Imperial March eşliğinde 2 robot ve ustam kafa salladılar.Bense ellerimi horon pozisyonunda havaya kaldırıp alışık olduğum üzere kartal pençesi yaptım.Imperial March'ın ardından Tarkan'dan Dön bebeğim başladı.Kro işi robot meğersem duygu sahibiymiş.Oturdu ağladı koskoca metal yığını.Bir şişe yağ içti kederinden,kafası kıyak oldu.Bu şarkı bitince Haluk Levent başladı.Haluk Levent ile headbang'i ayrı ayrı düşünemediğimizden gayet slow bir şarkı olmasına rağmen Akdeniz Akşamları'nda kafa salladık,dil çıkardık,rakınrol forevır hareketi yaptıkSonra yorulduk ve müziği kapadık.

----------------------------------------------------------------------------------------------

Padawan akademisinde ilk haftamdı.Deli gibi lightsaber kullanmak istememe rağmen henğz sadece etrafı tanıyor,güzel insanlık dersi alıyordum.Lakin etrafımdaki büyüklerimin konuşmalarından anladığım kadarıyla da ufukta bir savaş bizi bekliyordu.Bu durum ben ve benim gibi padawanlara hissettirilmemeye çalışılıyordu.Kendimi tutamadım ve götte durmaz zırt osuruk edasıyla Master Yoda'nın huzuruna çıktım.Her ne kadar bana söylenmese de bir savaşın bizi beklediğinden haberim olduğunu belirttim.Yoda: "Dedi bize 'Don't make me destroy you!'Olacak bir savaş kaçınılmaz fakat bilmiyoruz biz ki zamanı ne zaman?" dedi. 

"Yoda hocam!Havlayan itoğluit ısırmaz korkmayın.O oradan ulusun dursun,dert etmeyin siz.Fakat bana dengeleri jedi'lar yönünde değiştirebilecek biri olduğumu söylemiştiniz.Şimdi savaş çıksa birşey yapamam ustam.Oturur düşmana güzel insanlığı öğretmeye kalkarım anca.Sizden ricam bana artık hızlandırılmış bir kurs başlatsanız  da bir an önce uçak binsem,kılıç kuşansam,yardım etsem sizlere." dedim.

Yoda beni haklı buldu.Yamrı yumru elleriyle Obi Bali Smail'e,bana hızlandırılmış kurs vermesini rica eden bir mektup yazdı ve ustama vermek üzere bana teslim etti.Elini öptüm ayrıldım huzurundan.

Artık beni bir hızlandırılmış kurs ve ne zaman başlayacağı belli olmayan bir galaksi savaşı bekliyordu.

                                                                                                                   2. BÖLÜMÜN SONU

2.07.2009

Behçet Kan Ağlıyor

'Karnım ağrıyor','Hastayım ben bugün' gibi kıvırma çabalarına başvurarak, delikanlı gibi 'Ben regl oldum abilerim ablalarım' diyemeyen kızlarımızla tartışma içine girdim.

Kızlarımız benim duymayı istediğim söylemlerin toplum içinde dile getirilmesinin hoş olmadığını savundular lakin benim anladığım kadarıyla bu bir kıvırma.Zira bu tartışma boyunca kızlarımızın ağzından asla 'REGL' kelimesi çıkmadı,bunun yerine 'adet','aybaşı' gibi eş anlamlı sözcükleri tercih ettiler.Şimdi benim koyduğum tanıya gelirsek bence Türk kızları 'regl' diyemiyor.Dilleri dönmüyor.Erkeklerin mastırbasyon,mastürbasyon,Mr.Bison demeyi becerip masturbasyona gelince dillerinin dönmemesi gibi bir durum.Utanılacak bir şey yok kızlar.Ayna karşısında ağzınıza naftalin koyarak 'Regl' deme pratiği yapınız.Olacak.

Tüm kızlarımızı o dönmeyen dillerinden öperim

26.06.2009

İşi Billie Jean İşe Gitmiy Jean


Alışık değilim böyle birşeye sanırım.Her ölüm haberi kuşkusuz üzer insanı ama bir efsanenin ölüm haberiyle ilk defa karşılaşıyorum.Bir Kurt Cobain,bir Freddie Mercury ölümünü hatırlamıyorum haliyle.Layne Staley öldüğünde de grunge dan bihaberdim henüz,yoksa travmalardan travma beğenirdim kendime.

Şimdi anladım o duyguyu.Hayatımdaki en büyük darbe Pascal Nouma'nın Beşiktaşkımdan gönderilmesiydi.Şimdi şükrediyorum Pascal yaşıyor lan hala.

Şu konserleri bitirip de göçeydin be hacı diyorum içimden,herşeye rağmen R.I.P Michael

19.06.2009

Sikerim böyle aşkın ızdırabını


Üç canlı oturuyordu masada. Faruk, Gül ve gül. İkisi can çekişiyordu: Faruk ve gül. Masanın diğer sakini Gül'ün ise keyfi tıkırındaydı. En istediği şeyi gerçekleştirmiş, erkek arkadaşına çiçek aldırmayı başarmıştı. "Gül'ün ellerinde madem gül, sen niye can çekişiyorsun a be nazgul?" demeyin Faruk'a. Erkek okuyucularımız bilir ki çiçek veren ve çiçek verilen yan yana durdukları müddetçe çiçeğin kimin elinde olduğunun bir ehemmiyeti yoktur.

Çiçek, her ne kadar çiçek verilenin ellerinde boy gösterse de herkes bilir ki aslında yanındaki denyo tarafından -ki bu oğlan tarafı olmaktadır-hemcinsi miyyonlarca erkeği zor duruma düşürerek alınmış-verilmiştir.

Bu farz-ı misal Faruk arkadaşımız cidden kız arkadaşını seviyor olabilir, seksi seviyor olabilir, veren el alan elden üstündür atasözünü seviyor olabilir ya da bunlardan tamamen bağımsız olarak kendine has bir denyo olduğundan farklı şeyler denyor olabilir.

 --------------------------------------------------------------------------------------------- 

Öyle ya da böyle biz erkeklerin bir çiçek sorunsalı mevcut efem . Hanım kızlarımız bir şekilde ömürlerinin bir döneminde bizden kendilerine çiçek almamızı talep ediyorlar. Ben etmedim, etmiyorum deme ablacığım sen de ileride edeceksin bilmiyor muyuz sanki? Eminim hiç olmadı iki laf arasında mezarıma şu çiçeklerle gel diyip mih mih mih diye ağlarsınız.

Bugüne kadar camının önünde, balkonunda saksıda çiçek yetiştiren kız arkadaşım olmadı. Şimdi yanlış bilgi de vermeyeyim ilkokulda bir kız arkadaşımın çim adamı vardı. El becerisi(sanırım dersin adı buydu, skimtrak bi dersti zaten koyun götüne) dersinde beraber yapmıştık ve her kendini çılgın fikirli ve komik sanan insan gibi adını ‘Recai’ koymuştuk, çok da gülmüştük. Konumuz bu değildi, sapıyoruz. Efenim kız arkadaşlarımızın bu çiçek sevişlerini bir ölü sevicilikten ayırt edemiyorum maalesef. Tutup kolundan gülün membaı olan güzide ilimiz Isparta'ya götürsen,'Al dalından kokla beybi!' desen burun kıvırırlar ama ser önüne 10 tane gülün lime lime olmuş yaprağını seninle sevişecek delik ararlar. Gülün fidesi değil dalından kopmuş hali mühimdir kızın gözünde.

Ek olarak sadece çiçeğin ölü olması yahut can çekişir vaziyette olması da yeterli olmamaktadır. O çiçek mutlaka sizin ellerinizde bir süre taşınmış olmak zorundadır. Kadınlar, ceplerine para sıkıştırıp 'Git istediğini al balım. Fiyattan korkma sakın! Hangisini seviyorsan…' diyen erkeklere gözyaşlarıyla sert cevaplar verirler. "Çiçeğin alınış, veriliş aşamaları arasında 'mutlaka erkek o çiçeği taşıyacak aga' " adlı kuralı uygulamadığınız takdirde dünyanın tüm çiçeklerini öldürüp verin kız arkadaşınıza ama işleminiz asla onaylanmayacaktır.

Biz erkekler arasında bu tip ‘olmazsa vermem’ diye nitelendirebileceğimiz bir durum yok. Arada öpüşüp sevişelim, damsız girilmeyen yere girelim, ilerde bir gün olur da evlenirsek bekâra verilmeyen evde oturabilelim, bilumum lokantada bulunan ‘Aile salonumuz vardır’ tabelasından nasiplenelim diye kadınlarla beraber olmaktayız. Ve bu beraberlikte yukarıda saydığım nedenler dışında maddesel olarak herhangi bir şey beklememekteyiz. Tam bir anket çalışması içine giremedim ama 15–20 erkekle yaptığım konuşmalarda hepsinin çorba derdinde olduğu; çiçekmiş, maymunmuş, duvarmış vs en ufak bir şeyi (seks vazifesi hariç) kadınlardan beklemedikleri yargısına ulaştım.


E şimdi sevgili müridlerim!

Ben dahil çevremdeki hemen her erkeğin kadınlara çiçek alayım, vereyim, mutlu olayım, mutlu edeyim gibi düşünceler içinde olmadığı bu kadar açıkken; buna ek olarak benim gözlemlerime göre bu iş bir nezaket göstergesi olarak adlandırılmasa hiçbir erkeğin de bunu yapmayacağına da eminim. Hal böyleyken de acaba böyle bir çiçek verim olayını ‘Abi bu bitkiyi kız kısmısının eline tutuşturuyoruz nazikliğimizden yenmiyoruz’ şeklinde çevresine yayıp bir kadın ‘olmazsa olmaz’ı, bir işkence,bir beyefendilik göstergesi haline getiren puşt kim peki? Ben böyle bir kuralın hukukun nereden çıktığını araştırdım. Yıllar yılı havuçla beslenerek bakıp sapasağlam tuttuğum gözlerim 13 numara miyopa kaydı, astigmat aldı başını gitti velhasıl mukadderat herhangi bir kaynakta sevdiceğine ilk çiçeği veren orospu çocuğunun vesikalığını bulamadım, 'Adını bulsam kâfi, gerisini facebooktan devam ederim.' dedim. O da yok. Hangi arama motoruna ‘kadınlara çiçek verme ipneliğini başlatan orospu çocuğu’ diye yazsam karşıma ‘Çiçek aşısı ilk kez Lale devrinde yapıldı’ yazısı geldi. Boşverdim artık ben de.Kaderimizse çekeriz.

Bu yazının sonunda ellerimi göğe uzatıp: ‘Rabbim! Elimizde veya yanımızdaki kızın elinde çiçek var iken bizi bir tanıdıkla karşı karşıya getirme ne olursun.’ diyorum

Amin

edit:şimdi yukarıdaki fotoğraftaki organizasyonu yapan da var.E bunu yapanı o uslanmaz çükünden nerelere asalım?Düşünün.Uğruna bu organizasyon yapılan kız bu oğlanla %99 bir ilişkiye başlar,İlerde durum nolur?Belli değil,lakin ayrıldıkları takdirde kız bulacağı yeni sevgiliden böyle organizasyonlar istemez mi?Böyle böyle beklenti yükselse ne olur?Elde çiçek taşımaktan dahi tiksinen biz mantıklı bünyeler nice hallere düşer?Gül döktüm yollarına adlı konsepte alışmış bayan bir papatya demetiyle doyar mı bu kareyi gördükten sonra?

Efendi olalım.İleride alıcam ben sana çiçek diyerek dişi bedenleri oyalayalım.O vaat edilen vakit gelince de iş dönüşü aldığımız karnıbaharı tutuşturalım dişinin eline.'Al sana çiçek! 7.caddenin oradaki havuzun etrafında var bunlardan hep küçümseme' diyelim.Haydi bugünden itibaren dişilerin beklentilerini minimuma indirmeye başlayalım,onları oyalayıp bu çiçek verme adetinden kendimizi sıyıralım.

10.06.2009

Joy the Great

Korkuyu,yenilgiyi,ezikliği çıkar;şampiyonlukları topla,herkese imkansızlıkla çarp ve tüm bu destanı ölümle böl.

3 mart 1982 doğumlu bir adamım vardı.kendisi kafamda büyüttüğüm adamlar arasında en sevdiğimdi.Kendimi görürdüm onda.Hayatının detaylarına girmeyeceğim ama çok görkemli zaferlerin mimarı,süpersonik karakterde,dünya sikime minare götüme rahatlığında bir adamdı.yıl 2005.21 haziran.Hayatımda yolunda gitmeyen şeyleri bu adamcıktan bildim.Zira o dönem adamcığa 2 sene önce yaşattığım şeyler benim başıma gelmeye başlamıştı.Geleceğimi görmekten korkup,sinirlenip bir anlık gazla öldürdüm adamcığımı.Bok oldu koca destan sağlam kafayla iş yapmamaktan.

Hayal dünyamda yarattığım en sevdiğim adamdı dedim ya,işta ben geçen 4 yılda sürekli onu andım durdum yatağıma yattığımda,araba sürerken,yolda yürürken...Okula giderken durup ağaç yaprağı imzalamışlığım bile vardı ki çok korkmuştum sonradan bunu yaptığımı hatırladığımda.Neyse son 1 ay içindeyse o adama duyduğum özlem tavan yaptı  ve gidip Nba 2k9 adlı oyunu edindim.Ne alaka diyeceksiniz,adam basketbolcuydu.

Yarayı kaşır kabuğunu koparır gibi başladım oyunu oynamaya ve bir karakter yaptım.İntiharından önce Philadelphia ile sözleşme imzalayan bu adam yalnız 3 ay bu klüpte kalmış sonrasında basketbolu bıraktığını açıklamıştı.23 yaşındaydı.Yaptığım karakteri Philadelphia'dan Portland'a takas ettim şimdi oyunda.4,5 yıl önce kaldığı yerden devam ediyor Joy the Great.

Normal geliyor olabilir anlattığım şey, 'ne güzel,yeniden kavuşmuşsun adamına' diyebilirsiniz ama öyle olmuyor işte.Her ne kadar sınırları hayalgücümle sınırlı,yani sınırsız bir dünyada yaşasa da bu adam,sonuçta o dünyanın da bir mantıkla yürümesi gerekiyor ve ben bir aydır ne yapacağımı bilmeden,bir karar veremeden oyunu oynuyorum sürekli.

Adamı yeniden yaşatayım istiyorum deliler gibi ama bu hayata dönüşü kendime açıklayamıyorum kaldı ki o hayal dünyasının insanlarına nasıl açıklayayım.Çok büyük açmazdayım,oyunu silmek tek kaçış yolum olacak gibi.

Şimdi içeride eskiden olduğu gibi duvarlara birşeyler yazıyor adamcık.Yaklaşık bir saat kadar önce de burada,Amerika'da bir televizyon programına katıldı.Birazdan da odasına çağırdığı kadın gelir,onla vakit geçirir.Yarın Mavericks maçı var.Ama o da biliyor,ben de biliyorum ki bu durum yarın onu zerre etkilemeyecek.

-------------------------------------------------------------------------------------------------

Beynim çatlamak üzere işte bu sebepten.İnsanlardan mümkün mertebe soyutladım kendimi,zira birilerinin yanında bedenen bulunabiliyorum fakat aklım hep o ötedünyamda.Nasıl yapsam etsem de bu adamı ne yapacağıma karar versem,içim rahatlasa diye düşünüyorum hemen her an.İkiyüzlülüğe gerek yok diyerek hemen hemen kimseyi aramadım sormadım bir aydır sırf bu yüzden.Umarım birkaç gece içinde bir kaçış yolu bulabilirim,aksi takdirde iyice insanlardan kopacağım.

Mantıklı bir çözüm yolu bulabilmem dileğiyle.Azıcık dolu beynimi kustum,bir öykü veremedim sizlere kusura bakmayın.

 

2.06.2009

Bi hava değişikliği yapayım,BAKARIZ!

Çok sıkkın bir dönem olsa gerek.Herşeye "Olur" diyorum,herşeye "Bakarız"...

Çok istiyorum bir yerlere gitmek,bir yandan da hiç ayrılasım yok yattığım yataktan.Yattığım yerden tv de tenis seyrederken tek çabamı sırtımın altında kalan yer ısınınca biraz yana kayarken gösteriyorum.

Birçok insanı ihmal ettim.'Görüşelim abi yea mea!' diyen yavşaklardan oldum.'Tamam,aklımdasın arayacağım  seni bu hafta içinde' diyerek yalanlardan yalan seçiyorum kendime.

Boş olduğum zamanlar salakça ellerimi seyretmekten büyük haz aldığımı yazmıştım önceki yazılarımdan birinde.Bu aralarsa bu aktiviteme ek olarak;saçımda,alnımın sağ tarafının üstündeki bölümde çıkan beyaza ve bıyıklarımdaki yarı sarı-yarı siyah kıllara bakıyorum.

Öyle üşengecim ki yazı yazayım buraya istiyorum onu bile erteleyip duruyorum.Akşam yazarım,yarın bakarım la geçiyor günler.Hepinizden özür diliyorum,beklediğinize değecek bişeyler karalamıyorum şu anda.

Ama iyi geleceğini umarak ufak bir hava değişikliğine çıkıyorum 3-4 günlüğüne.İstanbul'a yolculuk.Döndüğümde elimde sizleri güldürecek güzel yazılar olacağını umuyorum.

Tekrar hepinizden özür dilerim..

18.05.2009

Aş Kendini Gel Pilava

Eşşoğleşşek,hıyar,göt vs yi bipleyen,sigarayı mozaikleyen rütük yetkilileri bu rezilliğe izin verdiniz madem bundan kelli benim'Şark Bülbülü'nden aldığım hazzı biplerle kesmeyin gayrı.

Not:Asuman hanım pilavını ben tv yi açmadan önce göstermiş sanırım,o nedenle asuman hanımın pilavının görüntülerini sizlerle paylaşamıyorum.affınıza sığındım

16.05.2009

Sex and the Pipi

              İlk denememdi. '24 saat açık da bana mı açık?' diyerek verdiği hizmeti küçümsediğim okul kütüphanemizde gecenin saat 2'sinde organik kimya çalışıyordum.Uzun zamandır masturbasyonu aksattığım için mi yoksa kütüphanenin havasından mı suyundan mıdır bilmem;kapıdan giren her dişi gözümde şapşahane sex objesi olarak gözüküyordu. 'Aman şunu şöyle yapsam' , 'Aman buna şöyle bir dalsam' diye diye sevişmiş kadar oldum.

             Kütüphaneyi şenlik sonrası okulda sabahlama maksatlı kullanan birkaç sarhoş kızı da gözüme kestirdim.Ama apaçi misali üzerimde kupa finaline özel olarak giydiğim Beşiktaş formasıyla dolaştığımdan pek şansım olduğunu düşünmüyordum.Aras'a nazire yaparcasına birkaç kıza bıyık burdum,oralı olmadılar.İşi şova döküp dudaklarımın üzerinden ağzıma dökülen bıyıkları merp merp diye kemirerek budadım,etkilenmediler.

            İyiki de etkilenmediler.Milyonlarca bilginin bulunduğu bu güzide eğitim yuvasında alelade sex peşindeydim.Aklıma kütüphanede bulunması olası dini kitapları getirdim,ereksiyonum saniyesinde söndü.Aslında var ya okuyucu!Şimdi edebiyata ya da yıldız amfiye gitsem şahane sarhoş kız yaparım.Ha dayak yeme ihtimalim var mı?Var,hem de çok var.Ama sex'e değer.Ferhat,kendisine bakma potansiyeli olan tek kız uğruna şahane dağ delmedi mi?Mecnun da aynı Ferhat'ın durumundayken çöllerde "ĞĞĞAAAAM!ĞĞĞĞĞĞĞĞAAAAAM!" diye diye delirmedi mi?Sex için bunca uğraşa giren büyüklerimin yanında ben bir kamyon sopa yemişim çok mu?

            Durun!Hemen birkaç paragraf içinde sex'e atıp tutarak sex'ten soğuyayım.Zira yaklaşık 7 saat sonra organik sınavı götüme girizleyecek.Aklımda sex'e dair ne varsa silip atayım ki derse döneyim:

             Ya arkadaş sex ne ya?İki kişi öpüşüyor başta.Bu iki kişi de 'Ulan hemen soyunmayayım.Belki partnerim sadece öpüşmek istiyordur sex düşünmüyordur.Sonra abaza durumuna düşmeyeyim.' düşüncesiyle saatlerce soyunamıyor.Sonra ne oluyorsa oluyor,eş zamanlı bir soyunuma gitmeyi başarıyor partnerler.Sonra böyle garip şekillerde debeleniyorlar - ki para versen o şekillerden hiçbirine girmez insanoğlu yek başına.Eee ne diyordum?Hah soyunma!Soyunmayı takiben etek traşını aksatan tarafın illa "Karanlıkta yapalım,utanıyoruuuum!" mızmızlanmaları.İki tarafında iyiden iyiye vücudun salgıladığı saçma sapan bir sıvı olan hormonlara yenik düşerek kızışmaları ve tabi ki final:Malabadi aftırşeyv

            Resmen rezillik.Ulan küfür niyetine aşağıladığın hayvan olan eşşeğin,ayının yaptığını ne yapıyorsun.Ey oğlan ne diye sikiyosun arkadaşını?Ey kız ne diye domalıyorsun oğlana?Ayı yapsa bunları,diskoveri çenılda izler ekkeke mokkaka gülersin.Sen yapınca ama süperimsi bi olaya imza atmış oluyorsun değil mi?Bir de tüm bu rezilliği ultra mega ok bir şey yapmışsın gibi sabah olur olmaz 'Dün gece ne güzeldi diiii mi? ;)' diye mesajlara taşıyorsun.Toptan mide bulandırıcı.

           Sevgili müridlerim,sayın okurlar.Yapmak için can attığınız aktiviteye fütursuzca ağza alınmayacak şeyler sallıyorum diye "Aaaa gay yazar!Çok cool!" , "Aaa aseksüel yazar,ne kadar entel mentel" demeyin.Arar bulurum sizi ve demin anlattığım onca aktiviteyi üzerinizde uygularım.Sabahleyin de benden gelen duygusal bir cep telefonu mesajıyla uyanırsınız "Dün gece ne siktim seni lan!" yazan.Yaparım bunu!

24.04.2009

Dikkat Dikkat!!

saat 3 civarında öndeki arabaya çarpmak suretiyle kaza yaptım.ağzım burnum yerinde çok şükür fakat arabanın ön tarafı artık yok.aksi gibi arabanın kaskosu tam 1 hafta önce bitmiş ve ben yenilemeyi bu haftasonuna ertelemiştim,4 milyar götüme kaçacak anlayacağınız.blog u okuyan herkese sesleniyorum:çeviri işleri yapmaya başlıyorum gün itibariyle.üst düzey ingilizcem var.etrafınızda çeviri vs işleri olanları mümkünse bana yönlendirin

(şaka falan değil,ciddiyim.)

17.04.2009

Pada(ONE)

                          Ey okur!Bu yeni projem olan bir öykü dizisinin ilk halkası,girizgahıdır.

-------------------------------------------------------------------------------------------------

              "Sen seçilmiş kişisin,kanındaki birşey çok yüksekmiş Yoda söyledi." dedi."Alkol?" dedim,"Yok lan midoklorian mıymış neymiş,Jedi olmanın bir numaralı kuralıymış" dedi.Ne ara benden kan aldı da test ettirdi diye düşünedurayım bir gün öncesinde Pes 2009 öncesi 'Kan alırım' diye bağırışları aklıma geldi.Yenilmemin ardından mecazi konuşmadığını bir tüp kan alarak ispatlamıştı.Şaşkınlığımı üzerimden atar atmaz sevince boğuldum. 'Usta sen bana o ışıklı kılıçtan ver,bir de adımı sizinki gibi klasımsı birşeylere çevir ben her türlü varım.'dedim. O kolaymış.Cebinden bir lightsaber çıkarıp verdi.Ne renk diye sordum,maviymiş,Abi grili siyahlı bişeyler yok mu dedim,yokmuş.Çaresiz kabul ettim lightsaberımı.Sonra bir kağıt kalem çıkarıp tutuşturdu elime.İmzala dedi,imzaladım okumadan.Ne olduğunu sordum kağıdı uzatırken.Önemsizmiş,kılıcı üzerime zimmetlediklerinin bir belgesiymiş.Kılıca birşey olursa benden bilirlermiş.Buna rağmen hemen bir koşu tuvalete gidip lightsaber ımın kabzasına forza beşiktaş yazdım,yetmedi bir de üç hilal kazıdım.Kabzası artık bana özeldi.Padawan sürecim bu şekilde başlamaktaydı.

                Beni konseye götüreceğini söyledi,orada da son kez Yoda'nın onayını aldıktan sonra beni bir Jedi'ın yanına öğrenci olarak vereceklerini belirtti.Yola koyulduk.Yürürken aklıma adını bilmediğim geldi,1 haftadır arsız gibi eteğimin dibinde dolanan adamın adını bilmiyorudum daha,sordum söyledi.Obi Van Kenobi'ymiş adı.Yol boyunca Jedi'lığı övdük Obi Van'la birbirimize.Dark Side'a kavgada ağza alınmayacak şeyler söyledik.Şakalar yaptık konseyle alakalı. 'Konsey monsey olay baya bir Kurtlar Vadisi'ne dönmüş  Obi Van abi,yoksa Yoda'nın lakabı da Baron mu tsısısı ısısısı' diye espri yaptım hatta.Güldü,gülüştük.

              Konsey odasına geldiğimde ilk önce büyük bir kapı karşıladı beni.3 parmağım havada şöyle bi sağdan sola attırdım elimi,açılmadı kapı.Daha gücü kullanmayı bilmiyormuşum,ondanmış.Öyle dedi Obi.Kapıya akreditasyon kartını okuttu tuffuf diye açıldı koca kapı,konsey odasına geçtik.Yoda'yı gördüm kapının tam karşısında oturan ekibin ortasında.Bi koşu yanına gittim,eline yapıştım.Öptürmemek için iki büklüm oldu ama öptüm yine de. "Ol berhudar" dedi.Diğer masterları da sağ elimi kalbimin üstüne koyup başımı eğerek 'Selamünaleyküm masterlarım' diye selamladım.Herkes 'Vealeykümselam' dedi bir tek Yoda 'Selamvealeyküm' dedi.

            Beni konsey salonunun tam ortasında bir yere,tam karşılarına oturttular.Söze Obi Van Kenobi başladı.Bir süredir beni izlediğini ve bende çok çok yoğun bir force hissettiğini anlattı konseye.Konsey de onu hmm hmm diye dinledi,Yoda da hmm hmm diye dinledi.Obi Van sözünü bitirince Yoda "Bu çocukta ben hissetmemek kötü birşey Anakin'de olduğu gibi." dedi."Bundan sonra sen Obi Bali Smail'in öğrencisi olmak,padawan olmak.Büyük Jedi olmak ilerde." diye devam etti ve "Adın da Qui Sar Gammaron" şeklinde sözlerini bitirdi.

            Yeni ismim hoşuma gitmişti,kılıç da iyiydi,yoda sözlerini bitirir bitirmez hemencecik saçlarım Padawan saçı da oluvermişti.Çok mutlu oldum,bu mutluluğumu bir keyif sigarasıyla şenlendireyim istedim.Pakedi cebimden çıkarıp konseye ve master'ıma uzattım.Kullanmıyormuş hiçbiri,Obi Bali 'Sadece puro içerim ki oğlum ben' diye karizma yapmaya çalıştı,etkilenmedim.Işın kılıcımı 'Voiiioonnnnn' diye çalıştırıp sigaramı yaktım.Master Windu 'Var mı aklına takılan birşey yavrum?' diye sordu. "Var" dedim,"Efendi Yoda az önce 'bu çocuğun içinde kötü birşey görmüyorum' dedi lakin bende az biraz şehvet var,porno morno izliyorum arada,sorun olmasın?" dedim.Sağ olsun Master Obi Bali Smail içimi rahatlattı : "Bak hep duyuyorsun adı geçiyor bizim bir Anakin vardı.Karıya kıza taktı,götü başı dağıttı.Sen rahat ol çek 31'ini dalgana bak"

           

              Biraz oturup muhabbet ettik,sonra Padme'nin ikizi salona büyükçe bir kutlama yaş pastası getirdi.Pastanın üzerindeki mumları üfler gibi yaparken,pastayı keser gibi yaparken fotoğraflar çekildim.Gazımı alamadım Yoda'yla ve diğer tüm konseyle facebook fotosu çekildik,myspace fotosu çekildik.Çocuklar gibi şendik.İlerleyen dakikalarda konsey kendi arasında force kullanarak pasta savaşı bile yaptı.Benim henüz force u kullanma konusunda bilgim olmadığından elimi kullanarak savaşa eşlik ettim.Artık bir padawandım.Qui Sar Gammaron'dum.

                                                                                                                        DEVAM EDECEK...

9.04.2009

Ben İşin Bilgisindeyim Aga!..

       İlk küfrümü ettiğim yıllar işte.Yaş 7-8.Bin emekle Mario'yu finale getirmiş akabinde görüntüyü kaybetmiştim.Adaptör patlamış,sigorta atmış."Mario kere ananı sikeyim senin!" diye Mario'ya sövdüm,yetmedi "Adaptör kere seni icat edenin ..." diye devam ettim.Annem duymuş

          Yaş 7-8 idi.

       Dışarı çıkmaktansa evde,ayak parmaklarıma ya da avucumdaki çizgilere bakmak daha eğlenceliydi o zamanlar.Fakat ne zaman ki ilk küfrümü ettim;küfrüme sebep olan atari annem tarafından derhal yasaklandı,bu durum 'Çocuk evvde mal gibi avucuna,ayağına bakıyor.Çıksın dışarı da iki insanla konuşsun.' düşüncesiyle dışarı çıkarılmamla devam etti.Solucan bölmek hoşuma gider oldu dışarıda da . Yağmur yağdığı zamanlar en keyifli olduğum zamanlar olmuştu.Daha önce doğum günü yazımda da söylemiştim ya :'Ben sevdiğim,istediğim birşeyi elde ettiğim zaman mutluluğum uçup gidiyor.O elde etmeyi istediğim şeyin hayaliyle yanıp tutuştuğum zamanlar ise deli gibi keyif alıyorum hayatımdan.'.O yüzden solucanların dışarıya çıkmasının habercisi yağmur zamanı daha keyifliydi işte.

          Her gün her gün dışarıda kaldığınız takdirde illaki biri yanınıza gelip sizle iletişim kuruyor,öyle ya da böyle.En basitinden "Kime geldiniz la siz?" diyen bir adam görünümlü çocuk takılıyor peşinize.Böyle solucan ameliyatlarım sırasında ben farkında olmadan birçok çocukla tanışmışım.Bir gün bir baktım epey bir çevrem olmuş.-Çok insanın hayatımda olmasından korkarım.O zamanlardan gelen bir huy demek ki.Çok insanın sorumluluğunu sevmem,istemem,korkarım.Ben sabah anneme 'Günaydın!' demeye üşenirken cep telefonu alarmının dürtüşüyle yılın 100 ayrı gününde 100 ayrı kişinin doğum gününü kutlamayı nasıl becereyim?

          Yere bakarak yürümeyi severim,niye birilerine selam vermeyi es geçmeyeyim korkusuyla başım yukarıda yürüyeyim.

           Sokaktaki birkaç haftamın sonunda bir futbol topu aldırdım özentilikten.Birinden özenip aldığım ilk şey o toptu.İkinci ve son şey ise lise 2 de aldığım renkli ekranlı,polifonik cep telefonuydu.Herkes derste oyun oynar,bluetooth la birbirine müzik atario müzikleri derste hocayı sinirlendirmek için gizlice çalardı.Özendim,A1018 imi bırakıp T610'a geçtim.

           Mahallede birçok çocuğun topu vardı ve o gün maç kimin topuyla yapılıyorsa o top sahibi oyun sırasında "Top benim oğlum!" diye söze girip kendince kurallar koyma hakkına sahipti.O zamanın parasıyla hayli yüksek bi meblağa aldığım top mahalle sınırlarına girince milletin topları ortadan kalktı,her maçın top sahibi ben olmaya başladım.Şimdiki aklım olsa o kıymetli topum için "Asfaltta oynanmaz oğlum bunla ki!" der,kendisini halı sahalara saklardım.Ama çocukluk işte,çıkarıp asfalt üzeinde şehvetle tepikledim,tepiklettim meşin yuvarlağı.

             Sonraki günlerde sabah erken,öğlen sıcak,akşam geç vakitler farketmeksizin sürekli kapımız çalınmaya başladı.Solucan kesimi veya top tepimi sırasında tanıştığım ama gözümdeki yerleri 'Merhaba-Merhaba' dan öteye geçmeyen çocuklar zili eskitir oldu.Şimdiye uyarlayıp ruh halimi aklınızda oluşturayım sevgili okurlar(okuuur nasılsın lan?yeminlen yazı bitsin de yorum yap diye sabırsızlanıyorum.Yazı bahane maksat yorum üzerinden sizle laklak)öhürm evet aklınızda oluşturayım sevgili okurlar:

           Şimdi 23 yaşındayım.Birileri kalkıp sürekli beni partilere,barlara,aktivitelere çağırsa;'Vay sensiz olmaz','Vay sen kralsın' deseler ne olur benim ruh halim?

           Evet!Göt kalkımı yaşar.Ben de 8 yaşımda yaşadım işte o göt kalkımını.Benden 2-3 yaş büyüklere küfürlü ünlemlerle seslendim.Yaşıma başıma bakmadan mahalle esnafına ismiyle hitap edip ürünlerine zarar verdim.Cümlelerim emir kipi modunda seyretmeye başladı.Tüm mahalle çocukları bir benim sağlığıma duacı zannettim.

            Öyle değilmiş işin aslı.

             Onlar işin topundalarmış meğer.

             Çok sevdiğim topum,alınışının 4. ayında görkemli bir şekilde dikenli tellere saplanarak oracıkta havasını teslim etti.Ben henüz işin ciddiyetinin farkına varamamış halde :'Halil!Senin hem basket hem futbol mikasanı getirsene,metirsene' diye hala emir yağdırıyordum.Mikasa hiç gelmedi,evlere dağıldık.

            Sonraki günler kapı çalınmaz oldu.Camdan dışarı baktığımda ise oyunun,eğlencenin aksatılmadan devam ettiğine şahit oluyordum.Gerizekalı bir çocuk olduğumdan ancak annemin laflarıyla kendime gelebildim,durumu anlayabildim.

           'Onlar işin topundalarmış yavrum!'

           Belki de o yüzden şimdi meta yerine işin bilgisindeyim ha?Gömlek alacağına;gömleğin tarihçesini anlatsan ya bana.İşte o zaman vecd ile bin secde ederim.

29.03.2009

Mürekcaps+lock

Bu günlük gibisinden bir yazı olacak ama olsun.

Efenim bugün bayram sabahı kalkann çocuklar gibi şendim.Malum seçim günüydü.Pazar sabahı olmasına rağmen kahvaltımı alelacele yapıp oy vermeye koştum.Oylarımı kullanırken mührün cazibesine kapılıp tüm kolumu evet evet evet diye mühürledim perde arkasında.Sık sık perdeden çıkıp ıstamdapan mürekkep tazeledim.En sonunda duruldum ve çıktım kabinden.3 zarftan sonuncusunu da sandığa atıp işaret parmağımı uzattım görevliye.Parmak mürekkepleme yok artık dedi.Ondan sonrasını hatırlamıyorum.Bileklerimi kesmişim o kağıttan oy pusulalarıyla.

Daha da oy kullanmam zati,varsın ceza gelsin.mürekkepim,seçimleri sevme nedenim alınmış elimden neyleyim gerisini.

Şimdi ders çalışmam lazım.Yarın gıda mikrobiyolojisi vizem var lakin hiç çalışasım yok.O daire grafikler yok mu?Aaaah ah var ulan.Kapıldım büyünüze.Şimdi internette istatistik sitelerine girip girip en az sizin kadar güzel grafikler arıyorum ey daire grafikleri.Sütun varmış,tanıştım,ama sen gibi değil o sarmadı beni.Daire grafik ve parmak mürekkepleme ikilisi illaki sadece seçimlerde karşıma çıkacaklarsa ömrümün sonuna dek hergün seçim olsun lan!Kahvaltıda ne yiyeceğimi seçeyim,okula giderken ne giyeceğimi seçeyim,ihalede kozu ne yapacağımı seçeyim,seçeyim de seçeyim.

Parmak mürekkeplemeyi kaldıranların ağzına sıçayım da sıçayım.

21.03.2009

Yıl 2022

Nasıl bir hata yapmıştım?Henüz 35 yaşında olmama rağmen karımla şokella kaplarımızı ayırmıştık.Seksüel yeteneklerimizi henüz kaybetmemiş olduğumuzdan şimdilik yataklarımız aynıydı.Nefret ettiğimi bin defa dile getirmeme rağmen şokellayı çatalla yiyen,süren bir kadınla nasıl evlenmiştim.Pollyannacılık oynuyor ,'Allahtan reçele,bala ekmek banmıyor yoksa katil olurdum lan!' diye teselliler sunuyordum kendime.

              Bir de kızım var.Kızım olmasını istemezdim hiç gençliğimde ama oldu hem de malesef güzel bir kızım oldu.Şimdi 12 yaşında,adı Zuhalsu.Kızın başına birşey gelmesin diye koruyup kollamaktan ben helak oldum.Zira günümüzde yapılan araştırmalarda elde edilen verilere göre kutuyu açtırma yaşı 9'a düştü.Bu yaşta henüz erkek çocuklar ergenliğe girip kutu açma kapasitesine sahip olamadıkları için bilimum zerzevattan şüpheleniliyor.Nice zamandır eve patlıcanmış salatalıkmış kabakmış sokmadım.Hasretim sebzeye.

             Geçenlerde nereden esti bilmem,girdim kızımın odasına.Duvarlarında "Sanat Güneşi Ajdar" posterleri olan odasında sinirlerim bozulmasın diye duvarlara bakmamaya çalışarak kızımla konuştum.Lakin ince konuşmayı beceremem,beceremedim de...

              'Yavrum,baba kız artık birşeyleri paylaşmalıyız,senin erkek arkadaşın var mı bakalım?'dedim.

              'Bna çk ktü dvrandı vve gttieeaaaaühüühühü' diye ağlamaya başladı.'Aha' dedim 'Kızın kutusuna ilişip kaçmış.Emin olmadan gidip öldürmeyeyim çocuğu lightsaber'ımla,ne de olsa can taşıyor' diye düşündüm.O yüzden kızımdan detay vermesini rica ettim.

              'Yavrum ilişti mi sana?' dedim.

              'Yok baba.nağlakaki yaniee!' dedi.

              'Peki o çocuğu geçelim,herhangi bir insan evladı,bir başkası ilişti mi sana hiç?'dedim

               'İlişmek ne bba?'

               'Ya siktiler mi seni hiç diyorum kızım tövbe tövbe.'

              'Bba ya çk kbaasın bikere tmam mıııııı!Yk öle bşiy hç oolmadıaaa!' dedi

               Hay senin yamrı ağzına sıçayım dedim içimden.Kızımın bu cevabı içimi rahatlatıp mutlu etmişti beni.Ama bir yanım da üzgündü,keşke biri ilişmiş olsaydı lan kıza diyordu.Zira Aile Şerefi'ndeki Yaşar Usta gibi,kızıma ilişen adamın babasının karşısına geçip 'Bak beyim...' diye başlayan o meşhur tiradı da geçmek isterdi bu deli gönül.Yıl 2022 ama hala Aile Şerefi oynuyor tvlerde.7 boyutlu filmlerimizden sıkılınca açıp izliyoruz maaile.

              Ey okuyucu,birebir sohbet etmiş olduklarımız bilir,hep güzel bir kadınla evleneyim istedim gençliğimde.Bu sayede üstün ırk yaratmaktı hedefim.Ama bu güzel kadının meyvesinin kız olacağını düşünmüyordum hiç.Oğlum olur,o da annesinden güzel dış görünümü,bendense düzgün kaşlarımı alır ve çok yakışıksal bir eleman olur diye düşünüyordum.Sonra bunun yaşamı boyunca çevresinde güzel kızlar olur ve bu güzel kızlardan olgun erkek hastalarını da ben alırım kendime diye tatlı hülyalara dalıyordum.Olmadı,kız oldu.Hanımsa ikinci çocuğa izin vermiyor.Kaç defa prezonun ucunu gizlice delip girdim ilişkiye ama olmadı,gitti aldırdı günahsız çocukları.Ben günah içinde kaldım yeminlen.Bu arada evet 7 boyutlu görüntü veren tvlerimiz var ama hala ilkel prezoyu geliştiremedik.

              Gıda mühendisliği yapıyorum.'Hani yazar ya da senarist olacaktın lan!' diye bağırıyorum aynaya bakarak arada.Bazen de ekliyorum 'Are you big player?' diye.

             O gün çizgili pijamamı çıkarıp çağımıza -ki çağımızın ismi alüminyoum çağı-uygun kıyafetler giymek için dolabımı açtım.Parlak parlak,bundan 20 yıl önce giyip sokağa çıksam 'OĞLAN' diye çağırılacağım kıyafetlerden birini seçip işe gidecektim.Fakat dolabın kapağını açmamla iki çıplak adamı karşımda bulmam bir oldu.İkisi de edep yerleri yerine gözlerini kapıyorlardı.Hemen birkaç saniye  içerisinde kendi uzvumla onlarınkini karşılaştırıverdim.Neşelendim.

              Gardrobumda iki çıplak adam bulmama rağmen gevrek gevrek gülüyordum.Hemen olmam gereken hale ciddi bir hale döndüm.'Kimsin lan?' dedim

               "Amcacım ben Zuhalsu'nun erkek arkadaşıyım,memnun oldum tanıştığımıza"

               "Ben olmadım lan.Söyle kızıma iliştin mi ha?" dedim.

               "İlişmek ne amcacım?" diye sordu.

               "Siktin mi kızımı laaan,adamı delirtme" diye bağırdım en sonunda.Bu ise "Ya amcacım siktim tabi.Vallahi Avropalılaştık.Yıllar önce benim bi Fransız sevgilim vardı.Bi gece babası çekti beni kenara 'Dün sen kızımı niye iskmedin?' diye bi güzel dövdü.O gün bugündür tuttuğumu öperim."diyerek ölüm fermanını bizzat imzaladı.Dizimle vura vura kötürüm bıraktım iti.Sıra diğer elemana gelmişti.Adamı sorgusuz sualsiz kötürüm bırakmaya karar vermiştim lakin dizimi kaldırmamla 'bir saniye efenim benim durumum biraz farklı' demesi bir oldu.Durdum,dizimi indirdim. "Efenim ben o kızla herhangi birşey yaşamadım,yaşamam da sözkonusu değil zati." dedi.Sevinmiştim,tam ağzımı açıp 'Aferin ' diyecekken "zira o kız benim öz evladım,babasıyım ben onun" diye devam etti.Dizlerim üzerine çöküp kaldım."Yıllar yılı 'Kaşını gözünü babadan almış,sinir hastası olma huyunu babasından almış' diyip durdular,nasıl olur lan?" diye haykırdım.

              Bana gerçekleri anlatmaya başladı.Bir ara dikkatimin başka şeylere kaydığını görüp sinirlendi,neden kendisini dinlemediğimi sordu.Anlattığı şeylerin ciddiyetinin şu anki hali olan çıplaklığı sebebiyle uçup gittiğini belirttim.Dolaptan röbdeşambrımı alıp anlatmaya devam etti.

              Ey okuyucu ben yıllar yılı kocaman bir yalan yaşamışım meğerse.Kızım başkasındanmış,o kürtajların hiçbiri benden kaynaklı değilmiş,karım diyip koynuma aldığım el kızı başkalarıyla seksten sekse koşuyormuş.Ben ise zaten kısırmışım.Kısır ne lan???Hemoroid bile ilk duyuşta bir 'Vay!' dedirtirken kısır ne Allah aşkına.Karşımda duran adam sözlerini kısır olduğumu açıklayarak bitirdiğinden ve benim beyin mekanizman sadece son söylenenleri hafızada tutabildiğinden ben sadece kısır oluşuma üzülüp hüzünlendim.Yıkılmış bakışlarla testislerimi avuçladım.Yıllar öncesinden hayal meyal hatırladığım bir türkü geldi aklıma nedense 'Testisi elinde' isimli.

              Dizimle vuramadım kendi testislerime hınçla.Yaş otuzbeş yolun yarısı edermiş.

               

14.03.2009

Seks Seks diye nicesine sarıldım (mim içerir!)

Blog yazarlarından kimi ha kimiii?!!

Sami hazinsesten gelen mimi göğsümde yumuşattıktan sonra yere indirdim.ama biliyordum ki sonrasını da getirmem gerekirdi.ömrüm boyu maç sonunda " iyi mücadele ettik" diyen adamla kendimi özdeşleştirmiş olan minimal teknik kapasiteli ben,hocam Arasones tarafından bana görev verildiğini gördüm ve elimi taşın altına sokmalıyım dedim.

Konu puccadan ve sami beyden okuduğum üzere seks.şimdi ben buraya "hayatta blogdan biriyle yatmam lan" yazsam biliyorum en ufak bir havam olmayacak,mailim 'ne olur benle seviş!!!' diyenlerle dolmayacak.hatta tam tersi bir dahaki sefere 'blogdaki ibneler' başlığı altında mimleneceğim ve blog u okuyan babam tarafından dehşetengiz diz darbeleriyle öldürüleceğim.o yüzden "blogumu okuyan bilimum DİŞİlerle çiftleşesim var babacığım!" diyor,dişiyi vurguluyor ve bu satırlarla babamın gönlünü fethediyorum.

Ha blog unuz var ha yok benim için farkmaz ey müridlerim.Sakın bundan Demirbey nefes alana saldırıyor diye bir düşünceye kapılmayın.Benim de kendi çapımda beğenilerim var elbette.fantezilerim bile var lan.İnanın az biraz param olsa bildiğiniz ıssız adam olur liseliden jimnastiğe,ofisten öğretmene,mordor'da seksten deathstar'da sekse .. binbir türlü fanteziye koşardım.çirkinim lakin para bende.sözüm parama geçer.Sizinle sekse gelmeden önce de şifonyerimin don çekmecesini açar,vakti zamanında 20 liraya kıyıp aldığım mor-sarı çiçekli,yanardönerli,markalı donumu giyer gözünüzde vaay süper iç çamaşırı diye saygınlığımı da kazanırdım.duşumu önceden alır olası bir tiksinme ve beraberinde yatağı terketme durumunu da en başından engellerdim.kulağınıza 'elimi tut,beni hisset.ben senim sen de bensin.şampiyon beşiktaş'  der tırto film kalıplarını kullanarak ateşinizi de yükseltirdim.sabah uyandığınızda yatakta ben olmayınca da korkmayın,bakın uyarıyorum şimdiden.bilin ki ya aşağıya fotomaç,sigara almaya inmişimdir ya da mutfakta-ekstra bir gecelik seksin kapısını zorlayan bir hareket olan- kahvaltı hazırlama eylemine girişmişimdir.pastırmalı yumurta yanında süt ,nefisss.(mutfağa bir girdim mi içine sıçarım,onu da sen temizliyceksin beybi)

geniş arşive sahip olduğumdan dolayı takıldığımız yerlerde football manager-tactics-hücum adlı klasöre girer 1001 filmden birini açar,aklımıza takılan pozisyonları ve dahi aklımıza gelmeyen pozisyonları çalışır tekrar denerdik.bilmemek değil öğrenmeyip de yapmamak ayıp.uf ya seks garip lan mürid(yazar okuyucuyla sohbet havasında yazıyor).hayvanlar da yapıyor,biz de yapıyoruz,wookieler de yapar,e.t bile yapabilir,ama böyle üzerine konuşunca insan bi isterik oluyor.buna tıpta ister ya(histeria ahhah) demişler hatta.

kısaca ben müridlerimi ve okuduğum blogları sevmelere doyamazken issskmek de nerden çıktı.henüz ön sevişiyoruz,işteş fiil.

bana 'yakışıklı' diyip aylardır göt kalkımıyla beni meydanlara salan julie me göz kırparım,ah blog un olsaydı da mimleyeydim derim ve mimime geçerim.

sayın uçan hollandalıyı

uzun bir isme sahip get out of your shell now! hamfendiyi

juninhoooooooooooooooooooooooooooyu

cerenimis ve 

metzelder bey i mim içinde bırakıyorum efem.

5.03.2009

Bu da mı Gol Değil?


             Youtube açıp birbirmize komik videolar izletiriz günün birinde belki.Videoların nasıl çekildiğini,çeken insanların nasıl ruh halleriyle o işlere bulaştıklarını düşünürken bir sohbete başlarız belki.

             Bir sen video açarsın bir ben açarım ve biz videoları tüm hayranlığımızla izlerken sen bana birşeyler katarsın,ben de sana birşeyler katarım.

           "Bak şunun en komik yeri burası,bak bak bir daha izle."

           "Boşluğa 'İstanbul'un Gerçek Fatihi' yazsana!"

------------------------------------------------------------------------------------------------

            Elini tutup bütün gün inşaat izleyebilirim belki.Kullanılan demir ve çimento miktarları ve bunların tutarları üzerine başlayan sohbetimiz bizi müzik,edebiyat,sinema ,bilim,tarih vb konularda bilgi alışverişine sürükler.

            Vinçler inip kalkar ve biz onları tüm hayranlığımızla izlerken sen bana birşeyler katarsın,ben de sana birşeyler katarım.

           "Kaç günde biter ki bu inşaat?"

            "Acaba kaç kişi ekmek yiyor lan buradan?"

-------------------------------------------------------------------------------------------

            Omzuma başını yaslarsın,bir kaza sonrasını izleriz belki günün birinde."Kaza nasıl olmuş?"diye fikir yürütürüz belki.Kurtarılan yaralı olursa alkışlarız.Bunların arasında da yine sohbet ederiz.

            Araba enkazını çekici kaldırır ve biz bunu tüm hayranlığımızla izlerken sen bana birşeyler katarsın,ben de sana birşeyler katarım.

           "Frene geç basmış,erken bassaymış kaza olmazmış zati."

           "Kaç paralık hasar çıkar acaba?"      

Yeah kafamdaki süper ilişki bundan ibaret.

2.03.2009

Pastaya püf de!Hoh deme püf de!

           Benim hayatımdaki en güzel zamanlar hep doğum günümden bir önceki günler olmuştur.Aptalca heyecanlara,hayallere dalıp giderim her 2 Mart'ta.

           Elimde olsa her yılın sadece 2 Mart ını yaşamak isterim.İçim içime sığmaz bir halde,bir sonraki gün ekstrem bi sikimin gerçekleşmeyeceğini bile bile aptal bir "Yarın süper olacak lan!" heyecanıyla patlama düzeyini çoktan aşmış enerjimi saçarım dört bir yana.

           22 yıldır tüm 3 Mart'larda vay çok süperimtrak denilebilecek bir şey gerçekleşmedi.Sahte kremalı pastalar yedim,yanımdaki birilerinin dürtüşleriyle doğum günümü kutlayanlar oldu,cidden hatırlayarak doğum günümü kutlayanlar oldu,unutup kutlamayanlar oldu.her üç durum da önemsiz gerçi,benim biryerlerden çıkıp akciğer solunumuna geçişimin yıldönümü neden kutlanılsın ki?Kısaca 2 mart benim için ne kadar özel,güzel olduysa 3 mart da o kadar berbat,hayal kırıklığı dolu oldu.

           Birkaç gündür Paris Hilton'un verdiği doğum günü partisine kafamı takmış durumdayım.Bir sürü insan belki de sadece televizyonda gördükleri ultra mega zengin bir kadının doğum günü için neden denilen saatte denilen yerde olup,doğum günü partisini kutlamaya iştirak eder anlamadım.Tamam, baş sebep parti bitene dek ekmek yemek en olmadı parti bitiminde ekmek yemek için olabilir,hatta kesin baş sebep budur.Ama bari samimiyetsiz davranışlara girmeseler,Paris özel jetiyle (cedayla değil jetiyle) teşrif ettiğinde ekkiki kokkiki gülüp dravdan "hepbi börfdeğy tuğyuuu" diye yavşak yavşak şarkıları türküleri dillendirmeseler.

           Herneyse!Bugün benim en güzel günüm ve ben bu entry yi girdiğim an itibariyle yaklaşık 3:30 saatim kaldı bitimine.Yarın ise Millenium Falcon'uma atlayıp galaksi galaksi dolaşacağım."Hoop ışşık hızıııı!  Hooop ışşık hızııııı" ddeyu söylenip doğum günüm şerefine tertiplenen partilerde boy göstereceğim.Kırk bakireye tapmaya bal yanaktan tatmaya gideceğim.En güzel günüm kutlu olsun..

23.02.2009

Tokyo Hotel değil Tokyo Terliktir O

          Gömleği pantulunun dışında,kravatı neredeyse gömleğinin 3. düğmesine dek gevşetilmiş,bol sivilce sahibi liseli 16 yaşında bir ergen masamdaydı ve canımdan can gidiyordu.

          'Bir şişe vodkayı iki kişi bitirdik o gece.' dedi, 'Takdireşayan' dedim.'Bütün gece boyunca 2 kız bizi kesti,geç saatlerde masamıza geldiler en sonunda.' dedi,'Aksi olsa şaşarım zaten.' diyip onayladım.'Kızları eve attık ama Allah seni inandırsın isimlerini hatırlamıyorum,ismi bırak yüzlerini bile hatırlamıyorum.Keşke hatırlasam da yeni açtığın facebook işine yaramış olsa,eklesen kızları bir de sen tıklatsan.' dedi, 'Kısmet değilmiş sıkma canını.' dedim.

          Ben onay verdikçe bu coştu,anlattıkça anlattı.Onun yaşlarında bir kız olsaydım anlattıklarından etkilenir ve dudaklarımdan gönlünce öpmesine izin verirdim.Ama ben ondan altı yaş büyüktüm ve o sıralar ablasının dudaklarından öpüyordum.Ablasının dudaklarının hatrı olmasa hızla masayı terkeder,dertsiz başıma dert edinmemiş olurdum.Ömrümden ömür çaldı 6 yaş küçük ama yine de hayatı çözmüş liseli ergen.

          Bir ilişkinin,beraberinde bir sürü yeni insanı getirdiğini biliyordum lakin o insanlarla oturup uzun saatler geçireceğiimi bilmiyordum maalesef.Bilsem o gün sevgili olma planları yaptığım kızı dünya ahiret bacım beller,bırakın çıkma teklifini selam bile vermezdim.(Yazının soundtrack i tam burada girsin:Hatasız kul olmaz)Ama hatasız kul olmaz babe.

          Oturduğumuz cafede bildiği şarkı çalındığı zaman heyecanlandı,şarkının baslarının güzelliğinden söz açtı.'He' dedim sadece.O hem konuşuyor hem de masa ve işaret parmaklarını kullanarak hayali bateri çalıyordu;bense masanın altında cep telefonumda snake oynuyordum.O bir buluşundan diğerini anlatmaya koşarken  ben snake'te rekordan rekora koşuyordum.Ama ergen durmadı ve şiddetle telefonda tuşlar arasında salsa yapan sol bileğime yapıştı.'Dövme gerçek mi abi?' diye sordu ve 'Ben de yaptıracağım' diye ekledi.Düşündüğü dövmenin dizaynını ve yaptırmayı düşündüğü bölgeyi anlatmaya başladı bu sefer.Sol bileğimin tuşların üzerinden kaymasıyla benim rekorum da piç olmuştu ve o işte anda benim filmim koptu.

          'Gerçek ulan,senin anlattığın şeylerin aksine bu dövme gerçek yarraam!' diye kaba bir biçimde çıkıştım.Ergenliğin verdiği gazla o duru mu,o da çıkıştı.Beni cafe dışında davet edip dışarıda ağzımı burnumu kıracağımı belirtti.'Hay hay' diyip dışarıya çıktım.Kolumdan ittirdi ve akabinde bastım tokadı.Yumrukla kıyaslanmayacak derecede büyük onur ve gurur tahribatına yol açan tokat sonucu al al olan yanağına bakmadan 'Seni şuna siktiricem,seni buna siktiricem' diye gözleri dolu dolu bir halde atıp tutmaya başladı.O sırada da ablası sokağın başında gözüktü.Olanları anladığı anda ilişkimiz bitecekti biliyordum.Bu nedenle yanıma vardığında durumu anlayana kadar dudaklarına yapıştım,biraz memesini götünü elledim.Ellediğim,öptüğüm kardı ne de olsa.

          Ayrıldık.

          Ayrılık bana çok koydu ama.Dört şişe rakıyı sek içtim,o güzel kafanın cesaretiyle 3-4 güzel kıza aynı anda yazıp karşılık buldum,eve attım onları.Ama ne isimlerini ne suratlarını hatırlıyorum.Ha bir de günü gününe çalışmaya ve pazıma köpekbalığı dövmesi yaptırmaya karar verdim.Dünya çok boktan be abi yeaaah diye ağladım da ağladım.Ama ne siz ne başkası anlamıyor beni,anlayamaz da.

20.02.2009

Ben Hikayeciyim Ey Müridlerim

Beni az buçuk biliyor,tanıyorsun ey kitle.Anlık durumları blogda entry yapmam,hikaye kurgularım yazarım paylaşırım.Ama bugün anlık yazasım geldi zira google analytics incelememde arama motoru üzerinden siteme gelen arkadaşların ne denli garip olduklarını gördüm.Google sözüm sana!:

sevgili google neden şu aşağıda yazan şeylerden ötürü insanları benim siteme yolluyorsun,bu şekilde seçkin müridlerime bok attığının farkında değil misin?Google dan özür maili bekliyor ve garip aramalarla siteme yönlenenlerin aradıklarını tek tek afişe ediyorum:

  • biber dolması kim tarafından ilk bulunmuştur
  • gülpembenin flüt üzerindeki notaları
  • yumurtlamalı
  • yılan hikayesini flütle çal
  • madonna nın götü
  • laf sokma yarışları
  • götünü

ve sonuncu ve en güzeli

  • 18.02.2009 tarihi ile konsomatris arayanlar

18.02.2009

Yılmaz Morgül Kolpasın Oğlum!!!

Sigaraya başladığım değil ama sigara paketi taşımaya başladığım dönemlerdi.Mutsuz olduğumdan mütevellit mal mal geziniyordum kadıköyde.Yağmur yağıyordu ve sigarayı piç etmeden içebilmek için de ekstra hassasiyet göstermem gerekiyordu.Ben,o gün o moral bozukluğu ve ilk defa paket almış olmanın verdiği "Sikerim ulan" duygusuyla sigaranın dibine kadar vurdum.Biri bitmeden yaktım bir diğerini.Sonra benim başım döndü,midem bulandı haliyle.Öğlen öğlen yağmur altında ıslak köze basmış çingene gibi bir yukarı bir aşağı yürüyordum kadıköyde elimde sigaramla.
Hayatından bir kişinin varken yok olması her insana bu kadar koyar mı bilmem.Ölse tamam.Ama yaşıyor ve yok.Neden yok?Hmm sigara cevabını verir diye düşünüp sarılmışız işte merete.Şimdi bırakamıyorum,alt dişlerim inceden sarardı.Ona verdiğim parayla en kaliteli lightsaberları alır,en güzel ayakkabıları edinir,en büyük film arşivinin sahibi olurdum.Halı saha performansımı ise henüz etkilemiyor bu durum,zaten batak'ı bile William Wallace ruh haliyle oynayan biri olduğum için etkilemez hiçbir zaman sanırım,bacağım kopsa oynarım Gıda mühendisleri takımı için.Neyse,olan olmuş bir kere.
Sigara o gün midemle birlikte tüm vücut fonksiyonlarımı da emmişti ve bu nedenle eve dönmek zorundaydım.Dolmuşa atladım,arka dörtlünün en soluna geçtim.Zira önlerde oturduğum takdirde birisi bana para uzattırabilir ve istanbulda her semtin sonuna ya 'köy' ya 'tepe' eki geldiğinden ben parayı uzatanı anlamakta güçlük çekebilir(en basiti adatepeyle maltepenin söylenişini ayırt edmeeyen kulaklara sahibim),anlamadım pardon diyerek gerizekalı durmuna düşebilirdim.Dolmuşta dolmuşçumuzun need for speed hayranlığının da etkisiyle olsa gerek midemin bulantısı arttı,kusma gereği hissettim,yandaki bayandan poşet istedim vermedi.Kusçam ama dedim yine vermedi.İndim çaresiz.
Hala kadıköy sınırları dahilindeydim.Sokağa kustum,ağzım datlansın deyu birşeyler içeyim dedim ve tam oldu.Barın birine oturdum ve alkolleri karıştırmamla gözyaşlarımın sel olması bir oldu,mal gibi böhürak böhürak ağlıyordum.İşte o gün Türk toplumu üzerinde ağlayan insan etkisini çok iyi anladım.Bir Yılmaz Morgül,bir Canerle tülin efenime söyleyeyim bir Fetullah Gülen kolay olunmuyormuş.Ağlayan insan çok rating alıyor bu toplumda,ben de yalan söylemeyeyim şimdi çok rating aldım o barda,özellikle bayan kesimden,masama gelip gidenler ev adresleri telefonlar vs ler.İlgilenen ilgilenene.Her işte bir hayır varmış,resimdeki gözyaşları bile kolpaymış ha?uuuuuuuu süper laf.
Efenim kıssadan hisse,buradan yalnız erkek kardeşlerime sesleniyorum,girin bir bara bi bardak su söyleyin(öyle biraya vodkaya para gömülmeyin boşuna,hiç gerek yok) ve direk ağlamaya başlayın,geceyi yalnız geçirmezsiniz.

14.02.2009

Hani bana hani bana demiş!

Sabah uyandım,365 günün her birinde ayrı ayrı sabah uyanırım ama öyle ekstra ehemmiyet vermem hiç bir güne.Ama bugün nasıl bir kumpas yapıldıysa artık beni farklı bir güne uyandığım hissiyatına sürüklediler.Afedersiniz her erkek gibi sabah toplantım için klozetin üzerine kurulup gazetemi okumaya başladım ve daha ilk sayfayla birlikte sevgililer günü adlı rezalet hayatıma girdi,günümün merkezine oturdu.
Millet seksten sekse koşacak,sokaklar öpüşenlerle dolacak lan vb sığ düşünceler meşgul etmeye başladı beynimi.Ben bu denli yoğun düşünme kapasitesine sahip olmadığımdan bir süre sonra salyalarıma hakim olamadım,bellek yetersizliğinden kasılmaya,hatalar vermeye başladım.Neyse ki beni bu hatalardan çalan telefonum kurtardı.Arkadaşım dışarıya çağırıyordu,bugün sevgililer günü,kalk çıkalım dışarı sevgilisi olmayan,tek gezen kızlara bir günlüğüne de olsa sevgili olup sevaba girelim dedi.Ve yaklaşık 10 dakika boyunca sevgililer gününde sevgilisi olmayan kız ve erkek psikolojilerinin farkları üzerine tartıştık,inanın kontörümüz olsa daha uzun sürerdi bu tartışma.
Beni tanıyosunuz,ben sekste öpüşmede bezi olan bi adam değilim,sevgilim olsa karşılıklı temel fıkraları anlatırız birbirimize.Gözümdeki en kral ilişki budur,ikinci sırada da durmadan adamın biri esprileri üretebilen bir kızla sevgili olmak var.Ama o telefonda sevap lafı geçti ya,işte o laf yüzünden bütün prensiplerimi bir yana bırakıp genç kızlarımızın hizmetine girmeye karar verdim,akşam beşiktaş-efes maçı varmış,beşiktaşımı bile ikinci plana attım biraz sevap işleme sevdam yüzünden.Şimdi winamp'ta küçük ibo'dan "küçük bir kız çocuğu" adlı güzide eseri çalma listeme attım ve repeat track butonuna da bastım,15-20 defa dinleyip o küçük,o yardıma muhtaç,o anası babası 'Bu kız sevgililer gününde kimle öpüşecek' diye düşünmeyen yardıma muhtaç kızlarımıza sevabına yardıma koşacağım.
Haydili lillili lillili lilili lili lililer gününüz kutlu olsun.